Mümin dedi ki: Delil, canımdadır... canımın içinde gizli delilim var!
گفت حجت در درون جانمست ** در درون جان نهان برهانمست
Senin gözün zayıftır, hilâli göremezsin; fakat ben görüyorum, bana kızma.
تو نمیبینی هلال از ضعف چشم ** من همی بینم مکن بر من تو خشم
Dedikodu uzadıkça uzadı... dinleyenlerde bu bezenmiş âlemin başına, sonuna hayran olup kaldılar.
گفت و گو بسیار گشت و خلق گیج ** در سر و پایان این چرخ پسیج
Mümin,dostum dedi... gönlümde bir delil var... bence, bu, âlemin sonradan yaratıldığına bir alâmet!2850
گفت یارا در درونم حجتیست ** بر حدوث آسمانم آیتیست
İyice inanmışım... inancımın nişanesi de şu: İyice inanan ateşe bile girse,
من یقین دارم نشانش آن بود ** مر یقیندان را که در آتش رود
Aşıklardaki aşk sırrı gibi ona bir ziyan gelmez, yanmaz, mahvolmaz!
در زبان میناید آن حجت بدان ** همچو حال سر عشق عاشقان
Sözlerinin sırrı, ancak yüzümün sarılığından, zayıflığından anlaşılır.
نیست پیدا سر گفت و گوی من ** جز که زردی و نزاری روی من
Yanaklara akan kanlı göz yaşları, sevgilinin güzelliğine delildir.
اشک و خون بر رخ روانه میدود ** حجت حسن و جمالش میشود
Filozof, ben halkın hepsine de delil olamayan bu şeylere ehemmiyet vermem, bunları delil saymam, dedi.2855
گفت من اینها ندانم حجتی ** که بود در پیش عامه آیتی
Mümin dedi ki: Kalp akçe ile halis akçe bahse girişseler... halis akçe, sen kalpsın; ben halisim, iyiyim dese,
گفت چون قلبی و نقدی دم زنند ** که تو قلبی من تکویم ارجمند
Son sınama ateştir... bu iki arkadaş ateşe düştüler mi?
هست آتش امتحان آخرین ** کاندر آتش در فتند این دو قرین
Halkın ileri gidenleri de hallerini anlar, alelâde olanları da... herkes, şüpheden kurtulur, onların ne olduklarını iyice anlar bilir.
عام و خاص از حالشان عالم شوند ** از گمان و شک سوی ایقان روند
Canım, su ve ateş de gizli olan halis akçayla kalpı sınamak, için yaratılmıştır.
آب و آتش آمد ای جان امتحان ** نقد و قلبی را که آن باشد نهان
Sen ve ben... ikimiz de ateşe girelim... bu işe şaşıp kalanlara bakî bir delil olalım!2860
تا من و تو هر دو در آتش رویم ** حجت باقی حیرانان شویم
Ben de, sen de birden denize dalalım... çünkü ben de bu halka bir delilim sen de!
تا من و تو هر دو در بحر اوفتیم ** که من و تو این کره را آیتیم
Öyle yaptılar; ateşe girdiler... ikisi de kendilerini kızgın ateşe attılar.
همچنان کردند و در آتش شدند ** هر دو خود را بر تف آتش زدند
Tanrı var diye iddia eden kurtuldu öbür haramzade yandı, mahvoldu.
از خدا گوینده مرد مدعی ** رست و سوزید اندر آتش آن دعی
Bu haberi müezzinden duy... ham ruhun körlüğünü bir kat daha arttırır!
از مذن بشنو این اعلام را ** کوری افزونروان خام را
Ecelle,ölümle Mustafa’nın adı yanmamıştır... çünkü o adın sahibi ileriden ileriydi uludan ulu!2865
که نسوزیدست این نام از اجل ** کش مسمی صدر بودست و اجل
Bu devirde bahse girişenlerin yüz binlercesi münkirlerin perdelerini yırtmıştır.
صد هزاران زین رهان اندر قران ** بر دریده پردههای منکران
Müminle filozof bu işe karar verdiler... mucizelerin devam ettiği zuhur etti; doğru olan galip oldu... bu cevaptan
چون گرو بستند غالب شد صواب ** در دوام و معجزات و در جواب
Anladım ki âlemin evveli vardır, bu gök kubbe sonradan yaratılmıştır diyen haklıdır.
فهم کردم کانک دم زد از سبق ** وز حدوث چرخ پیروزست و حق
Münkirin getirdiği delilin yüzü daima sarıdır... o inkârın doğruluğuna nerede bir nişane?
حجت منکر هماره زردرو ** یک نشان بر صدق آن انکار کو
Münkirlerin övüldüğü bir minare nerede? Alemde böyle bir minare göster bana da onların doğruluğuna nişane olsun.2870
یک مناره در ثنای منکران ** کو درین عالم که تا باشد نشان
Hani nerede bir mimber ki oraya birisi çıksın da bir münkirin zamanını ansın.
منبری کو که بر آنجا مخبری ** یاد آرد روزگار منکری
Paraların üstüne basılan peygamber adları, kıyamete kadar onların doğruluğuna alâmettir.
روی دینار و درم از نامشان ** تا قیامت میدهد زین حق نشان
Padişahların paraları değişir durur.. fakat Ahmed’in parası, kıyamete dek sürer gider!
سکهی شاهان همی گردد دگر ** سکهی احمد ببین تا مستقر
Altın olsun, gümüş olsun... bir paranın üstünde bir münkirin adını gösterene!
بر رخ نقره و یا روی زری ** وا نما بر سکه نام منکری
Hadi bunu mucize sayma! Peki bir de güneş gibi apaydın olan ve adına Ümmül Kitap denen yüz dilli Kuran’a bak!2875
خود مگیر این معجز چون آفتاب ** صد زبان بین نام او امالکتاب
Kimsenin ondan bir harfi çalmaya, yahut sözüne bir söz katmaya ne haddi var, ne kudreti!
زهره نی کس را که یک حرفی از آن ** یا بدزدد یا فزاید در بیان
Üstünün dostu ol ki üstün olasın... kendine gel be hey azgın, mağluplara dost olma!
یار غالب شو که تا غالب شوی ** یار مغلوبان مشو هین ای غوی
Münkirin delili, ancak ve ancak şudur: Ben şu görünen yurttan başka bir şey görmüyorum!
حجت منکر همین آمد که من ** غیر این ظاهر نمیبینم وطن
Hiç düşünmez ki nerede bir görünen şey varsa o, gizli hikmetleri haber vermededir.
هیچ نندیشد که هر جا ظاهریست ** آن ز حکمتهای پنهان مخبریست
Her görünen şeyin faydası, faydanın ilaçlarda gizli oluşu gibi o şeyin içinde gizlidir.2880
فایدهی هر ظاهری خود باطنیست ** همچو نفع اندر دواها کامنست
“Gökleri ve yeri ve ikisi arasındakileri hak üzere yarattım” yani onları yalnız görün diye değil,sizin görmediğiniz mâna ve bakî olan bir hikmet için yarattım âyetinin tefsiri
تفسیر این آیت کی و ما خلقنا السموات والارض و ما بینهما الا بالحق نیافریدمشان بهر همین کی شما میبینید بلک بهر معنی و حکمت باقیه کی شما نمیبینید آن را
Hiçbir ressam var mıdır ki yaptığı resmi, hiçbir menfaat ümidi gözetmeden yalnız resim yapmak için yapsın.
هیچ نقاشی نگارد زین نقش ** بی امید نفع بهر عین نقش
Hem resim yapmak için yapar, hem de uluların büyüklerin bir vesile ile kederlerinden kurtulmalarını ister.
بلک بهر میهمانان و کهان ** که به فرجه وارهند از اندهان
Çocukların neşelenmesini, bu resimle ölüp gitmiş dostların, dostlar tarafından hatırlanmasını diler.
شادی بچگان و یاد دوستان ** دوستان رفته را از نقش آن
Hiçbir testici yoktur ki içine su konmasını düşünmeden testisini, sırf testi yapmak için yapsın!
هیچ کوزهگر کند کوزه شتاب ** بهر عین کوزه نه بر بوی آب
Hiçbir kâseci yoktur ki kaseyi ancak kâse olmak için yapsın da içine yemek konmak için yapmasın!2885
هیچ کاسه گر کند کاسه تمام ** بهر عین کاسه نه بهر طعام
Hiçbir hattat yoktur ki özene bezene yazdığı yazıyı yalnız yazısını, yazısının güzelliğini göstermek için yazsın da okumak için yazmasın.
هیچ خطاطی نویسد خط به فن ** بهر عین خط نه بهر خواندن
Görünen suret gayp âlemindeki surete delâlet eder, o da başka bir gayp suretinden vücut bulmuştur.
نقش ظاهر بهر نقش غایبست ** وان برای غایب دیگر ببست
Böylece bunları, görüşünün miktarınca ta üçüncü dördüncü, onuncu surete kadar say dur.
تا سوم چارم دهم بر میشمر ** این فواید را به مقدار نظر
Oğul bunla, satrançtaki oyunlara benzer... her oyunun faydasını ondan sonrakinde gör.
همچو بازیهای شطرنج ای پسر ** فایدهی هر لعب در تالی نگر
Bu oyunu, o gizli oyunu oynamak için, onu da diğer bir oyun için... nihayet o oyunu da bir başka oyun için oynarlar.2890
این نهادند بهر آن لعب نهان ** وان برای آن و آن بهر فلان
Gözünü böylece etraftan ileriye çevir de ta karşındakini mat edip oyunu kazanıncaya dek ne oyunlar oynayacaksan hepsini gör.
همچنین دیده جهات اندر جهات ** در پی هم تا رسی در برد و مات
Merdiven basamaklarına çıkmak için önce birincisine, sonra ikincisine basmak lazım.
اول از بهر دوم باشد چنان ** که شدن بر پایههای نردبان
İkincisi de bil ki üçüncüsüne çıkmak için kurulmuştur... böyle, böyle merdivenin son basamağına çıkar dama varırsın.
و آن دوم بهر سوم میدان تمام ** تا رسی تو پایه پایه تا به بام
Yemek meni içindir... meni de soy sop üretmek, gönlü gözü aydınlatmak içindir.
شهوت خوردن ز بهر آن منی ** آن منی از بهر نسل و روشنی
Fakat kısa görüşlü adam, ilk işten başka bir şey görmez... aklı yerde yetişen otlara benzer, yere mahkûmdur, gezmez dolaşamaz.2895
کندبینش مینبیند غیر این ** عقل او بیسیر چون نبت زمین
Otu, ha çağırmışsın,ha çağırmamışsın... ayağı toprağa kakılmış kalmıştır.
نبت را چه خوانده چه ناخوانده ** هست پای او به گل در مانده