Senin çocuğun, çocuk huylu ama iki âlem de onun yavrucağı... Onun için yaratılmış!1030
طفل تو گرچه که کودکخو بدست ** هر دو عالم خود طفیل او بدست
Biz, âlemi onunla diriltir, feleği onun hizmetine kul, köle ederiz!
ما جهانی را بدو زنده کنیم ** چرخ را در خدمتش بنده کنیم
Abdülmuttalip “şimdi nerede ey gizlileri bilen, bana ona varacak doğru yolu göster” dedi.
گفت عبدالمطلب کین دم کجاست ** ای علیم السر نشان ده راه راست
Abdülmuttalib’in, Muhammed aleyhisselâm nerede onu bildir de bulayım diye niyaz etmesi, Kâbe içinden ses gelip yerinin bildirilmesi
نشان خواستن عبدالمطلب از موضع محمد علیهالسلام کی کجاش یابم و جواب آمدن از اندرون کعبه و نشان یافتن
Kâbe içinden Abdülmuttalib’e ses geldi: “Ey o aklı başında olan çocuğu arayan,
از درون کعبه آوازش رسید ** گفت ای جوینده آن طفل رشید
Filan vadide, falan ağacın altında!” O iyi bahtlı, bu sesi duyunca hemen yürüdü.
در فلان وادیست زیر آن درخت ** پس روان شد زود پیر نیکبخت
Ardınca da Kureyş emirleri gidiyorlardı. Çünkü Peygamber’in atası Kureyş ulularındandı.1035
در رکاب او امیران قریش ** زانک جدش بود ز اعیان قریش
Âdem Peygamber’e kadar bütün geçmişleri, mecliste de en ulu kişilerdi, savaşta da!
تا به پشت آدم اسلافش همه ** مهتران بزم و رزم و ملحمه
Bu soy, zahiri soyuydu... Ulu padişahlar padişahından süzülmeydi.
این نسب خود پوست او را بوده است ** کز شهنشاهان مه پالوده است
İçiyse zaten soydan, soptan uzaktı, paktı... Balıktan “simak” denilen yıldıza kadar onunla cins ve eşit olacak kimse yoktu!
مغز او خود از نسب دورست و پاک ** نیست جنسش از سمک کس تا سماک
Hak nurunun kimden doğduğunu, nasıl vücut bulduğunu kimse aramaz. Allah halkının nescini arayıp sormaya ne lüzum var?
نور حق را کس نجوید زاد و بود ** خلعت حق را چه حاجت تار و پود
Allah’ın sevap karşılığı olarak verdiği en bayağı hil’at bile güneş ziyasından daha parlak, daha üstündür!1040
کمترین خلعت که بدهد در ثواب ** بر فزاید بر طراز آفتاب
Belkıs’ı rahmete çağırma hikâyesinin arta kalanı
بقیهی قصهی دعوت رحمت بلقیس را
Kalk ey Belkıs, gel de devleti, saltanatı gör... Allah denizi kıyısında inciler topla!
خیز بلقیسا بیا و ملک بین ** بر لب دریای یزدان در بچین
Kız kardeşlerin, yüce göklerde oturuyor... Sen neden murdar bir şeye padişahlık eder durursun?
خواهرانت ساکن چرخ سنی ** تو بمرداری چه سلطانی کنی
O padişahın, kız kardeşlerine yüce ve bol bahşişlerden neler verdiğini hiç bilir misin?
خواهرانت را ز بخششهای راد ** هیچ میدانی که آن سلطان چه داد
Hâlbuki sen neş’e ile “Külhanın padişahı ve başbuğu benim” diye davul dövmedesin!
تو ز شادی چون گرفتی طبلزن ** که منم شاه و رئیس گولحن
İnsanın dünyaya kâni olup hırsla dünyayı dilemesi ve kendi cinsinden olan ruhaniler “Ne olurdu, kavmimiz halimizi bilse” diye bağırıp dururken onların devletinden gafil olması
مثل قانع شدن آدمی به دنیا و حرص او در طلب دنیا و غفلت او از دولت روحانیان کی ابنای جنس ویاند و نعرهزنان کی یا لیت قومی یعلمون
Hani bir köpek, çukur içinde kör dilenciyi gördü de saldırdı, hırkasını yırttıydı ya!1045
آن سگی در کو گدای کور دید ** حمله میآورد و دلقش میدرید
Bunu söyledik ama tenkit için bir kere daha söylüyoruz.
گفتهایم این را ولی باری دگر ** شد مکرر بهر تاکید خبر
Kör dedi ki: Senin dostların şimdi dağlarda av arıyorlar...
کور گفتش آخر آن یاران تو ** بر کهند این دم شکاری صیدجو
Hısımların dağda yaban eşeği avlıyorlar... Sense köy ortasında kör tutuyorsun!
قوم تو در کوه میگیرند گور ** در میان کوی میگیری تو کور
A yücelerden kaçan şeyh, bu hileyi bırak! Sen, başına birkaç körü toplamış acı suya benziyorsun!
ترک این تزویر گو شیخ نفور ** آب شوری جمع کرده چند کور
Âdeta bunlar benim dervişlerimdir... Ben de acı suyum. Benden içerler de böyle kör olurlar diyorsun!1050
کین مریدان من و من آب شور ** میخورند از من همی گردند کور
Suyunu Ledün denizinden tatlı bir hale getir. Kötü suyu bu körlere tuzak yapma!
آب خود شیرین کن از بحر لدن ** آب بد را دام این کوران مکن
Kalk, yaban eşeği avlayan Allah aslanlarını gör... Sen, neden köpek gibi hileyle kör avlamadasın?
خیز شیران خدا بین گورگیر ** تو چو سگ چونی بزرقی کورگیر
Onlara yaban eşeği avlıyorlar dedim... Fakat yaban eşeği de nedir ki? Onlar sevgiliden başkasını avlamazlar... Hepsi de aslandır, aslan avcısıdır, nur sarhoşudur!
گور چه از صید غیر دوست دور ** جمله شیر و شیرگیر و مست نور
Avı ve padişahın avcılığını seyrederken hepsi de avlanmayı bırakmışlar, hayran olup can vermişlerdir!
در نظاره صید و صیادی شه ** کرده ترک صید و مرده در وله
O cinsten olan kuşları avlamak için avcılar nasıl ellerine ölü bir kuş alırlarsa sevgili de onları eline almıştır.1055
همچو مرغ مردهشان بگرفته یار ** تا کند او جنس ایشان را شکار
O ölü kuş vuslat ve firkat arasında ihtiyarsız bir haldedir. “Kalp, Allah’ın iki parmağı arasındadır” hadisini okumadın mı?
مرغ مرده مضطر اندر وصل و بین ** خواندهای القلب بین اصبعین
Ölü kuşa avlanan dikkat ederse görür ki padişaha avlanmıştır.
مرغ مردهش را هر آنک شد شکار ** چون ببیند شد شکار شهریار
Bu ölü kuştan baş çeken, asla avcının elini bulamaz!
هر که او زین مرغ مرده سر بتافت ** دست آن صیاد را هرگز نیافت
Ölü kuş der ki: benim murdarlığıma bakma padişahın bana olan aşkına bak... Bak da beni nasıl görüp gözetmekte, bir gör!
گوید او منگر به مرداری من ** عشق شه بین در نگهداری من
Ben pis değilim... Beni padişah öldürdü; suretim, ölüye benzedi.1060
من نه مردارم مرا شه کشته است ** صورت من شبه مرده گشته است
Bundan önce kanadımla uçuyordum; şimdiyse hareketim, padişahın elinden.
جنبشم زین پیش بود از بال و پر ** جنبشم اکنون ز دست دادگر
Fâni hareketim, derimden çıktı gitti... Şimdiki hareketim bâki, çünkü ondan!
جنبش فانیم بیرون شد ز پوست ** جنبشم باقیست اکنون چون ازوست
Benim hareketime karşı eğri harekette bulunanı, simurg bile olsa perişan eder, ağlatır, inletir, öldürürüm!
هر که کژ جنبد به پیش جنبشم ** گرچه سیمرغست زارش میکشم
Diriysen aklını başına topla da beni ölü görme... Kulsan benim padişah elinde olduğumu gör!
هین مرا مرده مبین گر زندهای ** در کف شاهم نگر گر بندهای