English    Türkçe    فارسی   

4
2207-2256

  • Bunlarla danışmayayım dedi türlü, türlü fikirlerde bulunur, azmimi gevşetirler.
  • Yurtlarının sevgisine kapılırlar; tembellikleri, bilgisizlikleri bana da sirayet eder.
  • Danışmak için bir iyi ve diri kişi lâzım ki seni de diriltsin, fakat nerede öyle bir diri?
  • Ey yolcu yolcuyla danış, kadınla değil... Çünkü kadının reyi seni topal eder. 2210
  • Vatan sevgisinden dem vurma; durma, yürü... Vatan oradadır, burada değil canım efendim!
  • Vatan istiyorsan ırmağın o tarafına geç... Bu doğru hadisi eğri ve yanlış okuma!
  • Abdest alanın yıkadığı uzuvlarda dua okunmasının sırrı
  • Hadiste abdest alınırken yıkanan her uzuv için ayrı dua rivayet edilmiştir.
  • Burnunu yıkar, burnuna su çekerken gani Allahtan cennet kokusu iste.
  • İste de bu koku, seni cennete çeksin götürsün... Gül kokusu gül bahçesinin delilidir. 2215
  • Abdest bozduktan sonra yıkanırken de okunacak virt edilecek dua şudur: Yarabbi sen beni bu pislikten arıt.
  • Benim elin buraya yetişti, burasını yıkadı... Elim canımı yıkamada gevşek.
  • Adam olmayanların canları, ihsanınla adam olmuştur... Canlara erişen, senin lütuf ve kerem elindir.
  • Ben aşağılık bir kişiyim... Buna kudretim yetişti. Ey kerem sahibi Allah, arıtmaya kudretim olmayan iç pisliğimi de sen temizle!
  • Rabbim ben pislikten derimi yıkadım, arıttım... İçimi de hâdiselerden sen yıka, arıt! 2220
  • Birisinin abdest bozduktan sonra yıkanırken, temizlenirken okunacak olan “Allah’ım, beni tövbe edenlerden ve iyice temizlenenlerden et” duasını okuyacak yerde abdest alırken buruna su verildiği sırada okunan “Allah’ım sen bana cennet kokusunu koklat” duasını okuması ve duyan bir azizin dayanamaması
  • Birisi abdest bozduktan sonra temizlerken “Yarabbi, beni cennet kokusu ile eş et” diye dua etti.
  • Birisi duyup dedi ki: “Güzel dua ettin ama deliği kaybetmişsin!
  • Bu dua, abdeste buruna su verilirken okunacak dua... Sen burun duasını oturak yerini yıkarken okuyordun!”
  • Hür kişi cennet kokusunu burnundan duyar... Hiç oturak yerinden cennet kokusu gelir mi?
  • Ey aptal kişilere karşı alçaklık gösterip de padişahlara karşı ululanan, 2225
  • O ululuk, aşağılık adamlara karşı olursa güzeldir, iyidir... Fakat kendine gel, tersine hareket etme; bu, senin yolunu bağlar!
  • Gül, burun için bitti, yetişti... A hoyrat adam koku almak burnun işidir.
  • Ey yiğit, gül kokusu burun içindir... Bu aşağıdaki delik, o kokunun yeri değildir.
  • Hiç buradan sana cennet kokusu gelir mi? Sana koku lazımsa yerinden ara!
  • Bunun gibi “Vatanı sevmek imandandır” hadisi de doğru ama hocam, önce iyice vatanı tanı! 2230
  • O akıllı balık dedi ki: Bir yol bulayım da gönlümü şunlarla danışmadan, şunların reyine uymadan çekip çevireyim.
  • Kendine gel şimdi danışma zamanı değil; yola düş... Ali gibi kuyuya ah et.
  • O ahın mahremi pek azdır... Geceleri git, hem de bekçi gibi gizlice yürü.
  • Bu gölcükten denize doğru git... Denizi ara, şu girdabı bırak.
  • Göğsünü ayak yaptı da yola düştü... Çekingen balık, o tehlikeli yerden ta nur denizine kadar yürüdü, denize ulaştı. 2235
  • Ardına köpek düşen ceylan, hayatından bir damar bile kalsa koşar ya... İşte o da onun gibi koşmaktaydı.
  • Artık köpek varken tavşan uykusuna dalmak hatadır... Zaten korkan adamın gözüne uyku girer mi?
  • O balık gitti deniz yolunu tuttu... Pek uzun olan o yola düştü.
  • Bir hayli zahmetler çekti, fakat sonun da emniyet ve afiyet makamına yetişti.
  • Kendisini uçsuz bucaksız, hiçbir yandan kıyısı görünmez denize attı. 2240
  • Derken balıkçılar ağ getirdiler... Yarı akıllının neşesi bozuldu, ağzının tadı kaçtı.
  • Dedi ki: Eyvahlar olsun. Fırsatı fevt ettim, nasıl oldu da o yol gösterene arkadaş olmadım?
  • O ansızın gitti... Gitti ama benim de hararetle ardına düşmem gerekti.
  • Fakat geçene acınmak hatadır... Gitti mi gitti gider! Gayrı onu anmanın hiçbir faydası yoktur!
  • Tutulan kuşun, geçmiş zamana pişman olma, içinde bulunduğun vaktin kıymetini bil, bundan istifadeye çalış, pişmanlıkla vakit geçirme diye nasihati
  • Birisi hileyle tuzağına bir kuş düşürdü. Kuş, ona dedi ki: Ey ulu hoca. 2245
  • Sen birçok öküzler, koyunlar yedin... Birçok develer kurban ettin.
  • Dünyada onlarla bile doymadın... Benimle de doymazsın sen!
  • Beni bırak da sana üç öğüt vereyim... Bak bakalım aptal mıyım, akıllı mıyım?
  • Birinci öğüdü elimdeyken vereyim, ikincisini samanla karışık balçıktan yapılma damının üstünde.
  • Üçüncüsünü de ağacın üstünde veririm... Bu üç öğütle bahtın iyileşir. 2250
  • Elindeyken vereceğim öğüt şu: Olmayacak söze kim söylerse söylesin inanma.
  • Bu ulu öğüdü elindeyken verip azat oldu, duvarın üstüne konup,
  • Dedi ki: Geçmiş gitmiş şeye gam yeme... Fırsatını kaybettin mi üzülme artık!
  • Sonra “Şu küçücük bedenimde on dirhem ağırlığında paha biçilmez bir inci var.
  • Seni de oğullarını da devlete eriştirdi... O inci senin hakkındı... 2255
  • Fakat kısmetin değilmiş, kaçırdın... Öyle bir inci dünyada bulunmaz” dedi.