English    Türkçe    فارسی   

4
2168-2217

  • Onun için bir işe girişeceksen o pire danış dedi.
  • Çünkü o, taklit perdesinden çıkmış kurtulmuştur da ne varsa her şeyi Allah nuru ile görür.
  • Onun pak nuru delilsiz, beyansız deriyi yırtar, içi meydana çıkarır. 2170
  • Yalnız dışı görene göre kalp nedir, geçer altın ne? Hurma sepetinde ne var? O bilir.
  • Nice altınları, hasetçi hırsızların elinden kurtulsun diye dumanla karartmışlardır.
  • Nice bakırlar vardır ki aklı kıt olanlara satsınlar diye onları altın suyuna batırmışlar, altın yaldızla yaldızlamışlardır.
  • Biz bütün ülkelerin iç yüzünü görenleriz... Gönlü görürüz, dış yüzüne bakmayız biz!
  • Zahirin etrafında dönüp dolaşan kadılar, zahiri görünüşe göre hükmederler. 2175
  • Birisi şahadet getirdi, imanını gösteren bir şey yaptı mı bunlar, derhal o adamın mümin olduğuna hükmederler.
  • Bu suretle de nice münafıklar, zahire sığınmışlar... Böylece de yüzlerce iman sahibinin kanını gizlice dökmüşlerdir.
  • Çalış çabala da akıl ve din piri ol... Bu suretle aklı kül gibi iç âlemini gör.
  • O güzelim akıl, yokluktan yüz gösterince Allah ona bir elbisedir giydirdi, binlerce de ad taktı.
  • Bu güzel adların en aşağısı işte şu: O, hiç kimseye muhtaç değildir. 2180
  • Akıl bir kere yüz gösterse, suretini şu âleme izhar etse gündüz bile, onun nuruna karşı kapkaranlık kalırdı.
  • Ahmaklık da meselâ, meydana çıkıverse gecenin karanlığı, onun yanında apaydın kalır.
  • Çünkü o, geceden daha karanlıktır, daha karadır. Fakat ne fayda? Kötü yarasa karanlıların satın alır.
  • Yavaş, yavaş gündüzün ışığına alış... Yoksa yarasa gibi nura kavuşmaz, kalakalırsın!
  • Yarasa nerede bir güçlük, bir müşkül varsa orasını sever... Nerede bir devletlinin ışığı yanıyorsa oraya düşman kesilir. 2185
  • Bilgisi görgüsü daha fazla görünsün diye gönlü daima müşküller arar.
  • O her müşkülle seni oyalar... Kendi kötü tabiatına karşı gaflete daldırır.
  • Tam akılıyla yarı akıllının, tam adamla yarı adamın ve hiçbir şey olmayan mağrur kötü kişinin alâmetleri
  • Akıllı ona derler ki elinde meşalesi vardır... Kafilenin önünde gider, onlara kılavuzluk eder.
  • O önde giden kendi nuruna uymuş, onun ardına düşmüştür... O kendinden geçmiş bir halde yola düşüp giden, kendisine tabidir.
  • O kendisine inanmıştır... Sizde onun canının yayıldığı nura, o nur âlemince inanın. 2190
  • Yarım akıllıda kendisine bir akıllıyı göz etmiş, göz diye bu akıllıyı bilmiş tanımıştır.
  • Körün kendisini yedene sarılması gibi ona el atmıştır... Bu suretle onunla göz sahibi olmuş, çevikleşmiş ululaşmıştır.
  • Bir arpa ağırlığınca bile aklı olmayan eşeğe gelince: Hem aklı yoktur, hem akıllıyı terk etmiştir.
  • Az, çok... Bir yol da bilmez. Fakat yine de bir kılavuzun ardına düşmekten sıkılır, arlanıp utanır.
  • Upuzun, uçsuz bucaksız çöllerde gâh topallayıp meyus olarak, gâh koşup yortarak gider durur. 2195
  • Bir kandil yoktur ki önünde tutsun, önünü görsün... Hatta yarım bir ışık bile bulamaz ki ondan bir nur dilensin.
  • Aklı yoktur ki dirilikten dem vursun, yarım aklı bile yoktur ki ölsün, kendisini ölü bilsin.
  • O akıllıya karşı tam bir ölü hale gelsin de kendisini aşağılık yerden dama yüceltsin!
  • Tam aklın yoksa kendini ölü hale getir... Sözü diri bir akıllıya sığın.
  • Böyle olmayan adam diri değildir ki İsa’ya hemdem olsun... Ölü değildir ki İsa’nın ölüleri dirilten nefesine mazhar olsun. 2200
  • Kör canı her yana adım atar, sıçrar durur ama bir türlü kurtulamaz.
  • Gölcük, gölcükte balık avlayanlar, birisi akıllı, öbürü yarı akıllı, üçüncüsü de mağrur, aptal, gafil ve değersiz üç balıkla akıbetleri
  • A inatçı, bu, içinde üç büyük balık bulunan gölcüğün hikâyesine benzer.
  • “Kelile” de okumuşsundur ama o kabuktan ibarettir, bu anlatışımızsa canın ta içidir.
  • Birkaç balıkçı, o gölcüğün yanından geçtiler, o balıkları gördüler.
  • Derhal koşup ağ getirmeye gittiler. Balıklar bunu anladılar... 2205
  • İçlerinden akıllı olan yola düştü; hiç de gidilmesi istenmeyen o güç yola yürüdü.
  • Bunlarla danışmayayım dedi türlü, türlü fikirlerde bulunur, azmimi gevşetirler.
  • Yurtlarının sevgisine kapılırlar; tembellikleri, bilgisizlikleri bana da sirayet eder.
  • Danışmak için bir iyi ve diri kişi lâzım ki seni de diriltsin, fakat nerede öyle bir diri?
  • Ey yolcu yolcuyla danış, kadınla değil... Çünkü kadının reyi seni topal eder. 2210
  • Vatan sevgisinden dem vurma; durma, yürü... Vatan oradadır, burada değil canım efendim!
  • Vatan istiyorsan ırmağın o tarafına geç... Bu doğru hadisi eğri ve yanlış okuma!
  • Abdest alanın yıkadığı uzuvlarda dua okunmasının sırrı
  • Hadiste abdest alınırken yıkanan her uzuv için ayrı dua rivayet edilmiştir.
  • Burnunu yıkar, burnuna su çekerken gani Allahtan cennet kokusu iste.
  • İste de bu koku, seni cennete çeksin götürsün... Gül kokusu gül bahçesinin delilidir. 2215
  • Abdest bozduktan sonra yıkanırken de okunacak virt edilecek dua şudur: Yarabbi sen beni bu pislikten arıt.
  • Benim elin buraya yetişti, burasını yıkadı... Elim canımı yıkamada gevşek.