Firavun, pek güzel, iyi söyledin ama bir de iyi bir dostla görüşeyim, danışayım dedi.
گفت احسنت و نکو گفت ولیک ** تا کنم من مشورت با یار نیک
Firavun'un, Masa aleyhisselâm'a inanma hususunda Asiye'ye danışması
مشورت کردن فرعون با ایسیه در ایمان آوردن به موسی علیهالسلام
Firavun, bu sözü Asiye'ye açtı. Asiye dedi ki: A gönlü kararmış, bu vaatlere can ver!
باز گفت او این سخن با ایسیه ** گفت جان افشان برین ای دلسیه
Bu sözlerde ne büyük inayetler var, ey iyi huylu padişah, durma, hemen bunları elde et!
بس عنایتهاست متن این مقال ** زود در یاب ای شه نیکو خصال
Ekim zamanı geldi., hem de ne faydalı ekim ya! Bu sözleri söyledi ve iştiyakından ağlamaya başladı.
وقت کشت آمد زهی پر سود کشت ** این بگفت و گریه کرد و گرم گشت
Yerinden sıçradı, ne mutlu sana dedi... A kelceğiz, güneş, başına taç oldu!2600
بر جهید از جا و گفتا بخ لک ** آفتابی تاجر گشتت ای کلک
Kelin ayıbını külah örter. Hele o külah güneş ve ay olursa ne mutlu!
عیب کل را خود بپوشاند کلاه ** خاصه چون باشد کله خورشید و ماه
Daha o mecliste bunu duyunca neden evet, yüzlerce hamdolsun demedin?
هم در آن مجلس که بشنیدی تو این ** چون نگفتی آری و صد آفرین
Bu söz, güneşin kulağına değseydi buna nail olmak ümidiyle baş aşağı yere inerdi!
این سخن در گوش خورشید ار شدی ** سرنگون بر بوی این زیر آمدی
Hiç bildin mi, ne vaattir bu, ne lütuf tur? Hak, İblis' i arayıp soruyor âdeta!
هیچ میدانی چه وعدهست و چه داد ** میکند ابلیس را حق افتقاد
O kerem sahibi, seni böyle bir lütfa, böyle bir ihsana çağırdı da nasıl tahammül ettin? Şaşılacak şey2605
چون بدین لطف آن کریمت باز خواند ** ای عجب چون زهرهات بر جای ماند
Nasıl yüreğini eritmedi bu? Eritseydi iki cihandan da nasip alırdın!
زهرهات ندرید تا زان زهرهات ** بودی اندر هر دو عالم بهرهات
Adamın yüreği Allah için erirse şehitler gibi iki âlemde de lütfa, ihsana mazhar olur.
زهرهای کز بهرهی حق بر درد ** چون شهیدان از دو عالم بر خورد
Gafillik de hikmettir, bu kör oluşun da bir hikmeti var, var ama neden bu dereceye kadar olsun?
غافلی هم حکمتست و این عمی ** تا بماند لیک تا این حد چرا
Sermayenin çabucak elden uçamaması için gafillik, hem hikmettir, hem nimet!
غافلی هم حکمتست و نعمتست ** تا نپرد زود سرمایه ز دست
Fakat unulmaz bir yara haline gelmemeli... Aklın ve canın zehri olmamalı, adama eziyet vermemeli!2610
لیک نی چندانک ناسوری شود ** زهر جان و عقل رنجوری شود
Kim böyle bir alışverişi edebilir? Bir gülle gül bahçesini satın alıyorsun!
خود کی یابد این چنین بازار را ** که به یک گل میخری گلزار را
Bir taneye karşılık yüzlerce ağaçlık, bir habbeye karşılık yüzlerce maden!
دانهای را صد درختستان عوض ** حبهای را آمدت صد کان عوض
Kim her şeyi Allah için yapar, Allah' ya karşı ihlâs sahibi olursa demek, o taneyi vermektir... bu suretle de "Allah da onun olur, her dilediğini verir" sözünün hakikati elde edilir.
کان لله دادن آن حبه است ** تا که کانالله له آید به دست
Çünkü bu arık ve kararsız varlık, o ebedî Allah’ın zevalsiz varlığından var olmuştur.
زآنک این هوی ضعیف بیقرار ** هست شد زان هوی رب پایدار
Fâni varlık, kendisini ona verdi mi baki olur, asla ölmez.2615
هوی فانی چونک خود فا او سپرد ** گشت باقی دایم و هرگز نمرد
Yelden, topraktan korkan ve bu ikisi yüzünden helak olan katra gibi!
همچو قطرهی خایف از باد و ز خاک ** که فنا گردد بدین هر دو هلاک
Katra, aslı olan denize kavuştu mu güneşin? Hararetinden de kurtulur, yelden, topraktan da!
چون به اصل خود که دریا بود جست ** از تف خورشید و باد و خاک رست
Zahirî, denizde yok olur ama zatı yok olmaz, ebedîleşir, iyileşir!
ظاهرش گم گشت در دریا و لیک ** ذات او معصوم و پا بر جا و نیک
Kendine gel ey katra da pişman olmaksızın varlığım ver, ver de bir katra ya karşılık uçsuz bucaksız denizi bul!
هین بده ای قطره خود را بیندم ** تا بیابی در بهای قطره یم
Kendine gel ey katra da bu şerefi bul, denizin avucuna düş, o avuçta telef olmaktan emin ol!2620
هین بده ای قطره خود را این شرف ** در کف دریا شو آمن از تلف
Böyle bir devlet, kimin eline düşmüştür: Bir deniz, bir katrayı dilemekte, istemekte!
خود کرا آید چنین دولت به دست ** قطرهای را بحری تقاضاگر شدست
Allah hakkı için Allah hakkı için çabuk sat ve satın al... Bir katrayı ver, incilerle dolu denizi elde et!
الله الله زود بفروش و بخر ** قطرهای ده بحر پر گوهر ببر
Allah hakkı için, Allah hakkı için hiç geciktirme. Bu söz, lütuf denizinden gelmede!
الله الله هیچ تاخیری مکن ** که ز بحر لطف آمد این سخن
Lütuf bile bu lütfun içinde kaybolur, aşağılık bir adam, yedinci kat göğe çıkıyor
لطف اندر لطف این گم میشود ** که اسفلی بر چرخ هفتم میشود
2625.Kendine gel, hiçbir kimse bunu aramakla bulamaz, nasılsa bir acayip oyuna rastladın!2625
هین که یک بازی فتادت بوالعجب ** هیچ طالب این نیابد در طلب
Firavun, bunu bir de Haman'a söyleyeyim; padişaha vezirin reyini almak lâzımdır dedi.
گفت با هامان بگویم ای ستیر ** شاه را لازم بود رای وزیر
Asiye dedi ki: Bu sırrı Haman'a söyleme. Kör kocakarı, doğanın kıymetini ne bilir?
گفت با هامان مگو این راز را ** کور کمپیری چه داند باز را
Padişahın doğanıyla kocakarı
قصهی باز پادشاه و کمپیر زن
Bir akdoğanı kocakarının birine verirsen iyilik olsun diye pençelerindeki tırnakları keser!
باز اسپیدی به کمپیری دهی ** او ببرد ناخنش بهر بهی
Hâlbuki asıl iş gördüğü, avlandığı uzvu, tırnaklandır. Kör kocakarıcağız körcesine o tırnakları kesiverir!
ناخنی که اصل کارست و شکار ** کور کمپیری ببرد کوروار
Anan neredeymiş ki der, a ulu yavrum, tırnakların böyle uzamış senin?2630
که کجا بودست مادر که ترا ** ناخنان زین سان درازست ای کیا
Kötü kocakarı, doğanın tırnağını, gagasını kanatlarını keser... Sevgi çağında işte bunları, yapar!
ناخن و منقار و پرش را برید ** وقت مهر این میکند زال پلید
Doğanın önüne tutmaç kor da o, az yedi mi kızar, sevgiyi yırtar, atar!
چونک تتماجش دهد او کم خورد ** خشم گیرد مهرها را بر درد
Senin için böyle bir tutmaç pişirdim de sen ululuk gösteriyor, haddini bilmiyorsun ha!
که چنین تتماج پختم بهر تو ** تو تکبر مینمایی و عتو
Sen o eziyetlere, belâlara lâyıksın, devletin, ikbalin kadrini nerden bileceksin sen? der.
تو سزایی در همان رنج و بلا ** نعمت و اقبال کی سازد ترا
Tutmaç yemiyorsan bari al, bunu iç diye doğana tutmaç suyu verir.2635
آن تتماجش دهد کین را بگیر ** گر نمیخواهی که نوشی زان فطیر