Gel de güneş gibi, dolunay gibi, hilâl gibi kolsuz ve kanatsız gökyüzünde dön dolaş!1105
طوف میکن بر فلک بیپر و بال ** همچو خورشید و چو بدر و چون هلال
Yürümeye başladın mı ruh gibi ayaksız yürürsün... Çiğneme zahmetine uğramadan yüzlerce yemekler yersin!
چون روان باشی روان و پای نی ** میخوری صد لوت و لقمهخای نی
Ne gemine gam timsahı çarpar... Ne ölümden kötüleşirsin!
نینهنگ غم زند بر کشتیت ** نی پدید آید ز مردم زشتیت
Sen hem padişahsın, hem asker, hem taht... Sen hem iyi bir bahta nail olursun, hem bizzat baht ve talih kesilirsin!
هم تو شاه و هم تو لشکر هم تو تخت ** هم تو نیکوبخت باشی هم تو بخت
Fakat zahirde bahtın iyi olursa, yüce bir sultan olursa ne fayda... Bu baht başkasınındır, bir gün gelir olur, bahtın döner!
گر تو نیکوبختی و سلطان زفت ** بخت غیر تست روزی بخت رفت
Sen de yoksullar gibi muhtaç bir hale düşersin... ey seçilmiş kişi, sen baht ol, sen devlet kesil!1110
تو بماندی چون گدایان بینوا ** دولت خود هم تو باش ای مجتبی
Ey manevi er, kendin baht olur, talih kesilirsen nasıl olur da bu bahtı, bu talihi kaybedersin?
چون تو باشی بخت خود ای معنوی ** پس تو که بختی ز خود کی گم شوی
Ey güzel huylu, bizzat sen, kendine mal, mülk olursan bunları nasıl olur da kaybedersin... İmkân mı var buna?
تو ز خود کی گم شوی از خوشخصال ** چونک عین تو ترا شد ملک و مال
Süleyman aleyhisselâm’ın Allah’ın bildiği hikmetler yüzünden Mescid-i Aksâ’yı yapması ve apaçık olarak Meleklere cin, şeytan ve insanların yardım etmeleri
بقیهی عمارت کردن سلیمان علیهالسلام مسجد اقصی را به تعلیم و وحی خدا جهت حکمتهایی کی او داند و معاونت ملایکه و دیو و پری و آدمی آشکارا
Ey Süleyman, Mescid-i Aksâ’yı yap, Belkıs’ın kavmi namaza geldi!
ای سلیمان مسجد اقصی بساز ** لشکر بلقیس آمد در نماز
Süleyman, mescidi yapmağa başlayınca cin ve insan, hepsi işe koyuldu.
چونک او بنیاد آن مسجد نهاد ** جن و انس آمد بدن در کار داد
Bir bölüğü aşkla, istekle... Bir bölüğü istemeyerek işe girişti. Tıpkı kulların Allah buyruğuna uymaları, ibadet etmeleri gibi!1115
یک گروه از عشق و قومی بیمراد ** همچنانک در ره طاعت عباد
Halk da cinlere benzer... Şehvet, onları dükkâna, alışverişe, mahsule ve yiyeceğe çeken zincirdir.
خلق دیوانند و شهوت سلسله ** میکشدشان سوی دکان و غله
Bu zincir, korkudan ve şaşkınlıktan yapılmadır... Halkı zincirsiz ve hür sanma!
هست این زنجیر از خوف و وله ** تو مبین این خلق را بیسلسله
Bir bölüğünü kazanca, ava çeker... bir bölüğünü madene, denizlere sürükler!
میکشاندشان سوی کسب و شکار ** میکشاندشان سوی کان و بحار
Onları iyiye, kötüye çeker götürür... Allah “Boynunda liften örülmüş bir ip var...
میکشدشان سوی نیک و سوی بد ** گفت حق فی جیدها حبل المسد
Boyunlarına bir ip attık... O ipi, huylarından ördük, meydana getirdik...1120
قد جعلنا الحبل فی اعناقهم ** واتخذنا الحبل من اخلاقهم
Hiçbir pis ve kötü yahut temiz ve iyi kişi yoktur ki amel defteri boynuna asılmamış olsun “demiştir.
لیس من مستقذر مستنقه ** قط الا طایره فی عنقه
Kötü işe hırsın, ateşe benzer... Kömür, ateşin rengiyle güzelleşir.
حرص تو در کار بد چون آتشست ** اخگر از رنگ خوش آتش خوشست
Kömürün karalığı ateşte gizlenir... Ateş söndü mü karalık meydana çıkar!
آن سیاهی فحم در آتش نهان ** چونک آتش شد سیاهی شد عیان
Kömür, senin hırsından ateş haline geldi, ateş halinde göründü... Fakat hırs geçti mi o kömür, kapkara, berbat bir halde kala kalır!
اخگر از حرص تو شد فحم سیاه ** حرص چون شد ماند آن فحم تباه
O zaman kömürün ateş gibi görünmesi, işin güzelliğinden değildi, hırs ateşindendi!1125
آن زمان آن فحم اخگر مینمود ** آن نه حسن کار نار حرص بود
Hırs, senin işini gücünü bezemişti... Hırs gidince işin gücün kapkara kalakaldı!
حرص کارت را بیاراییده بود ** حرص رفت و ماند کار تو کبود
Şeytan’ın bezediği ekşi otu aptal adam, olmuş ve iti sanır.
غولهای را که بر آرایید غول ** پخته پندارد کسی که هست گول
Fakat denedi mi ne olduğunu anlar, dişleri kamaşır kalır!
آزمایش چون نماید جان او ** کند گردد ز آزمون دندان او
Heves yüzünden o tuzak tane görünmededir... O esasen hamdır, fakat hırs şeytanın aksi onu güzel gösterir.
از هوس آن دام دانه مینمود ** عکس غول حرص و آن خود خام بود
Hırsı din işinde ve hayırda ara; din ve hayır işinde haris ol. Bu işler, zaten güzeldir... Hırsın geçse bile güzel görünür!1130
حرص اندر کار دین و خیر جو ** چون نماند حرص باشد نغزرو
Hayırlar, esasen güzel ve lâtiftir, başka bir şeyin aksi ile güzel görünmüş değildir. Bu işlerde hırsın parlaklığı geçse bile hayrın letafeti, hayrın parlaklığı kalır.
خیرها نغزند نه از عکس غیر ** تاب حرص ار رفت ماند تاب خیر
Hâlbuki dünya işinden hırsın parlaklığı gitti mi ateşin harareti ve parlaklığı gitmiş, kömür kalmış demektir... Tıpkı buna benzer.
تاب حرص از کار دنیا چون برفت ** فحم باشد مانده از اخگر بتفت
Çocukları da hırs aldatırdı zevklerinden bir değneği at yaparlar, eteklerini çemreyip güya ata binerler!
کودکان را حرص میآرد غرار ** تا شوند از ذوق دل دامنسوار
Fakat çocuktan o kötü hırs geçti mi öbür çocuklara gülesi gelir.
چون ز کودک رفت آن حرص بدش ** بر دگر اطفال خنده آیدش
Ben neler yapmışım, ne işlere girişmişim... Sirke bana hırsımdan bal görünmüş diye gülmeğe başlar.1135
که چه میکردم چه میدیدم درین ** خل ز عکس حرص بنمود انگبین
Peygamberlerin yapılarında da hırs yoktu... Onun için boyuna parlayıp duruyor, parlaklığı boyuna artıyor.
آن بنای انبیا بی حرص بود ** زان چنان پیوسته رونقها فزود
Ulular nice mescitler yaptılar... Fakat hiçbirinin adı Mescid-i Aksâ değildi.
ای بسا مسجد بر آورده کرام ** لیک نبود مسجد اقصاش نام
Her an şerefi artan Kâbe’nin yüceliği, İbrahim’in ihlaslarındandı!
کعبه را که هر دمی عزی فزود ** آن ز اخلاصات ابراهیم بود
O mescidin fazileti, toprağından, taşından değildi... Yapıcısında hırs ve savaş yoktu da ondan!
فضل آن مسجد خاک و سنگ نیست ** لیک در بناش حرص و جنگ نیست
Ne onların kitapları, başkalarının kitaplarına benzer... Ne mescitleri, başkalarının mescitlerine, ne alışverişleri, malları mülkleri, başkalarının alışverişine, malına mülküne!1140
نه کتبشان مثل کتب دیگران ** نی مساجدشان نی کسب وخان و مان
Ne edepleri başkalarının edepleri gibidir. Ne hiddetleri, azapları başkalarının hiddeti, azabı gibidir. Uykuları da başkadır, kıyasları da, sözleri de!
نه ادبشان نه غضبشان نه نکال ** نه نعاس و نه قیاس و نه مقال
Her birerinin başka bir nuru, feri var... Can kuşları uçar ama başka bir kanatla uçar!
هر یکیشان را یکی فری دگر ** مرغ جانشان طایر از پری دگر
Gönül, onların halini andıkça titrer durur... Onların işleri, bizim işlerimize kıbledir!