- Şahı, beydak hanesine kor... Ahmak, ihsanda bulundu mu ihsanı, buna benzer işte!
- شاه را در خانهی بیذق نهد ** این چنین باشد عطا که احمق دهد
- Hüküm, bir sapığın eline geçti mi onu mevki sanır ama hakikatte kuyuya düşmüş demektir!
- حکم چون در دست گمراهی فتاد ** جاه پندارید در چاهی فتاد
- Yol bilmez, kılavuzluk etmeye kalkışır... Kötü ruhu, cihanı yakar, yandırır!
- راه نمیداند قلاووزی کند ** جان زشت او جهانسوزی کند
- Yokluk yolunun çocuğu, pirlik etmeye girişirse ardına düşenler, devletsizlik gulyabanisine çatarlar!
- طفل راه فقر چون پیری گرفت ** پیروان را غول ادباری گرفت
- Gel de sana ayı göstereyim der ama o nursuz pirsiz, ayı hiç görmemiştir ki! 1450
- که بیا تا ماه بنمایم ترا ** ماه را هرگز ندید آن بیصفا
- Ömrümde ayın aksini suda bile görmemişken nasıl olurda gösterebilirsin a hamhalat, a bön!
- چون نمایی چون ندیدستی به عمر ** عکس مه در آب هم ای خام غمر
- Ahmaklar baş oldular da akıllılar başlarını kilime çektiler!
- احمقان سرور شدستند و ز بیم ** عاقلان سرها کشیده در گلیم
- Yâ eyyühel Müzemmil’in tefsiri
- تفسیر یا ایها المزمل
- Peygambere bu yüzden “Ey kilime bürünen, ey ürküp kaçan, kilimden çık!
- خواند مزمل نبی را زین سبب ** که برون آ از گلیم ای بوالهرب
- Kilime baş çekme, yüzünü örtme... Çünkü âlem şaşkın bir beden, sense bu âleme akılsın!
- سر مکش اندر گلیم و رو مپوش ** که جهان جسمیست سرگردان تو هوش
- Kendine gel de dâvaya kalkışanlardan arlanıp gizlenme... Çünkü sende vahiy mumunun nurları var! 1455
- هین مشو پنهان ز ننگ مدعی ** که تو داری شمع وحی شعشعی
- Kendine gel de geceleri kalk, çünkü ey Peygamber, mum geceleri ayakta durur!
- هین قم اللیل که شمعی ای همام ** شمع اندر شب بود اندر قیام
- Senin nurun olmadıkça aydın gün bile gecedir... Sana sığınmadıkça aslan bile Tavşan kesilir!
- بیفروغت روز روشن هم شبست ** بیپناهت شیر اسیر ارنبست
- Ey Mustafa, bu nur denizinde kaptanlık et... Çünkü sen, ikinci Nuh’sun!
- باش کشتیبان درین بحر صفا ** که تو نوح ثانیی ای مصطفی
- Akıllılara bir yol gösterici lâzım... Hele yol, deniz yolu olursa!
- ره شناسی میبباید با لباب ** هر رهی را خاصه اندر راه آب
- Kalk da yolu vurulmuş kervana bak... Her yanda kaptan kesilmiş gül yabanileri gör! 1460
- خیز بنگر کاروان رهزده ** هر طرف غولیست کشتیبان شده
- Sen, vaktin Hızır’ısın, her geminin imdadına yetişen sensin... Ruhullah gibi yalnız yürümeyi âdet edinme!
- خضر وقتی غوث هر کشتی توی ** همچو روحالله مکن تنها روی
- Bu topluluğun önünde gökyüzündeki ışık gibisin, güneşe benziyorsun... Bunlardan gizlenmeye, halveti bezemeye kalkışma!
- پیش این جمعی چو شمع آسمان ** انقطاع و خلوت آری را بمان
- Halvet zamanı değil topluluğa gel! Ey Peygamber, hidayet, Kaf Dağına benzer, sense Hümasın!
- وقت خلوت نیست اندر جمع آی ** ای هدی چون کوه قاف و تو همای
- Dolunay, gökyüzünde geceleri yürür... Köpeklerin sesi yüzünden yürüyüşünü bırakmaz.
- بدر بر صدر فلک شد شب روان ** سیر را نگذارد از بانگ سگان
- Kınayanlar, senin dolunayına karşı köpeklere benzerler... Sana karşı ürüyüp dururlar! 1465
- طاعنان همچون سگان بر بدر تو ** بانگ میدارند سوی صدر تو
- Bu köpekler, “Susun, dinleyin” emrine karşı sağırdırlar... Ahmaklıklarından senin dolunayına karşı hav havlayıp durmaktalar!
- این سگان کرند از امر انصتوا ** از سفه و عوع کنان بر بدر تو
- Ey şifa, hastayı terk etme... Ey şifa hastayı terk etme... Sağıra kızıp körün sopasını bırakma!
- هین بمگذار ای شفا رنجور را ** تو ز خشم کر عصای کور را
- Sen demedin mi ki “Körü, yolda tutup yeden Allah’tan yüzlerce ecir alır, yüzlerce sevaba girer!
- نه تو گفتی قاید اعمی به راه ** صد ثواب و اجر یابد از اله
- Kim bir körü kırk adım yederse günahları bağışlanır, doğru yolu bulur!”
- هر که او چل گام کوری را کشد ** گشت آمرزیده و یابد رشد
- eksik 1470
- پس بکش تو زین جهان بیقرار ** جوق کوران را قطار اندر قطار
- Doğru yolu gösterenin işi budur; sen de doğru yolu gösterensin... Ahir zamanın yasına neşesin sen!
- کار هادی این بود تو هادیی ** ماتم آخر زمان را شادیی
- Ey takva sahiplerinin imamı, bu hayallere kapılanları, yakîn makamına kadar götür!
- هین روان کن ای امام المتقین ** این خیالاندیشگان را تا یقین
- Kim gönlünden sana karşı bir hile, bir düzen düşünürse onun boynunu ben vururum, sen tasalanma, neşelen, neşeli neşeli yürü!
- هر که در مکر تو دارد دل گرو ** گردنش را من زنم تو شاد رو
- Onun körlüğüne körlükler katarım... O, şeker sanır ama ben ona zehir veririm!
- بر سر کوریش کوریها نهم ** او شکر پندارد و زهرش دهم
- Akıllar benim nurumla parlar, aydınlanır... Hileler, benim hilemden öğrenilir! 1475
- عقلها از نور من افروختند ** مکرها از مکر من آموختند
- Âlemdeki erkek fillerin ayaklarına göre Türkmen’in kara çadırı nedir ki?
- چیست خود آلاجق آن ترکمان ** پیش پای نره پیلان جهان
- Ey benim en ulu Peygamberim, onun mumu, kasırgama karşı nedir?
- آن چراغ او به پیش صرصرم ** خود چه باشد ای مهین پیغامبرم
- Derhal korkunç sûr sesiyle kalk da binlerce ölü, topraktan çıksın!
- خیز در دم تو بصور سهمناک ** تا هزاران مرده بر روید ز خاک
- Sen vaktin İsrafil’isin; doğruca kalk da kıyametten önce bir kıyamet kopar!
- چون تو اسرافیل وقتی راستخیز ** رستخیزی ساز پیش از رستخیز
- Kim, “hani, nerede kıyamet?” derse a güzelim, kendini göster, işte kıyamet benim de! 1480
- هر که گوید کو قیامت ای صنم ** خویش بنما که قیامت نک منم
- Ey mihnetlere düşmüş de soru soran kişi, dikkat et, bak da gör. Bu kıyametten yüzlerce âlem kopmada!
- در نگر ای سایل محنتزده ** زین قیامت صد جهان افزون شده
- Bu zikir ve kunut ehli olmasa ahmağın sorusuna verilecek cevap sükûttan ibarettir padişahım!
- ور نباشد اهل این ذکر و قنوت ** پس جواب الاحمق ای سلطان سکوت
- Duamız kabul edilmeyince Allah göğünden isteğimize sükûtla cevap verilir canım!
- ز آسمان حق سکوت آید جواب ** چون بود جانا دعا نامستجاب
- Harman devşirme zamanı geldi ama yazıklar olsun... Gün bahtımız yüzünden geçti gitti!
- ای دریغا وقت خرمنگاه شد ** لیک روز از بخت ما بیگاه شد
- Gün dar... Hâlbuki bu söz, o kadar geniş ki bütün bir ömür bile ona az gelir! 1485
- وقت تنگست و فراخی این کلام ** تنگ میآید برو عمر دوام
- Bu daracık çukurlarda mızrak oyununa girişmek, bu oyunu oynayanları utandırır!
- نیزهبازی اندرین کوههای تنگ ** نیزهبازان را همی آرد به تنگ
- Vakit dar... Fakat oğul, halkın hatırı ve anlayışı da vakitten yüz kere daha dar!
- وقت تنگ و خاطر و فهم عوام ** تنگتر صد ره ز وقت است ای غلام
- Ahmağın cevabı, mademki sükûttur... Ne diye sözü uzatıp durursun?
- چون جواب احمق آمد خامشی ** این درازی در سخن چون میکشی
- Allah rahmetinin yüceliği ve kerem denizinin dalgalanması yüzünden her çorak yere yağmur yağdırıp ıslatmada!
- از کمال رحمت و موج کرم ** میدهد هر شوره را باران و نم
- Cevap vermemek de cevaptır sözü, ahmağa verilecek cevap susmaktır sözünü tenkit eder. Her ikisi de bu hikâyeyle anlatılmaktadır.
- در بیان آنک ترک الجواب جواب مقرر این سخن کی جواب الاحمق سکوت شرح این هر دو درین قصه است کی گفته میآید
- Bir padişahın aklı ölmüş, şehveti diri bir kölesi vardı. 1490
- بود شاهی بود او را بندهای ** مرده عقلی بود و شهوتزندهای
- Padişahın ince hizmetlerini bırakır, kötü düşüncelere dalar, fakat yaptığını iyi sanırdı!
- خردههای خدمتش بگذاشتی ** بد سگالیدی نکو پنداشتی
- Padişah nafakasını azaltın... Söylenir dırlanırsa adını kullar arasından silin dedi.
- گفت شاهنشه جرااش کم کنید ** ور بجنگد نامش از خط بر زنید
- Kölenin aklı azdı, hırsı çok... Nafakasını az görünce kızdı, serkeşleşti.
- عقل او کم بود و حرص او فزون ** چون جرا کم دید شد تند و حرون
- Aklı olsaydı kendi kendinin etrafında döner dolaşır, düşünür taşınır da suçunu görür, kendisini affettirirdi.
- عقل بودی گرد خود کردی طواف ** تا بدیدی جرم خود گشتی معاف
- Eşekliği yüzünden bir ayağı bağlanmış eşek serkeşliğe kalkıştı mı iki ayağı da boynuna bağlanır! 1495
- چون خری پابسته تندد از خری ** هر دو پایش بسته گردد بر سری