Firavun ey Musa dedi; kâfi, gönlüm, ıstıraptan eridi gitti., artık üçüncü vadini söyle!
بس کن ای موسی بگو وعدهی سوم ** که دل من ز اضطرابش گشت گم
Musa dedi ki; üçüncüsü şu: Devletin iki kat artar, iki âlemin de düşmandan arınmış devlet ve saltanatına nail olursun!
گفت موسی آن سوم ملک دوتو ** دو جهانی خالص از خصم و عدو
Şimdiki devlet ve ikbalinden daha fazla devlete, ikbale ve ülkelere sahip olursun. Şimdiki devletin savaş içindedir, o devlet sulh ve huzur içinde!2570
بیشتر زان ملک که اکنون داشتی ** کان بد اندر جنگ و این در آشتی
Savaş âleminde sana böyle bir devlet ve ülke ihsan eden, bir gör de bak, sulhta ülkene nasıl bir sofra kurar!
آنک در جنگت چنان ملکی دهد ** بنگر اندر صلح خوانت چون نهد
Keremiyle cefa zamanında onları veren, vefa zamanında seni nasıl görüp gözetir, arayıp yoklar, bir bak da gör!
آن کرم که اندر جفا آنهات داد ** در وفا بنگر چه باشد افتقاد
Firavun, ey Musa, dördüncüsü nedir? Çabuk söyle, çünkü sabrım yetti, hırsım arttı dedi.
گفت ای موسی چهارم چیست زود ** بازگو صبرم شد و حرصم فزود
Musa dedi ki: Daima genç kalırsın, daima saçın, sakalın katran gibi siyah, yüzün erguvan gibi kırmızı olur.
گفت چارم آنک مانی تو جوان ** موی همچون قیر و رخ چون ارغوان
Bizce rengin, kokunun değeri yoktur. Fakat sen aşağılıksın, onun için aşağı âlemden konuşuyorum!2575
رنگ و بو در پیش ما بس کاسدست ** لیک تو پستی سخن کردیم پست
Renkle, kokuyla, mevkile öğünmek, çocukları sevindirir, aldatır!
افتخار از رنگ و بو و از مکان ** هست شادی و فریب کودکان
Halka, kendi aklınız miktarınca değil, onların akılları miktarınca söz söyleyin ki Allah’a ve Peygamber'ine yalan demesinler hadisi
بیان این خبر کی کلموا الناس علی قدر عقولهم لا علی قدر عقولکم حتی لا یکذبوا الله و رسوله
İşim çocuğa düştü., gayri çocukların ağzını kullanmam lâzım!
چونک با کودک سر و کارم فتاد ** هم زبان کودکان باید گشاد
Mektebe git de sana kuş alayım yahut kuru "üzüm, ceviz ve fıstık getireyim diyeyim!
که برو کتاب تا مرغت خرم ** یا مویز و جوز و فستق آورم
Sen beden gençliğinden başka bir şey bilmiyorsun ya, al işte bu gençliği, a eşek, nah sana arpa
جز شباب تن نمیدانی به کیر ** این جوانی را بگیر ای خر شعیر
Yüzün hiç buruşmaz, pörsümez. Kutlu gençliğin hep bu halde kalır.2580
هیچ آژنگی نیفتد بر رخت ** تازه ماند آن شباب فرخت
Ona ne ihtiyarlık buruşması gelir, ne de selvi ye benzeyen boyun iki kat olur!
نه نژند پیریت آید برو ** نه قد چون سرو تو گردد دوتو
Ne sendeki gençliğin kuvveti azalır, ne dişlerin, ağrır, sallanır!
نه شود زور جوانی از تو کم ** نه به دندانها خللها یا الم
Kadınların erkekten nefretine sebep olan gevşekliği, kadına yaklaşmamak derdini görmezsin!
نه کمی در شهوت و طمث و بعال ** که زنان را آید از ضعفت ملال
Gençlik çağının parlaklığı seni öyle bir açar, neşelendirir ki Ukâşe'nin müjdesi de Peygamber'i öyle-açmış, öyle neşelendirmişti işte!
آنچنان بگشایدت فر شباب ** که گشود آن مژدهی عکاشه باب
Saferin çıktığını kim müjdelerse ona cennet müjdesi vereceğim buyurması
قوله علیه السلام من بشرنی بخروج صفر بشرته بالجنة
Ahir zaman Peygamberi Ahmed, Rebiyülevvel ayında göçtü, bunda hiç ihtilâf yoktur.2585
احمد آخر زمان را انتقال ** در ربیع اول آید بی جدال
Gönlü, bu göç zamanını haber alınca can ve gönülden o vakta âşık oldu.
چون خبر یابد دلش زین وقت نقل ** عاشق آن وقت گردد او به عقل
Safer gelince, bu ay bitince sefer edeceğim diye-neşelendi.
چون صفر آید شود شاد از صفر ** که پس این ماه میسازم سفر
Her gece bu buluşmanın iştiyakıyla sabahlara kadar "Ey yücelerden yüce arkadaş!" der dururdu!
هر شبی تا روز زین شوق هدی ** ای رفیق راه اعلی میزدی
"Bana kim safer ayı çıktı diye müjde verirse._x000D_
گفت هر کس که مرا مژده دهد ** چون صفر پای از جهان بیرون نهد
Kim safer gitti, Rebiyyülevvel geldi diye beni muştularsa ben de onu cennetle muştular, ona şefaatçi olurum dedi."2590
که صفر بگذشت و شد ماه ربیع ** مژدهور باشم مر او را و شفیع
Ukâşe gelip müjde dedi., safer çıktı gitti. Peygamber de "Ey ulu aslan, cennet senindir" buyurdu
گفت عکاشه صفر بگذشت و رفت ** گفت که جنت ترا ای شیر زفت
Başka birisi de gelip safer çıktı dedi., bet dedi ki: O müjdeyi Ukâşe aldı!
دیگری آمد که بگذشت آن صفر ** گفت عکاشه ببرد از مژده بر
Erler, görüyorsun ya, âlemden göçmeden neşeleniyorlar, şu çocuklarsa âlemde kalmalarına seviniyorlar!
پس رجال از نقل عالم شادمان ** وز بقااش شادمان این کودکان
İyi suyun tadını tatmayan kör kuşa, acı su, kevser görünür.
چونک آب خوش ندید آن مرغ کور ** پیش او کوثر نیامد آب شور
Musa da, senin saf ikbaline bir dert erişmez diye bu tarzda kerametler sayıp dökmekteydi.2595
همچنین موسی کرامت میشمرد ** که نگردد صاف اقبال تو درد
Firavun, pek güzel, iyi söyledin ama bir de iyi bir dostla görüşeyim, danışayım dedi.
گفت احسنت و نکو گفت ولیک ** تا کنم من مشورت با یار نیک
Firavun'un, Masa aleyhisselâm'a inanma hususunda Asiye'ye danışması
مشورت کردن فرعون با ایسیه در ایمان آوردن به موسی علیهالسلام
Firavun, bu sözü Asiye'ye açtı. Asiye dedi ki: A gönlü kararmış, bu vaatlere can ver!
باز گفت او این سخن با ایسیه ** گفت جان افشان برین ای دلسیه
Bu sözlerde ne büyük inayetler var, ey iyi huylu padişah, durma, hemen bunları elde et!
بس عنایتهاست متن این مقال ** زود در یاب ای شه نیکو خصال
Ekim zamanı geldi., hem de ne faydalı ekim ya! Bu sözleri söyledi ve iştiyakından ağlamaya başladı.
وقت کشت آمد زهی پر سود کشت ** این بگفت و گریه کرد و گرم گشت
Yerinden sıçradı, ne mutlu sana dedi... A kelceğiz, güneş, başına taç oldu!2600
بر جهید از جا و گفتا بخ لک ** آفتابی تاجر گشتت ای کلک
Kelin ayıbını külah örter. Hele o külah güneş ve ay olursa ne mutlu!
عیب کل را خود بپوشاند کلاه ** خاصه چون باشد کله خورشید و ماه
Daha o mecliste bunu duyunca neden evet, yüzlerce hamdolsun demedin?
هم در آن مجلس که بشنیدی تو این ** چون نگفتی آری و صد آفرین
Bu söz, güneşin kulağına değseydi buna nail olmak ümidiyle baş aşağı yere inerdi!
این سخن در گوش خورشید ار شدی ** سرنگون بر بوی این زیر آمدی
Hiç bildin mi, ne vaattir bu, ne lütuf tur? Hak, İblis' i arayıp soruyor âdeta!
هیچ میدانی چه وعدهست و چه داد ** میکند ابلیس را حق افتقاد
O kerem sahibi, seni böyle bir lütfa, böyle bir ihsana çağırdı da nasıl tahammül ettin? Şaşılacak şey2605
چون بدین لطف آن کریمت باز خواند ** ای عجب چون زهرهات بر جای ماند
Nasıl yüreğini eritmedi bu? Eritseydi iki cihandan da nasip alırdın!
زهرهات ندرید تا زان زهرهات ** بودی اندر هر دو عالم بهرهات
Adamın yüreği Allah için erirse şehitler gibi iki âlemde de lütfa, ihsana mazhar olur.
زهرهای کز بهرهی حق بر درد ** چون شهیدان از دو عالم بر خورد
Gafillik de hikmettir, bu kör oluşun da bir hikmeti var, var ama neden bu dereceye kadar olsun?
غافلی هم حکمتست و این عمی ** تا بماند لیک تا این حد چرا
Sermayenin çabucak elden uçamaması için gafillik, hem hikmettir, hem nimet!
غافلی هم حکمتست و نعمتست ** تا نپرد زود سرمایه ز دست
Fakat unulmaz bir yara haline gelmemeli... Aklın ve canın zehri olmamalı, adama eziyet vermemeli!2610
لیک نی چندانک ناسوری شود ** زهر جان و عقل رنجوری شود
Kim böyle bir alışverişi edebilir? Bir gülle gül bahçesini satın alıyorsun!
خود کی یابد این چنین بازار را ** که به یک گل میخری گلزار را
Bir taneye karşılık yüzlerce ağaçlık, bir habbeye karşılık yüzlerce maden!
دانهای را صد درختستان عوض ** حبهای را آمدت صد کان عوض
Kim her şeyi Allah için yapar, Allah' ya karşı ihlâs sahibi olursa demek, o taneyi vermektir... bu suretle de "Allah da onun olur, her dilediğini verir" sözünün hakikati elde edilir.
کان لله دادن آن حبه است ** تا که کانالله له آید به دست
Çünkü bu arık ve kararsız varlık, o ebedî Allah’ın zevalsiz varlığından var olmuştur.
زآنک این هوی ضعیف بیقرار ** هست شد زان هوی رب پایدار
Fâni varlık, kendisini ona verdi mi baki olur, asla ölmez.2615
هوی فانی چونک خود فا او سپرد ** گشت باقی دایم و هرگز نمرد
Yelden, topraktan korkan ve bu ikisi yüzünden helak olan katra gibi!
همچو قطرهی خایف از باد و ز خاک ** که فنا گردد بدین هر دو هلاک
Katra, aslı olan denize kavuştu mu güneşin? Hararetinden de kurtulur, yelden, topraktan da!
چون به اصل خود که دریا بود جست ** از تف خورشید و باد و خاک رست