English    Türkçe    فارسی   

4
1046-1095

  • Bunu söyledik ama tenkit için bir kere daha söylüyoruz.
  • Kör dedi ki: Senin dostların şimdi dağlarda av arıyorlar...
  • Hısımların dağda yaban eşeği avlıyorlar... Sense köy ortasında kör tutuyorsun!
  • A yücelerden kaçan şeyh, bu hileyi bırak! Sen, başına birkaç körü toplamış acı suya benziyorsun!
  • Âdeta bunlar benim dervişlerimdir... Ben de acı suyum. Benden içerler de böyle kör olurlar diyorsun! 1050
  • Suyunu Ledün denizinden tatlı bir hale getir. Kötü suyu bu körlere tuzak yapma!
  • Kalk, yaban eşeği avlayan Allah aslanlarını gör... Sen, neden köpek gibi hileyle kör avlamadasın?
  • Onlara yaban eşeği avlıyorlar dedim... Fakat yaban eşeği de nedir ki? Onlar sevgiliden başkasını avlamazlar... Hepsi de aslandır, aslan avcısıdır, nur sarhoşudur!
  • Avı ve padişahın avcılığını seyrederken hepsi de avlanmayı bırakmışlar, hayran olup can vermişlerdir!
  • O cinsten olan kuşları avlamak için avcılar nasıl ellerine ölü bir kuş alırlarsa sevgili de onları eline almıştır. 1055
  • O ölü kuş vuslat ve firkat arasında ihtiyarsız bir haldedir. “Kalp, Allah’ın iki parmağı arasındadır” hadisini okumadın mı?
  • Ölü kuşa avlanan dikkat ederse görür ki padişaha avlanmıştır.
  • Bu ölü kuştan baş çeken, asla avcının elini bulamaz!
  • Ölü kuş der ki: benim murdarlığıma bakma padişahın bana olan aşkına bak... Bak da beni nasıl görüp gözetmekte, bir gör!
  • Ben pis değilim... Beni padişah öldürdü; suretim, ölüye benzedi. 1060
  • Bundan önce kanadımla uçuyordum; şimdiyse hareketim, padişahın elinden.
  • Fâni hareketim, derimden çıktı gitti... Şimdiki hareketim bâki, çünkü ondan!
  • Benim hareketime karşı eğri harekette bulunanı, simurg bile olsa perişan eder, ağlatır, inletir, öldürürüm!
  • Diriysen aklını başına topla da beni ölü görme... Kulsan benim padişah elinde olduğumu gör!
  • İsa, keremiyle ölüyü diriltti... Hâlbuki ben, İsa’yı yaratanın elindeyim. 1065
  • Allah elinde oldukça hiç ölü kalır mıyım? İsa’nın elinde bile olsam buna imkân yok!
  • İsa’yım ama nefesimden can bulan bir daha ölmez, ebediyen diri kalır.
  • İsa’nın nefesiyle dirilen, tekrar öldü... Fakat bu İsa’ya can verene ne mutlu!
  • Ben, Musa’mın elindeki asâyım... Musa’m gizli de ben, önünde görünüp durmaktayım.
  • Müslümanlara deniz üstündeki köprü kesilir, sonra da Firavuna ejderha olurum! 1070
  • Oğul, yalnız bu asâyı görme... Allah elinde olmasa asâ, bu işleri yapamaz!
  • Tufan dalgası da asâ kesildi... o dertte büyücülere tapanların şatafatlarını sömürüp yedi!
  • Allah asâlarını saymaya kalkışsam şu Firavuna mensup olanların hilelerini yutarım ya...
  • Fakat bırak, bu zehirli tatlı otu birkaç günceğiz otlasınlar hele!
  • Firavun ’un mesnedi ve başlık, başbuğluk, olmasaydı cehennem nereden beslenecekti ki? 1075
  • A kasap, önce semirt de sonra kes... Çünkü cehennemdeki köpekler azıksız!
  • Dünyada düşmanlar olmasaydı halktaki kızgınlık yatışır, geçer giderdi!
  • Cehennem dediğin o kızgınlıktır... Düşmanlık gerek ki yaşasın. Yoksa merhamet, onu söndürüverirdi!
  • O vakit kahırsız ve kötülüksüz lütuf kalırdı; bu takdirde padişahlığın kemâli nasıl zahir olurdu ki?
  • O münkirler, öğütçülerin sözlerine, getirdikleri misallere aldırış etmediler, onların sakallarına güldüler! 1080
  • İstersen sen de gül... Fakat a murdar, ne vakte dek yaşayacaksın, ne vakte dek?
  • Ey sevenler, niyaza başlayın, şad olun, bu kapıda yalvarın... Çünkü bu kapı, bugün açılacak!
  • Bahçede soğan, sarımsak vesaire gibi sebzelerin her birine ayrı bir evlek vardır.
  • Her biri, kendi cinsiyledir, kendi evleğindedir... Yetişip olmak için orada rutubetten gıdalanır durur!
  • Sen safran evleğisin, safran olur... Başka sebzelerle karışıp uzlaşma! 1085
  • Ey safran, sudan gıdanı al da safran ol, zerdeye gir!
  • Şalgam evleğine girip ağzını açma da onunla aynı tabiatta, aynı huya sahip olma!
  • Sen bir evleğe konmuşsun, o bir evleğe... Çünkü “Allah’ın olan yeryüzü pek geniş!”
  • Hele o yeryüzü yok mu? O kadar geniş ki sefere çıkan devler, periler bile orada kaybolmada!
  • O denizde, o ovada, o dağlarda vehim ve hayal bile yol alamaz; kaybolur gider! 1090
  • Şu ova, o yeryüzündeki ovada uçsuz bucaksız denizdeki bir kara kıl gibi kalır!
  • Orada öyle durgun sular var ki akmaları gizlidir... Hepsi de akarsulardan daha taze, daha hoştur!
  • İçten içe can ve ruh gibi gizli gizli akarlar, akıp giden ayakları vardır!
  • Dinleyen uyudu, sözü kısa kes ey hatip... Su üstüne yazı yazmayı bırak gayri!
  • Kalk ey Belkıs, alışveriş pazarı kızıştı... Şu kesatçı hasislerden kaç! 1095