آن یکی کف بر دل او می براند ** وز گلاب آن دیگری بر وی فشاند
Bilmiyordu ki o alanda onun başına ne geldiyse gülsuyundan geldi.
او نمیدانست کاندر مرتعه ** از گلاب آمد ورا آن واقعه
Biri bileklerini başını ovuyor, öbürü hararetlensin diye samanlı ıslak balçık getiriyordu.
آن یکی دستش همیمالید و سر ** وآن دگر کهگل همی آورد تر
Biri ödağacıyla şekeri karıştırıp tütsülüyor, başka biri elbisesinin bir kısmını soyup üstündekileri hafifletiyordu.
آن بخور عود و شکر زد به هم ** وآن دگر از پوششش میکرد کم
Birisi nasıl atıyor diye nabzını yokluyor, öbürü ağzını kokluyor.265
وآن دگر نبضش که تا چون میجهد ** وان دگر بوی از دهانش میستد
Şarap mı içti, esrar mı? Yoksa afyon mu yuttu... Anlamak istiyordu. Halk, onun neden bayıldığını anlayamamış, şaşırıp kalmıştı.
تا که می خوردست و یا بنگ و حشیش ** خلق درماندند اندر بیهشیش
Derhal akrabalarına haber verdiler, falan adam feşman yerde perişan bir halde düşüp kaldı dediler.
پس خبر بردند خویشان را شتاب ** که فلان افتاده است آنجا خراب
Neden bayıldı, ne oldu da leğeni damdan düştü? Kimse bilmiyordu!
کس نمی داند که چون مصروع گشت ** یا چه شد کو را فتاد از بام طشت
O tabağın iriyarı, güçlü kuvvetli, bilgili anlayışlı bir erkek kardeşi vardı, hemencecik koşa koşa geldi.
یک برادر داشت آن دباغ زفت ** گربز و دانا بیامد زود تفت
Yenine biraz köpek pisliği almıştı, halkı yardı, feryat ederek kardeşinin başucuna geldi.270
اندکی سرگین سگ در آستین ** خلق را بشکافت و آمد با حنین
Ben neden hastalandı biliyorum, dedi... Hastalık teşhis edildi, sebebi bilindi mi tedavisi kolaydır.
گفت من رنجش همی دانم ز چیست ** چون سبب دانی دوا کردن جلیست
Sebebi bilinmezse tedavisi güçleşir... Hangi ilaç iyi gelecek? Yüz türlü ihtimal vardır.
چون سبب معلوم نبود مشکلست ** داروی رنج و در آن صد محملست
Fakat sebebi bilindi mi iş kolaylaşır. Sebeplerini bilmek, bilgisizliği giderir.
چون بدانستی سبب را سهل شد ** دانش اسباب دفع جهل شد
Adam kendi kendine, onun iliğine damarına kat kat köpek pisliği sinmiştir.
گفت با خود هستش اندر مغز و رگ ** توی بر تو بوی آن سرگین سگ
Rızkını elde etmek için her gün, akşamlara kadar pisliğe gömülmüştür, tabaklığa gark olunmuştur demişti.275
تا میان اندر حدث او تا به شب ** غرق دباغیست او روزیطلب
Büyük Calinus da böyle demiştir: Hastaya, neye alışkınsa onu ver!
پس چنین گفتست جالینوس مه ** آنچ عادت داشت بیمار آنش ده
Aykırı olan şeylerden zahmet çeker; onun için hastalığının ilacını da alıştığı şeylerde ara!
کز خلاف عادتست آن رنج او ** پس دوای رنجش از معتاد جو
Bokböceği, daima pislik taşır durur... Bu yüzden de gülsuyundan bayılır.
چون جعل گشتست از سرگینکشی ** از گلاب آید جعل را بیهشی
Onun ilâcı yine köpek pisliğidir... Çünkü ona alışmıştır, onunla halli hamur olmuştur.
هم از آن سرگین سگ داروی اوست ** که بدان او را همی معتاد و خوست
“Pisler, peslerindir” ayetini oku da bu sözün önünü, sonunu anla!280
الخبیثات الخبیثین را بخوان ** رو و پشت این سخن را باز دان
Öğütçüler, pis kişiyi, ona bir kapı açılması, iyileşmesi için amberle, gülsuyu ile tedavi etmek isterler!
ناصحان او را به عنبر یا گلاب ** می دوا سازند بهر فتح باب
Fakat ey inanılır, itimat edilir kişiler, pislere temiz şeyler lâyık değildir ki!
مر خبیثان را نسازد طیبات ** درخور و لایق نباشد ای ثقات
Onlar, vahyin güzel kokusuyla eğrilmişler, sapıtmışlardır da “Siz bize uğursuzsunuz, biz, sizin yüzünüzden kötülüğe uğradık” diye feryada başlamışlardır.
چون زعطر وحی کژ گشتند و گم ** بد فغانشان که تطیرنا بکم
“Bu söz, bize zahmet veriyor, bu sözden hastalanıyoruz... Sizin vaazınız iyi değil, bize iyi gelmiyor.
رنج و بیماریست ما را این مقال ** نیست نیکو وعظتان ما را به فال
Eğer yine susmaz da nasihate başlarsanız derhal sizi taşlar, öldürürüz.285
گر بیاغازید نصحی آشکار ** ما کنیم آن دم شما را سنگسار
Biz, oyunla, abes ve saçma şeylerle semirmişiz... Öğüte hiç alışmamışız!
ما بلغو و لهو فربه گشتهایم ** در نصیحت خویش را نسرشتهایم
Bizim gıdamız yalandır, asılsız lâftır, saçma sapan sözlerdir... Sizin bildirdiğiniz şeyler, midemizi bozuyor.
هست قوت ما دروغ و لاف و لاغ ** شورش معدهست ما را زین بلاغ
Siz bu sözlerle hastalığımızı yüzlerce defa artırıyor... Akla ilâç olarak afyon veriyorsunuz” demişlerdir.
رنج را صدتو و افزون میکنید ** عقل را دارو به افیون میکنید
معالجه کردن برادر دباغ دباغ را به خفیه به بوی سرگین
Delikanlı, kardeşine yapacağı ilâcı kimse görmesin diye halkı uzaklaştırdı.
خلق را میراند از وی آن جوان ** تا علاجش را نبینند آن کسان
290.Gizli bir şeyler söyler gibi ağzını kulağına götürdü, sonra da o şeyi burnuna koydu.290
سر به گوشش برد همچون رازگو ** پس نهاد آن چیز بر بینی او
Köpek pisliğini avucuna sürtmüştü... Pis beynin ilâcını bu pislikle görmüştü.
کو به کف سرگین سگ ساییده بود ** داروی مغز پلید آن دیده بود
Avucunu koklatır koklatmaz adam, deprenmeye başladı. Halk, bu pek mühim bir afsun dediler...
ساعتی شد مرد جنبیدن گرفت ** خلق گفتند این فسونی بد شگفت
Afsunu okuyup kulağına üfürdü... Adam adeta ölmüştü, afsun imdadına yetişti!
کین بخواند افسون به گوش او دمید ** مرده بود افسون به فریادش رسید
Kötü kişilerin hareketi o yandandır... Zina, bakışla, göz ve kaş işaretiyle harekete gelir.
جنبش اهل فساد آن سو بود ** که زنا و غمزه و ابرو بود
Kime öğüt miski fayda vermezse muhakkak o, kötü kokulara alışmıştır.295
هر کرا مشک نصیحت سود نیست ** لا جرم با بوی بد خو کردنیست
Allah, müşrikler, tâ ezelden pislik içinde doğduklarından onlara “Necis-pis” demiştir.
مشرکان را زان نجس خواندست حق ** کاندرون پشک زادند از سبق
Pislik içinde doğan kurt, ebediyen huyundan dönmez, ambere bakmaz!
کرم کو زادست در سرگین ابد ** مینگرداند به عنبر خوی خود
Ona nur saçısı isabet etmemiştir... O, tamamı ile cisimden ibarettir, kabuk gibi içsiz, gönülsüzdür o!
چون نزد بر وی نثار رش نور ** او همه جسمست بیدل چون قشور
Hak nuru saçısından nasibi varsa, bu nur, ona da değmişse pisliğe düşse bile Mısır’da olduğu gibi o pislik içine gömülen yumurtadan bir kuş meydana gelir!
ور ز رش نور حق قسمیش داد ** همچو رسم مصر سرگین مرغزاد
300.Fakat meydana gelen kuş, evde beslenen pis tavuk cinsinden değildir, bilgi ve anlayış kuşudur.300
لیک نه مرغ خسیس خانگی ** بلک مرغ دانش و فرزانگی
Sen de nurdan nasipsize benziyorsun; çünkü burnunu pisliğe sokmadasın!
تو بدان مانی کز آن نوری تهی ** زآنک بینی بر پلیدی مینهی
Ayrılığından yüzün, benzin sarardı ama sarı bir yapraksın, olmamış bir meyvesin!
از فراقت زرد شد رخسار و رو ** برگ زردی میوهی ناپخته تو
Çömlek, ateşten, isten simsiyah oldu, is rengini aldı; fakat et, kartlığından öylece duruyor, hiç pişmemiş!
دیگ ز آتش شد سیاه و دودفام ** گوشت از سختی چنین ماندست خام
Seni tam sekiz yıl ayrılık ateşiyle kaynattım ama hamlığın, münafıklığın, bir zerre bile eksilmemiş!
هشت سالت جوش دادم در فراق ** کم نشد یک ذره خامیت و نفاق
Hastalıktan donmuş kalmış koruksun sen... Hâlbuki koruklar, şimdi kuru üzüm haline geldi, sense hala hamsın!”305
غورهی تو سنگ بسته کز سقام ** غورهها اکنون مویزند و تو خام
Âşığın hileye sapıp suçuna özür getirmesi ve niyetini gizlemeye savaşması, sevgilinin, bu hileyi de anlaması
عذر خواستن آن عاشق از گناه خویش به تلبیس و روی پوش و فهم کردن معشوق آن را نیز
Âşık dedi ki: “Kusuruma bakma... Bakayım, bana uyacak mısın, yoksa namuslu musun diye seni sınadım.
گفت عاشق امتحان کردم مگیر ** تا ببینم تو حریفی یا ستیر
Senin namuslu olduğunu sınamadan da biliyordum ama haber alma, gözle görmeye benzer mi ya?
من همی دانستمت بیامتحان ** لیک کی باشد خبر همچون عیان
Sen bir güneşsin; adın sanın meşhur olmuş, âleme yayılmış! Güneşi böyle bir tecrübeye aldımsa ne ziyanı var?
آفتابی نام تو مشهور و فاش ** چه زیانست ار بکردم ابتلاش
Sen bensin, ben kendimi her gün fayda da, ziyanda sınar dururum.
تو منی من خویشتن را امتحان ** میکنم هر روز در سود و زیان