Ne sendeki gençliğin kuvveti azalır, ne dişlerin, ağrır, sallanır!
نه شود زور جوانی از تو کم ** نه به دندانها خللها یا الم
Kadınların erkekten nefretine sebep olan gevşekliği, kadına yaklaşmamak derdini görmezsin!
نه کمی در شهوت و طمث و بعال ** که زنان را آید از ضعفت ملال
Gençlik çağının parlaklığı seni öyle bir açar, neşelendirir ki Ukâşe'nin müjdesi de Peygamber'i öyle-açmış, öyle neşelendirmişti işte!
آنچنان بگشایدت فر شباب ** که گشود آن مژدهی عکاشه باب
Saferin çıktığını kim müjdelerse ona cennet müjdesi vereceğim buyurması
قوله علیه السلام من بشرنی بخروج صفر بشرته بالجنة
Ahir zaman Peygamberi Ahmed, Rebiyülevvel ayında göçtü, bunda hiç ihtilâf yoktur.2585
احمد آخر زمان را انتقال ** در ربیع اول آید بی جدال
Gönlü, bu göç zamanını haber alınca can ve gönülden o vakta âşık oldu.
چون خبر یابد دلش زین وقت نقل ** عاشق آن وقت گردد او به عقل
Safer gelince, bu ay bitince sefer edeceğim diye-neşelendi.
چون صفر آید شود شاد از صفر ** که پس این ماه میسازم سفر
Her gece bu buluşmanın iştiyakıyla sabahlara kadar "Ey yücelerden yüce arkadaş!" der dururdu!
هر شبی تا روز زین شوق هدی ** ای رفیق راه اعلی میزدی
"Bana kim safer ayı çıktı diye müjde verirse._x000D_
گفت هر کس که مرا مژده دهد ** چون صفر پای از جهان بیرون نهد
Kim safer gitti, Rebiyyülevvel geldi diye beni muştularsa ben de onu cennetle muştular, ona şefaatçi olurum dedi."2590
که صفر بگذشت و شد ماه ربیع ** مژدهور باشم مر او را و شفیع
Ukâşe gelip müjde dedi., safer çıktı gitti. Peygamber de "Ey ulu aslan, cennet senindir" buyurdu
گفت عکاشه صفر بگذشت و رفت ** گفت که جنت ترا ای شیر زفت
Başka birisi de gelip safer çıktı dedi., bet dedi ki: O müjdeyi Ukâşe aldı!
دیگری آمد که بگذشت آن صفر ** گفت عکاشه ببرد از مژده بر
Erler, görüyorsun ya, âlemden göçmeden neşeleniyorlar, şu çocuklarsa âlemde kalmalarına seviniyorlar!
پس رجال از نقل عالم شادمان ** وز بقااش شادمان این کودکان
İyi suyun tadını tatmayan kör kuşa, acı su, kevser görünür.
چونک آب خوش ندید آن مرغ کور ** پیش او کوثر نیامد آب شور
Musa da, senin saf ikbaline bir dert erişmez diye bu tarzda kerametler sayıp dökmekteydi.2595
همچنین موسی کرامت میشمرد ** که نگردد صاف اقبال تو درد
Firavun, pek güzel, iyi söyledin ama bir de iyi bir dostla görüşeyim, danışayım dedi.
گفت احسنت و نکو گفت ولیک ** تا کنم من مشورت با یار نیک
Firavun'un, Masa aleyhisselâm'a inanma hususunda Asiye'ye danışması
مشورت کردن فرعون با ایسیه در ایمان آوردن به موسی علیهالسلام
Firavun, bu sözü Asiye'ye açtı. Asiye dedi ki: A gönlü kararmış, bu vaatlere can ver!
باز گفت او این سخن با ایسیه ** گفت جان افشان برین ای دلسیه
Bu sözlerde ne büyük inayetler var, ey iyi huylu padişah, durma, hemen bunları elde et!
بس عنایتهاست متن این مقال ** زود در یاب ای شه نیکو خصال
Ekim zamanı geldi., hem de ne faydalı ekim ya! Bu sözleri söyledi ve iştiyakından ağlamaya başladı.
وقت کشت آمد زهی پر سود کشت ** این بگفت و گریه کرد و گرم گشت
Yerinden sıçradı, ne mutlu sana dedi... A kelceğiz, güneş, başına taç oldu!2600
بر جهید از جا و گفتا بخ لک ** آفتابی تاجر گشتت ای کلک
Kelin ayıbını külah örter. Hele o külah güneş ve ay olursa ne mutlu!
عیب کل را خود بپوشاند کلاه ** خاصه چون باشد کله خورشید و ماه
Daha o mecliste bunu duyunca neden evet, yüzlerce hamdolsun demedin?
هم در آن مجلس که بشنیدی تو این ** چون نگفتی آری و صد آفرین
Bu söz, güneşin kulağına değseydi buna nail olmak ümidiyle baş aşağı yere inerdi!
این سخن در گوش خورشید ار شدی ** سرنگون بر بوی این زیر آمدی
Hiç bildin mi, ne vaattir bu, ne lütuf tur? Hak, İblis' i arayıp soruyor âdeta!
هیچ میدانی چه وعدهست و چه داد ** میکند ابلیس را حق افتقاد
O kerem sahibi, seni böyle bir lütfa, böyle bir ihsana çağırdı da nasıl tahammül ettin? Şaşılacak şey2605
چون بدین لطف آن کریمت باز خواند ** ای عجب چون زهرهات بر جای ماند
Nasıl yüreğini eritmedi bu? Eritseydi iki cihandan da nasip alırdın!
زهرهات ندرید تا زان زهرهات ** بودی اندر هر دو عالم بهرهات
Adamın yüreği Allah için erirse şehitler gibi iki âlemde de lütfa, ihsana mazhar olur.
زهرهای کز بهرهی حق بر درد ** چون شهیدان از دو عالم بر خورد
Gafillik de hikmettir, bu kör oluşun da bir hikmeti var, var ama neden bu dereceye kadar olsun?
غافلی هم حکمتست و این عمی ** تا بماند لیک تا این حد چرا
Sermayenin çabucak elden uçamaması için gafillik, hem hikmettir, hem nimet!
غافلی هم حکمتست و نعمتست ** تا نپرد زود سرمایه ز دست
Fakat unulmaz bir yara haline gelmemeli... Aklın ve canın zehri olmamalı, adama eziyet vermemeli!2610
لیک نی چندانک ناسوری شود ** زهر جان و عقل رنجوری شود
Kim böyle bir alışverişi edebilir? Bir gülle gül bahçesini satın alıyorsun!
خود کی یابد این چنین بازار را ** که به یک گل میخری گلزار را
Bir taneye karşılık yüzlerce ağaçlık, bir habbeye karşılık yüzlerce maden!
دانهای را صد درختستان عوض ** حبهای را آمدت صد کان عوض
Kim her şeyi Allah için yapar, Allah' ya karşı ihlâs sahibi olursa demek, o taneyi vermektir... bu suretle de "Allah da onun olur, her dilediğini verir" sözünün hakikati elde edilir.
کان لله دادن آن حبه است ** تا که کانالله له آید به دست
Çünkü bu arık ve kararsız varlık, o ebedî Allah’ın zevalsiz varlığından var olmuştur.
زآنک این هوی ضعیف بیقرار ** هست شد زان هوی رب پایدار
Fâni varlık, kendisini ona verdi mi baki olur, asla ölmez.2615
هوی فانی چونک خود فا او سپرد ** گشت باقی دایم و هرگز نمرد
Yelden, topraktan korkan ve bu ikisi yüzünden helak olan katra gibi!
همچو قطرهی خایف از باد و ز خاک ** که فنا گردد بدین هر دو هلاک
Katra, aslı olan denize kavuştu mu güneşin? Hararetinden de kurtulur, yelden, topraktan da!
چون به اصل خود که دریا بود جست ** از تف خورشید و باد و خاک رست
Zahirî, denizde yok olur ama zatı yok olmaz, ebedîleşir, iyileşir!
ظاهرش گم گشت در دریا و لیک ** ذات او معصوم و پا بر جا و نیک
Kendine gel ey katra da pişman olmaksızın varlığım ver, ver de bir katra ya karşılık uçsuz bucaksız denizi bul!
هین بده ای قطره خود را بیندم ** تا بیابی در بهای قطره یم
Kendine gel ey katra da bu şerefi bul, denizin avucuna düş, o avuçta telef olmaktan emin ol!2620
هین بده ای قطره خود را این شرف ** در کف دریا شو آمن از تلف
Böyle bir devlet, kimin eline düşmüştür: Bir deniz, bir katrayı dilemekte, istemekte!
خود کرا آید چنین دولت به دست ** قطرهای را بحری تقاضاگر شدست
Allah hakkı için Allah hakkı için çabuk sat ve satın al... Bir katrayı ver, incilerle dolu denizi elde et!
الله الله زود بفروش و بخر ** قطرهای ده بحر پر گوهر ببر
Allah hakkı için, Allah hakkı için hiç geciktirme. Bu söz, lütuf denizinden gelmede!
الله الله هیچ تاخیری مکن ** که ز بحر لطف آمد این سخن
Lütuf bile bu lütfun içinde kaybolur, aşağılık bir adam, yedinci kat göğe çıkıyor
لطف اندر لطف این گم میشود ** که اسفلی بر چرخ هفتم میشود
2625.Kendine gel, hiçbir kimse bunu aramakla bulamaz, nasılsa bir acayip oyuna rastladın!2625
هین که یک بازی فتادت بوالعجب ** هیچ طالب این نیابد در طلب
Firavun, bunu bir de Haman'a söyleyeyim; padişaha vezirin reyini almak lâzımdır dedi.
گفت با هامان بگویم ای ستیر ** شاه را لازم بود رای وزیر
Asiye dedi ki: Bu sırrı Haman'a söyleme. Kör kocakarı, doğanın kıymetini ne bilir?
گفت با هامان مگو این راز را ** کور کمپیری چه داند باز را
Padişahın doğanıyla kocakarı
قصهی باز پادشاه و کمپیر زن
Bir akdoğanı kocakarının birine verirsen iyilik olsun diye pençelerindeki tırnakları keser!
باز اسپیدی به کمپیری دهی ** او ببرد ناخنش بهر بهی
Hâlbuki asıl iş gördüğü, avlandığı uzvu, tırnaklandır. Kör kocakarıcağız körcesine o tırnakları kesiverir!
ناخنی که اصل کارست و شکار ** کور کمپیری ببرد کوروار
Anan neredeymiş ki der, a ulu yavrum, tırnakların böyle uzamış senin?2630
که کجا بودست مادر که ترا ** ناخنان زین سان درازست ای کیا
Kötü kocakarı, doğanın tırnağını, gagasını kanatlarını keser... Sevgi çağında işte bunları, yapar!
ناخن و منقار و پرش را برید ** وقت مهر این میکند زال پلید