Fakat kâmil, Allah doktorları, uzaktan adını duydular mı varlığının ta derinlerine kadar girerler!1800
کاملان از دور نامت بشنوند ** تا به قعر باد و بودت در دوند
Hatta sen doğmadan yıllarca evvelki hallerini bile görürler!
بلک پیش از زادن تو سالها ** دیده باشندت ترا با حالها
Ebuyezid’in, Hasan Harkani’nin, Allah ruhlarını kutlasın, doğacağını yıllarca önce müjdelemesi. Onun suret ve siretine ait nişaneleri birer birer söylemesi ve tarihçilerin, tahkik için bunları yazmaları
مژده دادن ابویزید از زادن ابوالحسن خرقانی قدس الله روحهما پیش از سالها و نشان صورت او سیرت او یک به یک و نوشتن تاریخنویسان آن در جهت رصد
Bayezid’in Ebulhasan’ın halini daha evvelce nasıl gördüğünü duymadın mı?
آن شنیدی داستان بایزید ** که ز حال بوالحسن پیشین چه دید
Bir gün o takva sultanı, dervişleriyle sahradan geçerken,
روزی آن سلطان تقوی میگذشت ** با مریدان جانب صحرا و دشت
Ansızın ona Rey civarında Harkan tarafından bir kokudur geldi.
بوی خوش آمد مر او را ناگهان ** در سواد ری ز سوی خارقان
Orada iştiyaklı bir feryat çekti, rüzgârdan koku aldı.1805
هم بدانجا نالهی مشتاق کرد ** بوی را از باد استنشاق کرد
Âşıkçasına bir kokladı; âdeta ruhu rüzgârdan bir şarap tatmaktaydı.
بوی خوش را عاشقانه میکشید ** جان او از باد باده میچشید
Buzlu suyla dolu olan bir testinin dışında ter gibi sular peydahlanır.
کوزهای کو از یخابه پر بود ** چون عرق بر ظاهرش پیدا شود
O, havanın soğukluğundan meydana gelir... Yoksa testinin içinden dışarı su sızmaz!
آن ز سردی هوا آبی شدست ** از درون کوزه نم بیرون نجست
Koku getiren rüzgâr, onu su haline getirmiştir... İşte onun gibi su da Bayezid’e halis şarap haline gelmişti!
باد بویآور مر او را آب گشت ** آب هم او را شراب ناب گشت
Bayezid’de sarhoşluk eseri görününce bir müridi ona gelip1810
چون درو آثار مستی شد پدید ** یک مرید او را از آن دم بر رسید
Sordu: “Beş duyguyla altı cihetten dışarı olan şu hoş hal nedir?
پس بپرسیدش که این احوال خوش ** که برونست از حجاب پنج و شش
Yüzün gâh kızarmakta, gâh ağarmakta... Bu ne hal, bu ne müjde?
گاه سرخ و گاه زرد و گه سپید ** میشود رویت چه حالست و نوید
Koklayıp duruyorsun ama görünürde gül yok, şüphesiz bu, gayb âleminden, hakikî güllerin açtığı gül bahçesinden.
میکشی بوی و به ظاهر نیست گل ** بیشک از غیبست و از گلزار کل
Ey her kendini tanıyan, bilen kişinin muradı ve maksadı olan er, her an sana gayb âleminden bir haber, bir mektup gelmekte,
ای تو کام جان هر خودکامهای ** هر دم از غیبت پیام و نامهای
Her an Yakup gibi sana da bir Yusuf’tan şifa kokusu erişmekte.1815
هر دمی یعقوبوار از یوسفی ** میرسد اندر مشام تو شفا
Bize de o testiden bir katra dök... Bize de o gül bahçesinden bir kokucuk anlat!
قطرهای بر ریز بر ما زان سبو ** شمهای زان گلستان با ما بگو
Biz buna alışmamışız ey yüce ve güzel er... Bizim dudağımız kuru, sen bu şarabı yalnızca içiyorsun!
خو نداریم ای جمال مهتری ** که لب ما خشک و تو تنها خوری
Ey, çevik er, ey gökyüzünü dönüp dolaşan er, içtiğin şaraptan bize de bir yudumcuk sun!
ای فلکپیمای چست چستخیز ** زانچ خوردی جرعهای بر ما بریز
Bu zamanda meclisin beyi sensin, senden başkası değil... Bize de bak!
میر مجلس نیست در دوران دگر ** جز تو ای شه در حریفان در نگر
Bu şarap, gizlice içilir mi ki? Şarap, muhakkak adamı rezil, rüsvay eder!1820
کی توان نوشید این می زیردست ** می یقین مر مرد را رسواگرست
Kokusunu gizlesen bile sarhoş gözlerini ne yapacaksın ki?
بوی را پوشیده و مکنون کند ** چشم مست خویشتن را چون کند
Zaten bu koku, âlemde yüz binlerce perde altında gizlenebilecek bir koku değil ki!
خود نه آن بویست این که اندر جهان ** صد هزاران پردهاش دارد نهان
O keskin kokuyla ovalar, çöller doldu... Hatta ova da nedir ki? O koku, dokuz feleği bile geçti!
پر شد از تیزی او صحرا و دشت ** دشت چه کز نه فلک هم در گذشت
Bu şarabın bulunduğu testinin başını balçıkla örtme... Zaten bu öyle bir açıkta şarap ki örtülmesine imkan yok!
این سر خم را به کهگل در مگیر ** کین برهنه نیست خود پوششپذیر
Ey sırlar bilen sır söyleyici, seni avlayanı lütfet, söyle!1825
لطف کن ای رازدان رازگو ** آنچ بازت صید کردش بازگو
Bayezıd dedi ki: “Şaşılacak bir koku geldi bana... Peygambere Yemen’den gelen koku gibi!
گفت بوی بوالعجب آمد به من ** همچنانک مر نبی را از یمن
Muhammet demiştir ki. Seher yelinin eliyle bana Yemen’den Allah kokusu gelmekte.
که محمد گفت بر دست صبا ** از یمن میآیدم بوی خدا
Vise’nin ruhuna Rahim’in kokusu geldiği gibi Üveys’ten de Allah kokusu geliyor.
بوی رامین میرسد از جان ویس ** بوی یزدان میرسد هم از اویس
Üveys’ten, Karen kabilesinden garip bir koku geldi de Peygamberi sarhoş etti, neşelendirdi!
از اویس و از قرن بوی عجب ** مر نبی را مست کرد و پر طرب
Üveys kendinden geçmiş, yere mensupken göklere mensup olmuştu!1830
چون اویس از خویش فانی گشته بود ** آن زمینی آسمانی گشته بود
Heliyle, şekerle karışmış, halli hamur olmuş, acı tadı kalmamıştı artık!
آن هلیلهی پروریده در شکر ** چاشنی تلخیش نبود دگر
Heliyle, varlığından tamamıyla geçmişti... Yalnız heliyle şeklindeydi ama lezzeti kalmamıştı ki!”
آن هلیلهی رسته از ما و منی ** نقش دارد از هلیله طعم نی
Bu sözün sonu gelmez. O aslan er, gayb âleminin vahyinden neler söyledi? Sen onu anlat!
این سخن پایان ندارد باز گرد ** تا چه گفت از وحی غیب آن شیرمرد