- Hani aynaya bakınca yüzünü çirkin görüp aynayı pisleyen Zenci gibi! 2490
- همچو آن زنگی که در آیینه دید ** روی خود را زشت و بر آیینه رید
- Tükürmüş de sen çirkinsin, lâyığın ancak bu demiş, ayna da çirkinliğim, senin çirkinliğim a kör ve aşağılık adam!
- که چه زشتی لایق اینی و بس ** زشتیم آن تواست ای کور خس
- Bu pisliği de kendi çirkin yüzüne bulaştırdın, bana değil. Çünkü ben apaydınım demiş!
- این حدث بر روی زشتت میکنی ** نیست بر من زانک هستم روشنی
- Sen gâh elbiseni yanmış gördün; gâh ağzın tutulmuş, gözün kör olmuş gördün.
- گاه میدیدی لباست سوخته ** گه دهان و چشم تو بر دوخته
- Gâh bir canavar, kanına kastetti. Gâh yırtıcı biç hayvan, başını ısırdı!
- گاه حیوان قاصد خونت شده ** گه سر خود را به دندان دده
- Kendini gâh lâğıma baş aşağı düşüyorsun gördün. Gâh kanlı sellerde gark olmuşsun gördün. 2495
- گه نگون اندر میان آبریز ** گه غریق سیل خونآمیز تیز
- Bazen rüyada bu tertemiz gökyüzünden sana "Kötüsün, kötüsün, kötü" diye ses geldi.
- گه ندات آمد ازین چرخ نقی ** که شقیی و شقیی و شقی
- Bazen dağlardan apaçık "Hadi git be. Sen, ashabı şimaldensin" sesini duydun!
- گه ندات آمد صریحا از جبال ** که برو هستی ز اصحاب الشمال
- Bazen her cansız şeyden "Firavun, ebediyen cehenneme düştü gitti" sadasını işittin!
- گه ندا میآمدت از هر جماد ** تا ابد فرعون در دوزخ فتاد
- Bundan beter rüyalar da gördün... Fakat utancından söyleyemiyorum ki ters tabiatın büsbütün tersleşmesin, kızmayasın!
- زین بترها که نمیگویم ز شرم ** تا نگردد طبع معکوس تو گرم
- Ey öğüt kabul etmeyen, azıcığını söylüyorum sana., bu azıcığı duy da bil ki ben biliyorum. 2500
- اندکی گفتم به تو ای ناپذیر ** ز اندکی دانی که هستم من خبیر
- Gördüğün rüyaları ve başına gelecek işleri düşünmemek için kendini ölü ve kör ettin!
- خویشتن را کور میکردی و مات ** تا نیندیشی ز خواب و واقعات
- Ne vakte dek kaçaksın? İşte hileler düzen anlayışının körlüğü, önüne geldi, çattı!
- چند بگریزی نک آمد پیش تو ** کوری ادراک مکراندیش تو
- Tövbe kapısı açıktır.
- بیان آنک در توبه بازست
- Kendine gel, bundan böyle çekin artık. Çünkü Allah keremiyle tövbe kapısı açıktır.
- هین مکن زین پس فراگیر احتراز ** که ز بخشایش در توبهست باز
- Tövbenin batı tarafında bir kapısı vardır, kıyamete kadar açıktır.
- توبه را از جانب مغرب دری ** باز باشد تا قیامت بر وری
- O kapı, güneş batıdan doğuncaya dek açık kalacaktır, o kapıdan yüz çevirme! 2505
- تا ز مغرب بر زند سر آفتاب ** باز باشد آن در از وی رو متاب
- Cennetin Allah rahmetiyle sekiz tane kapısı var... Oğul, o sekiz kapıdan biri de tövbe kapısıdır.
- هست جنت را ز رحمت هشت در ** یک در توبهست زان هشت ای پسر
- Öbürlerinin hepsi de bazen açılır, bozan kapanır. Fakat tövbe kapısı hep açıktır.
- آن همه گه باز باشد گه فراز ** وآن در توبه نباشد جز که باز
- Bunu ganimet bil. Kapı açık, kasetçinin körlüğüne rağmen derhal pılını pırtını oraya çek!
- هین غنیمت دار در بازست زود ** رخت آنجا کش به کوری حسود
- Musa aleyhîsselâm'ın Firavun'a "Benden bir öğüt kabul et, karşılık olarak dört fazilet kazan" demesi.
- گفتن موسی علیهالسلام فرعون را کی از من یک پند قبول کن و چهار فضیلت عوض بستان
- Kendine gel de benden bir öğüt kabul et, karşılık olarak dört şey al!
- هین ز من بپذیر یک چیز و بیار ** پس ز من بستان عوض آن را چهار
- Firavun, o bir öğüt, hangi öğüt? O tek öğüdü bana birazcık anlat dedi. 2510
- گفت ای موسی کدامست آن یکی ** شرح کن با من از آن یک اندکی
- Musa dedi ki: O tek öğüt şu: Apaçık söyle, deki Allah tektir, ondan başka tapacak yoktur!
- گفت آن یک که بگویی آشکار ** که خدایی نیست غیر کردگار
- Göklerin, yıldızların, insanlarla şeytanların cin ve perilerin, kuşların yüce yaratıcısıdır.
- خالق افلاک و انجم بر علا ** مردم و دیو و پری و مرغ را
- Denizin, ovanın, dağın, çölün yaratıcısı odur... Ülkenin sının yoktur, kendisinin benzeri yoktur!
- خالق دریا و دشت و کوه و تیه ** ملکت او بیحد و او بیشبیه
- Firavun, ey Musa dedi. Buna karşılık bana vereceğin o dört şey nedir? Onları da söyle de
- گفت ای موسی کدامست آن چهار ** که عوض بدهی مرا بر گو بیار
- 2515.O güzel vadin lütfiyle kâfirliğimin çarmıhı gevşesin! 2515
- تا بود کز لطف آن وعدهی حسن ** سست گردد چارمیخ کفر من
- Belki bir ganimet olarak elde edeceğim o hoş vaatler yüzünden yüz harmanlık küfür kilidim açılır.
- بوک زان خوش وعدههای مغتنم ** برگشاید قفل کفر صد منم
- Belki bal ırmağının tesiriyle bedenimdeki şu kin zehiri ballaşır.
- بوک از تاثیر جوی انگبین ** شهد گردد در تنم این زهر کین
- Yahut o tertemiz süt ırmağının aksiyle esir aklım bir an olsun beslenir.
- یا ز عکس جوی آن پاکیزه شیر ** پرورش یابد دمی عقل اسیر
- Yahut o şarap ırmaklarının aksiyle sarhoş olanlar da Allah emrinin zevkinden bir koku alırım...
- یا بود کز عکس آن جوهای خمر ** مست گردم بو برم از ذوق امر
- Yahut da ırmakların letafetinden çorak ve yıkık bedenim tazeleşir. 2520
- یا بود کز لطف آن جوهای آب ** تازگی یابد تن شورهی خراب
- Çorak bedenimde bir yeşillik meydana gelir dikenliklerim, Cenneti Me'va kesilir!
- شورهام را سبزهای پیدا شود ** خارزارم جنت ماوی شود
- Belki cennetin ve dört ırmağın aksiyle can, Allah, yardımına mazhar olur da sevgiliyi aramaya koyulur.
- بوک از عکس بهشت و چار جو ** جان شود از یاری حق یارجو
- Nitekim cehennemin aksiyle de ateş kesilmişim. Hak kahrıyla karışmışım!
- آنچنان که از عکس دوزخ گشتهام ** آتش و در قهر حق آغشتهام
- Cehennem yılanının aksiyle yılana dönmüşüm. Cennet ehline zehirler yağdırmada, onları dalayıp-durmadayım!
- گه ز عکس مار دوزخ همچو مار ** گشتهام بر اهل جنت زهربار
- Gâh cehennemdeki kaynar suyun kaynamasının, köpürmesinin tesiriyle zulüm suyum, halkı çürütür, eritir! 2525
- گه ز عکس جوشش آب حمیم ** آب ظلمم کرده خلقان را رمیم
- Ben zemherinin aksiyle zemheri olmuşum. Yahut da cehennemin aksiyle cehenneme benzemişim!
- من ز عکس زمهریرم زمهریر ** یا ز عکس آن سعیرم چون سعیر
- Şimdi yoksul ve mazlumlara cehennemim. Vay onu zebun bulursam!
- دوزخ درویش و مظلومم کنون ** وای آنک یابمش ناگه زبون
- Musa aleyhisselâm'ın, Firavun'un imanına karşılık olan o dört fazileti anlatması
- شرح کردن موسی علیهالسلام آن چهار فضیلت را جهت پای مزد ایمان فرعون
- Musa dedi ki: O dördün birincisi, bedenin ebedi olarak sıhhatte kalır.
- گفت موسی که اولین آن چهار ** صحتی باشد تنت را پایدار
- Tıp bilgisinde söylenen illetler, ey akıllı er, bedeninden uzaklaşır.
- این عللهایی که در طب گفتهاند ** دور باشد از تنت ای ارجمند
- İkincisi, ömrün uzun olur. Ecel, ömründen çekinir! 2530
- ثانیا باشد ترا عمر دراز ** که اجل دارد ز عمرت احتراز
- İyi bir ömür sürdükten sonra âlemden, muradına erişmeden gitmezsin.
- وین نباشد بعد عمر مستوی ** که بناکام از جهان بیرون روی
- Hatta süt emer çocuğun süt istemesi gibi eceli istersin. Fakat seni esir eden bir zahmet, bir dert yüzünden değil.
- بلک خواهان اجل چون طفل شیر ** نه ز رنجی که ترا دارد اسیر
- Ölümü ararsın ama bir eziyete uğrayıp âciz kaldığından değil de evin harabesinde defineyi gördüğünden!
- مرگجو باشی ولی نه از عجز رنج ** بلک بینی در خراب خانه گنج
- Bunun üzerine kazmayı eline alır da hiç düşünmeksizin evi yıkmaya başlarsın.
- پس به دست خویش گیری تیشهای ** میزنی بر خانه بیاندیشهای
- Çünkü evi, definenin perdesi görürsün. Bilir, anlarsın ki bu bir tek tane, yüzlerce harmana mâni olmaktadır. 2535
- که حجاب گنج بینی خانه را ** مانع صد خرمن این یک دانه را
- Artık bu taneyi ateşe atarsın, erlik sıfatıyla sıfatlanır, er olursun.
- پس در آتش افکنی این دانه را ** پیش گیری پیشهی مردانه را
- Ey bir yaprak uğruna bağdan olan., sen, bir yaprağa kapılıp kalan ve bu yüzden üzümden mahrum olan kurda benziyorsun.
- ای به یک برگی ز باغی مانده ** همچو کرمی برگش از رز رانده
- Fakat Allah’ın lütfu ve keremi, bu kurdu uyandırınca bilgisizlik ejderhası seni yer, siler süpürür!
- چون کرم این کرم را بیدار کرد ** اژدهای جهل را این کرم خورد
- Kurt, meyvalarla, ağaçlarla dolu bir bağ kesilir. İşte bahtı, talihi iyi olanlar, böyle bir değişikliğe nail olurlar!
- کرم کرمی شد پر از میوه و درخت ** این چنین تبدیل گردد نیکبخت
- Ben gizli bir hazineydim, bilinmeyi diledim hadisi kutsinin tefsiri
- تفسیر کنت کنزا مخفیا فاحببت ان اعرف