English    Türkçe    فارسی   

4
1446-1495

  • Şahı, beydak hanesine kor... Ahmak, ihsanda bulundu mu ihsanı, buna benzer işte!
  • Hüküm, bir sapığın eline geçti mi onu mevki sanır ama hakikatte kuyuya düşmüş demektir!
  • Yol bilmez, kılavuzluk etmeye kalkışır... Kötü ruhu, cihanı yakar, yandırır!
  • Yokluk yolunun çocuğu, pirlik etmeye girişirse ardına düşenler, devletsizlik gulyabanisine çatarlar!
  • Gel de sana ayı göstereyim der ama o nursuz pirsiz, ayı hiç görmemiştir ki! 1450
  • Ömrümde ayın aksini suda bile görmemişken nasıl olurda gösterebilirsin a hamhalat, a bön!
  • Ahmaklar baş oldular da akıllılar başlarını kilime çektiler!
  • Yâ eyyühel Müzemmil’in tefsiri
  • Peygambere bu yüzden “Ey kilime bürünen, ey ürküp kaçan, kilimden çık!
  • Kilime baş çekme, yüzünü örtme... Çünkü âlem şaşkın bir beden, sense bu âleme akılsın!
  • Kendine gel de dâvaya kalkışanlardan arlanıp gizlenme... Çünkü sende vahiy mumunun nurları var! 1455
  • Kendine gel de geceleri kalk, çünkü ey Peygamber, mum geceleri ayakta durur!
  • Senin nurun olmadıkça aydın gün bile gecedir... Sana sığınmadıkça aslan bile Tavşan kesilir!
  • Ey Mustafa, bu nur denizinde kaptanlık et... Çünkü sen, ikinci Nuh’sun!
  • Akıllılara bir yol gösterici lâzım... Hele yol, deniz yolu olursa!
  • Kalk da yolu vurulmuş kervana bak... Her yanda kaptan kesilmiş gül yabanileri gör! 1460
  • Sen, vaktin Hızır’ısın, her geminin imdadına yetişen sensin... Ruhullah gibi yalnız yürümeyi âdet edinme!
  • Bu topluluğun önünde gökyüzündeki ışık gibisin, güneşe benziyorsun... Bunlardan gizlenmeye, halveti bezemeye kalkışma!
  • Halvet zamanı değil topluluğa gel! Ey Peygamber, hidayet, Kaf Dağına benzer, sense Hümasın!
  • Dolunay, gökyüzünde geceleri yürür... Köpeklerin sesi yüzünden yürüyüşünü bırakmaz.
  • Kınayanlar, senin dolunayına karşı köpeklere benzerler... Sana karşı ürüyüp dururlar! 1465
  • Bu köpekler, “Susun, dinleyin” emrine karşı sağırdırlar... Ahmaklıklarından senin dolunayına karşı hav havlayıp durmaktalar!
  • Ey şifa, hastayı terk etme... Ey şifa hastayı terk etme... Sağıra kızıp körün sopasını bırakma!
  • Sen demedin mi ki “Körü, yolda tutup yeden Allah’tan yüzlerce ecir alır, yüzlerce sevaba girer!
  • Kim bir körü kırk adım yederse günahları bağışlanır, doğru yolu bulur!”
  • eksik 1470
  • Doğru yolu gösterenin işi budur; sen de doğru yolu gösterensin... Ahir zamanın yasına neşesin sen!
  • Ey takva sahiplerinin imamı, bu hayallere kapılanları, yakîn makamına kadar götür!
  • Kim gönlünden sana karşı bir hile, bir düzen düşünürse onun boynunu ben vururum, sen tasalanma, neşelen, neşeli neşeli yürü!
  • Onun körlüğüne körlükler katarım... O, şeker sanır ama ben ona zehir veririm!
  • Akıllar benim nurumla parlar, aydınlanır... Hileler, benim hilemden öğrenilir! 1475
  • Âlemdeki erkek fillerin ayaklarına göre Türkmen’in kara çadırı nedir ki?
  • Ey benim en ulu Peygamberim, onun mumu, kasırgama karşı nedir?
  • Derhal korkunç sûr sesiyle kalk da binlerce ölü, topraktan çıksın!
  • Sen vaktin İsrafil’isin; doğruca kalk da kıyametten önce bir kıyamet kopar!
  • Kim, “hani, nerede kıyamet?” derse a güzelim, kendini göster, işte kıyamet benim de! 1480
  • Ey mihnetlere düşmüş de soru soran kişi, dikkat et, bak da gör. Bu kıyametten yüzlerce âlem kopmada!
  • Bu zikir ve kunut ehli olmasa ahmağın sorusuna verilecek cevap sükûttan ibarettir padişahım!
  • Duamız kabul edilmeyince Allah göğünden isteğimize sükûtla cevap verilir canım!
  • Harman devşirme zamanı geldi ama yazıklar olsun... Gün bahtımız yüzünden geçti gitti!
  • Gün dar... Hâlbuki bu söz, o kadar geniş ki bütün bir ömür bile ona az gelir! 1485
  • Bu daracık çukurlarda mızrak oyununa girişmek, bu oyunu oynayanları utandırır!
  • Vakit dar... Fakat oğul, halkın hatırı ve anlayışı da vakitten yüz kere daha dar!
  • Ahmağın cevabı, mademki sükûttur... Ne diye sözü uzatıp durursun?
  • Allah rahmetinin yüceliği ve kerem denizinin dalgalanması yüzünden her çorak yere yağmur yağdırıp ıslatmada!
  • Cevap vermemek de cevaptır sözü, ahmağa verilecek cevap susmaktır sözünü tenkit eder. Her ikisi de bu hikâyeyle anlatılmaktadır.
  • Bir padişahın aklı ölmüş, şehveti diri bir kölesi vardı. 1490
  • Padişahın ince hizmetlerini bırakır, kötü düşüncelere dalar, fakat yaptığını iyi sanırdı!
  • Padişah nafakasını azaltın... Söylenir dırlanırsa adını kullar arasından silin dedi.
  • Kölenin aklı azdı, hırsı çok... Nafakasını az görünce kızdı, serkeşleşti.
  • Aklı olsaydı kendi kendinin etrafında döner dolaşır, düşünür taşınır da suçunu görür, kendisini affettirirdi.
  • Eşekliği yüzünden bir ayağı bağlanmış eşek serkeşliğe kalkıştı mı iki ayağı da boynuna bağlanır! 1495