Bütün o yaşayıştan, o güzelliklerden, o lezzetlerden ancak ve ancak sokaklardaki karpuz kabuğunu görür!
از همه عیش و خوشیها و مزه ** او نبیند جز که قشر خربزه
Öküzün yahut eşeğin seyrine layık olan şey, sokaklara atılan samanlarla yolarda biten otlardır!
که بود افتاده بر ره یا حشیش ** لایق سیران گاوی یا خریش
Tabiat mıhına kurumuş et gibi asılı kalan kişinin canı, sebeplere bağlanmıştı... Bundan ötesini göremez. 2380
خشک بر میخ طبیعت چون قدید ** بستهی اسباب جانش لا یزید
Ey başköşede oturan ulu kişi, sebeplerin kalktığı ova, Allah’ın geniş yeryüzüdür.
وان فضای خرق اسباب و علل ** هست ارض الله ای صدر اجل
Orada can, her an suret değiştirir... Her an yeniden yeniye ve apaçık bir alem görür.
هر زمان مبدل شود چون نقش جان ** نو به نو بیند جهانی در عیان
Fakat bir sıfata kapılmış, o sıfatla donup kalmış kişiye, cennette, cennet ırmaklarının kıyısında, olsa orası yine kötü ve çirkin görünür!
گر بود فردوس و انهار بهشت ** چون فسردهی یک صفت شد گشت زشت
İnsanın her duygusu, başka şeyler duyar ve öbür duygunun duyduklarından bihaberdir. Nitekim her usta sanatkâr da, başka bir sanatta usta olan sanatkârın sanatına acemidir, o sanattan bihaberdir. Fakat bir duygunun, öbür duyguların vazifesinden bihaber olması, öbür duyguların olmadığına delil değildir ki, her duygu öbür duygulara vazifesini, her sanatkâr, öbür sanatkârların sanatını hal bakımından inkâr eder. Eder ama burada inkâr eder demekteki maksadımız, o duyguyu, o sanatı bilmez demektir.
بیان آنک هر حس مدرکی را از آدمی نیز مدرکاتی دیگرست کی از مدرکات آن حس دگر بیخبرست چنانک هر پیشهور استاد اعجمی کار آن استاد دگر پیشهورست و بیخبری او از آنک وظیفهی او نیست دلیل نکند کی آن مدرکات نیست اگر چه به حکم حال منکر بود آن را اما از منکری او اینجا جز بیخبری نمیخواهیم درین مقام
Cihanı görme çerçeven anlayışıncadır... Pak kişilerin sence perde ardında olması, onları görmemen, pis duygundandır.
چنبرهی دید جهان ادراک تست ** پردهی پاکان حس ناپاک تست
Bir zaman duygunu görüş suyuyla yıka... Sofilerin çamaşır yıkamaları budur, böyledir... Bunu böyle bil. 2385
مدتی حس را بشو ز آب عیان ** این چنین دان جامهشوی صوفیان
Sen temizlendin mi perde yırtılır... Pak kişilerin canları sana görünmeye başlar.
چون شدی تو پاک پرده بر کند ** جان پاکان خویش بر تو میزند
Bütün âlem nurla, suretlerle dolsa o güzellikten ancak göz haberdar olur.
جمله عالم گر بود نور و صور ** چشم را باشد از آن خوبی خبر
Gözünü yumar da bir güzelin zülfünü, yüzünü görmek için kulağını açarsan,
چشم بستی گوش میآری به پیش ** تا نمایی زلف و رخسارهی به تیش
Kulak der ki: Ben sureti göremem... Ancak suret, bir ses verirse o sesi duyarım.
گوش گوید من به صورت نگروم ** صورت ار بانگی زند من بشنوم
Bilirim, bilirim ama kendime ait olan şeyleri bilirim... Bana ait şey de harften, sesten başka bir şey değildir. 2390
عالمم من لکی اندر فن خویش ** فن من جز حرف و صوتی نیست بیش
Kendine gel, hadi ey burun... Şu güzeli gör, desen imkânı yok; burunda bu kabiliyet yoktur.
هین بیا بینی ببین این خوب را ** نیست در خور بینی این مطلوب را
Sana der ki: Mis yahut gülsuyu olursa koklarım... Benim işim budur, bilgim bu kadardır.
گر بود مشک و گلابی بو برم ** فن من اینست و علم و مخبرم
Ben o baldırı gümüşe benzeyen güzeli nasıl görürüm? Aklını başını devşir de yapamayacağım şeyi teklif etme bana!
کی ببینم من رخ آن سیمساق ** هین مکن تکلیف ما لیس یطاق
İğri duyguda iğriden başka bir şey göremez... Onun önüne ister eğri getir, ister doğru.
باز حس کژ نبیند غیر کژ ** خواه کژ غژ پیش او یا راست غژ
Hocam şaşı göz bil ki tek göremez. 2395
چشم احول از یکی دیدن یقین ** دانک معزولست ای خواجه معین
Sen de Firavunsun... Tepeden tırnağa kadar hile ve riyadan ibaretsin... Onun beni kendinden farklı görmemektesin.
تو که فرعونی همه مکری و زرق ** مر مرا از خود نمیدانی تو فرق
A iğri görüşlü, sen bana kendi gözünle bakma, benim gözümle bak da biri, iki görme!
منگر از خود در من ای کژباز تو ** تا یکی تو را نبینی تو دوتو
Bana, bir an olsun benim gözümle bak da varlıktan öte bir meydan gör.
بنگر اندر من ز من یک ساعتی ** تا ورای کون بینی ساحتی
Darlıktan da kurtul, addan, şöhretten de... Aşk içinden aşk gör vesselam.
وا رهی از تنگی و از ننگ و نام ** عشق اندر عشق بینی والسلام
Bil ki beden çerçevesinden kurtuldun mu kulağın da göz olur, burnun da. 2400
پس بدانی چونک رستی از بدن ** گوش و بینی چشم میداند شدن
O tatlı dilli padişah doğru söylemiştir: Ariflerin her kılı göz kesilir.
راست گفتست آن شه شیرینزبان ** چشم گرد مو به موی عارفان
Göz evvelce göz değildi... O, rahimde bir et parçasından ibaretti.
چشم را چشمی نبود اول یقین ** در رحم بود او جنین گوشتین
Yağ parçası görmeye sebep olmaz oğlum... Öyle olsaydı hiç kimse rüyada görülen şeyleri göremezdi.
علت دیدن مدان پیه ای پسر ** ورنه خواب اندر ندیدی کس صور
Mesela şeytan ve peri de görür... Fakat ikisinin gözünde yağ parçasına benzer bir şey yoktur.
آن پری و دیو میبیند شبیه ** نیست اندر دیدگاه هر دو پیه
Nurun yağla ne münasebeti var? Fakat yaratıcı sevgi ihsan edici Allah bu münasebeti bağışlamıştır işte! 2405
نور را با پیه خود نسبت نبود ** نسبتش بخشید خلاق ودود
İnsan topraktan yaratılmıştır, fakat toprağa benzemez ki... Cinlerin ateşle bir münasebeti yoktur; fakat onlar da ateşten yaratılmışlardır.
آدمست از خاک کی ماند به خاک ** جنیست از نار بیهیچ اشتراک
Perinin aslı ateştir; fakat dikkat edersen ateşe hiç benzemez.
نیست مانندای آتش آن پری ** گر چه اصلش اوست چون میبنگری
Kuş, havadan yaratılmış olmakla beraber havaya nereden benzer? Allah, münasebeti olmayan şeylere münasebet verdi.
مرغ از بادست و کی ماند به باد ** نامناسب را خدا نسبت به داد
Bu feri’lerin asıllarıyla münasebeti vardır... Allah onlara bu münasebeti vermiştir; fakat bu münasebete akıl ermez, keyfiyeti bilinmez!
نسبت این فرعها با اصلها ** هست بیچون ار چه دادش وصلها
İnsan hiçbir değeri olmayan topraktan meydana gelmiştir... Fakat bu oğlun, babası ile ne münasebeti var? 2410
آدمی چون زادهی خاک هباست ** این پسر را با پدر نسبت کجاست
Bir münasebeti varsa bile akıldan gizlidir, keyfiyetine akıl ermez; akıl nereden bu münasebeti izleyecek bulacak?
نسبتی گر هست مخفی از خرد ** هست بیچون و خرد کی پی برد
Yele göz vermemiş olsaydı Ad kavmini nasıl fark ederdi?
باد را بی چشم اگر بینش نداد ** فرق چون میکرد اندر قوم عاد
Mümini nasıl olur da düşmandan ayırt eder... Şarabı, nasıl olur da testiden fark ederdi?
چون همی دانست مومن از عدو ** چون همی دانست می را از کدو
Nemrut’un yaktığı ateşe göz olmasaydı Halil’e nasıl olur da, kendisini zahmetlere sokup saygı gösterirdi?
آتش نمرود را گر چشم نیست ** با خلیلش چون تجشم کردنیست
Nil’in gözü olmasaydı, görmeseydi, Kıpti ile İsrail oğullarını nasıl ayırt edebilirdi? 2415
گر نبودی نیل را آن نور و دید ** از چه قبطی را ز سبطی میگزید
Dağda taşta görüş yoktu da nasıl Davut’a yar oldu?
گرنه کوه و سنگ با دیدار شد ** پس چرا داود را او یار شد
Bu yeryüzünün can gözü yoktu da Karun’u neden öyle sömürüp yuttu?
این زمین را گر نبودی چشم جان ** از چه قارون را فرو خورد آنچنان
Hannane direğinin gönül gözü olmasaydı o tek kişinin, o eşsiz erin ayrılığını görür müydü?
گر نبودی چشم دل حنانه را ** چون بدیدی هجر آن فرزانه را
Kırık taşlar, görmeselerdi avuç içinde nasıl şahadet ederlerdi?
سنگریزه گر نبودی دیدهور ** چون گواهی دادی اندر مشت در
A akıl, sen kanatlarını aç da “İza zülziletil arzu zilzaleha” suresini oku! 2420
ای خرد بر کش تو پر و بالها ** سوره بر خوان زلزلت زلزالها
Kıyamet günü bu yeryüzü, görmeseydi iyiye kötüye nasıl şahadet ederdi ki?
در قیامت این زمین بر نیک و بد ** کی ز نادیده گواهیها دهد
Hâlbuki halini, kendisinde olan haberleri söyleyecek... Yeryüzü bize sırlarını açacak.
که تحدث حالها و اخبارها ** تظهر الارض لنا اسرارها
Beni senin gibi bir padişaha göndermesi de bir delildir... Gönderen bilir ki.
این فرستادن مرا پیش تو میر ** هست برهانی که بد مرسل خبیر
Böyle bir illete böyle bir ilaç lazım bu ilaç, o umulmaz yarayı kolayca iyileştirecek elbet.
کین چنین دارو چنین ناسور را ** هست درخور از پی میسور را
Bundan önce rüyalar görmüştüm... Allah’ın beni seçip göndereceğini anlamıştın. 2425
واقعاتی دیده بودی پیش ازین ** که خدا خواهد مرا کردن گزین
Ben elime asayı ve nuru alacak, senin gibi bir küstahın boynuzunu kıracaktım.
من عصا و نور بگرفته به دست ** شاخ گستاخ ترا خواهم شکست
Bunun için kıyamet gününün sahibi olan Allah sana çeşit çeşit rüyalar gösteriyordu.
واقعات سهمگین از بهر این ** گونه گونه مینمودت رب دین