English    Türkçe    فارسی   

4
1105-1154

  • Gel de güneş gibi, dolunay gibi, hilâl gibi kolsuz ve kanatsız gökyüzünde dön dolaş! 1105
  • Yürümeye başladın mı ruh gibi ayaksız yürürsün... Çiğneme zahmetine uğramadan yüzlerce yemekler yersin!
  • Ne gemine gam timsahı çarpar... Ne ölümden kötüleşirsin!
  • Sen hem padişahsın, hem asker, hem taht... Sen hem iyi bir bahta nail olursun, hem bizzat baht ve talih kesilirsin!
  • Fakat zahirde bahtın iyi olursa, yüce bir sultan olursa ne fayda... Bu baht başkasınındır, bir gün gelir olur, bahtın döner!
  • Sen de yoksullar gibi muhtaç bir hale düşersin... ey seçilmiş kişi, sen baht ol, sen devlet kesil! 1110
  • Ey manevi er, kendin baht olur, talih kesilirsen nasıl olur da bu bahtı, bu talihi kaybedersin?
  • Ey güzel huylu, bizzat sen, kendine mal, mülk olursan bunları nasıl olur da kaybedersin... İmkân mı var buna?
  • Süleyman aleyhisselâm’ın Allah’ın bildiği hikmetler yüzünden Mescid-i Aksâ’yı yapması ve apaçık olarak Meleklere cin, şeytan ve insanların yardım etmeleri
  • Ey Süleyman, Mescid-i Aksâ’yı yap, Belkıs’ın kavmi namaza geldi!
  • Süleyman, mescidi yapmağa başlayınca cin ve insan, hepsi işe koyuldu.
  • Bir bölüğü aşkla, istekle... Bir bölüğü istemeyerek işe girişti. Tıpkı kulların Allah buyruğuna uymaları, ibadet etmeleri gibi! 1115
  • Halk da cinlere benzer... Şehvet, onları dükkâna, alışverişe, mahsule ve yiyeceğe çeken zincirdir.
  • Bu zincir, korkudan ve şaşkınlıktan yapılmadır... Halkı zincirsiz ve hür sanma!
  • Bir bölüğünü kazanca, ava çeker... bir bölüğünü madene, denizlere sürükler!
  • Onları iyiye, kötüye çeker götürür... Allah “Boynunda liften örülmüş bir ip var...
  • Boyunlarına bir ip attık... O ipi, huylarından ördük, meydana getirdik... 1120
  • Hiçbir pis ve kötü yahut temiz ve iyi kişi yoktur ki amel defteri boynuna asılmamış olsun “demiştir.
  • Kötü işe hırsın, ateşe benzer... Kömür, ateşin rengiyle güzelleşir.
  • Kömürün karalığı ateşte gizlenir... Ateş söndü mü karalık meydana çıkar!
  • Kömür, senin hırsından ateş haline geldi, ateş halinde göründü... Fakat hırs geçti mi o kömür, kapkara, berbat bir halde kala kalır!
  • O zaman kömürün ateş gibi görünmesi, işin güzelliğinden değildi, hırs ateşindendi! 1125
  • Hırs, senin işini gücünü bezemişti... Hırs gidince işin gücün kapkara kalakaldı!
  • Şeytan’ın bezediği ekşi otu aptal adam, olmuş ve iti sanır.
  • Fakat denedi mi ne olduğunu anlar, dişleri kamaşır kalır!
  • Heves yüzünden o tuzak tane görünmededir... O esasen hamdır, fakat hırs şeytanın aksi onu güzel gösterir.
  • Hırsı din işinde ve hayırda ara; din ve hayır işinde haris ol. Bu işler, zaten güzeldir... Hırsın geçse bile güzel görünür! 1130
  • Hayırlar, esasen güzel ve lâtiftir, başka bir şeyin aksi ile güzel görünmüş değildir. Bu işlerde hırsın parlaklığı geçse bile hayrın letafeti, hayrın parlaklığı kalır.
  • Hâlbuki dünya işinden hırsın parlaklığı gitti mi ateşin harareti ve parlaklığı gitmiş, kömür kalmış demektir... Tıpkı buna benzer.
  • Çocukları da hırs aldatırdı zevklerinden bir değneği at yaparlar, eteklerini çemreyip güya ata binerler!
  • Fakat çocuktan o kötü hırs geçti mi öbür çocuklara gülesi gelir.
  • Ben neler yapmışım, ne işlere girişmişim... Sirke bana hırsımdan bal görünmüş diye gülmeğe başlar. 1135
  • Peygamberlerin yapılarında da hırs yoktu... Onun için boyuna parlayıp duruyor, parlaklığı boyuna artıyor.
  • Ulular nice mescitler yaptılar... Fakat hiçbirinin adı Mescid-i Aksâ değildi.
  • Her an şerefi artan Kâbe’nin yüceliği, İbrahim’in ihlaslarındandı!
  • O mescidin fazileti, toprağından, taşından değildi... Yapıcısında hırs ve savaş yoktu da ondan!
  • Ne onların kitapları, başkalarının kitaplarına benzer... Ne mescitleri, başkalarının mescitlerine, ne alışverişleri, malları mülkleri, başkalarının alışverişine, malına mülküne! 1140
  • Ne edepleri başkalarının edepleri gibidir. Ne hiddetleri, azapları başkalarının hiddeti, azabı gibidir. Uykuları da başkadır, kıyasları da, sözleri de!
  • Her birerinin başka bir nuru, feri var... Can kuşları uçar ama başka bir kanatla uçar!
  • Gönül, onların halini andıkça titrer durur... Onların işleri, bizim işlerimize kıbledir!
  • Onların kuşlarının yumurtası altındandır... Camları, gece yarısı, seher çağını görür!
  • O kavmin iyiliğini canla başla ne kadar söylersen söyleyeyim, noksan söylemiş olur; onları noksan övmüş olurum! 1145
  • Ey ulular, Mescid-i Aksâ yapın; çünkü Süleyman yine geldi vesselam!
  • Bu devlerden, perilerden baş çeken olursa, bütün melekler, onları tutar, bağlar, tomruğa vurur!
  • Dev, bir an bile hileye düzene girişir de eğri büğrü yürürse derhal başına şimşek gibi bir kamçıdır gelir!
  • Sen de Süleyman’a benze de, devlerin, yapına yardım etsinler, taş kessinler!
  • Süleyman gibi vesvesesiz, hilesiz ol da cinle dev, senin de buyruğuna uysun! 1150
  • Senin hatemin bu gönüldür... Aklını başına al da dev, hatemini ağlamasın!
  • Avladı, ele geçirdimi artık sana boyuna Süleymanlık eder... Hatemli devden sakın vesselâm!
  • Gönül, o Süleymanlık gelip geçici bir şey değildir... Sen zahiren de Süleymanlık etme kabiliyetindesin, içinde de o ehliyet var senin.
  • Dev de bir zaman olur, Süleyman’lık eder ama her dokumacı nerden atlas dokuyacak?