English    Türkçe    فارسی   

4
2967-3016

  • Padişahı gören kimsenin padişahın etrafında dönmesi kahrın da üstündedir, lûtfun da; küfürden de üstündür, dinden de!
  • Buna ait âlemde bir söz yoktur... gizlidir, gizlidir gizli!
  • Çünkü bu güzel ve temiz adlarla sözler, Âdem kirmanından zuhur etti.
  • “Allemel’esma” Âdem’e imamdı, fakat ayın lâm elbisesi ile değil! 2970
  • Âdem başına sudan,topraktan bir külâh koyunca o cana ait adların yüzü karardı.
  • Suyla topraktan mâna zuhur etsin diye cana ait adlar, harf ve nefes nikabiyle yüzlerini örttüler.
  • Söz, gerçi bir bakımdan mânayı açar ama on bakımdan da örter, gizler!
  • Halil’e Cebrail aleyhisselâm’ın “Hacetin var mı? Diye sorması,onun da “Var..var ama senden değil“ diye cevap vermesi
  • Ben, zamanın Halil’iyim, o da Cebrail’dir. Bela çağında onun kılavuzluğunu istemem ben!
  • O, Halil’e şefaat eden Cebrail’den edep öğrenmedi mi ki? Cebrail Tanrı Halil’ine 2975
  • “Muradın var mı? Söyle de yardım edeyim... yoksa derhal çekip gideyim”... deyince
  • İbrahim, “hayır... sen aradan çık. Hakikat meydana çıktıktan sonra vasıta zahmettir” dedi.
  • Peygamber bu dünya için kulları Tanrıya ulaştıran bir bağdır. Çünkü o müminlerle Tanrı arasında bir vasıtadır.
  • Fakat her gönül, gizli vahyi duyup işitseydi âlemde harf ve sese ne lüzum kalırdı?
  • Gerçi o, Tanrıdan mahvolmuştur, başsızdır... fakat benim işim ondan da ince! 2980
  • Onun yaptığı iş Tanrı işidir, ben ona göre zayıfım... doğru, fakat bu iş, yine bana pek kötü görünmede!
  • Halka lûtfun ta kendisi olan şey, yüce ve nazenin erlere kahırdır.
  • Şu halde halk, zahmet ve belâlar çekmeli de aradaki farkı görüp anlamalı!
  • Ey hakikî dost, mânayı anlamaya vasıta olan bu harfler, mânaya erişmiş adama göre dikendir, hordur hakîrdir!
  • Öyleyse saf ruhun harflerden kurtulması için pek çok belâlar çekmesi, pek anlayışlı olması lâzımdır. 2985
  • Fakat bazıları bu sesten büsbütün sağır kesilirler, bazıları ise daha yücedir, daha üstün olurlar!
  • Bu belâ Nil ırmağına benzer, iyilere sudur, kötülere kan!
  • Kim, sonu daha fazla görürse daha kutludur... daha ciddiyetle işe sarılır, ekin eker de daha fazla meyve toplar.
  • Çünkü bilir ki bu ekim dünyası, mahşere hazırlanmak, ahirette burada ektiğini toplamak, devşirmek için yaratılmıştır.
  • Hiçbir bağlantı yoktur ki yalnız o bağ için bağlansın... o bağlantı, bir ticaret elde etmek, bir kâr kazanmak içindir. 2990
  • Dikkat edersen görürsün ki hiçbir münkirin inkârı, sırf inkâr için değildir...
  • Hasedinden düşmanı kahretmek, yahut üstün olmayı dilemek, kendini göstermek içindir.
  • O üstünlük isteği de başka bir tamahladır... hâsılı mânalar olmadıkça suretlerin bir lezzeti olamaz!
  • İşte onun için “Neden bunu yapıyorsun?” diye sorarsın... çünkü suretler zeytin yağıdır mâna ışık.
  • Değilse bu “Neden” sözü neden? Çünkü suret, ancak o suret için olsaydı “Neden bunu yapıyorsun?” diye sormazdın ki! 2995
  • Bu “Neden” diye sormak, bir şey öğrenmek içindir... bundan başka bir suretle neden diye sormak kötüdür.
  • Ey emin adam, bunun faydası, sırrı bundan ibaretse neden hikmetini arıyorsun ya!
  • Göğün ve yer ehlinin suretleri, ancak bu suretler için yaratılmışsa bunda bir hikmet yoktur ki!
  • Bir hikmet sahibi yoksa bu tertip nedir... bir hikmet sahibi varsa işi nasıl boş ve abes olabilir?
  • Doğru, yanlış, bir şey düşünmeksizin ne kimse hamama bir resim yapar, ne bir yeri boyar! 3000
  • Musa aleyhisselâm’ın Tanrı’ya “Neden halkı yarattın,sonrada onları helak adiyorsun?” diye sorması ve Tanrı’nın cevabı
  • Musa dedi ki: Ey soru hesap gününün sahibi Tanrı, yapıp düzdün, neden yine bozar yıkarsın?
  • Cana, canlar katan erler, dişiler yaratırsın... sonra bunları yıkar, mahvedersin; neden?
  • Tanrı dedi ki: Bu suali inkâr yüzünden, yahut gafletle ve nefsine uyarak sormuyorsun, biliyorum.
  • Yoksa hoş görmez, gazap eder, bu soru yüzünden seni incitirdim.
  • Fakat bizim işlerimizdeki hikmetleri, varlık sırlarını araştırıyorsun... 3005
  • Bunu bilip sonra da halka bildirmek ve her ham kişiyi bu suretle olgunlaştırmak istiyorsun.
  • Sen bunu biliyorsun ama halka da bildirmek için sormaktasın.
  • Çünkü bu sual yarı bilgidir. Hiç bilmeyen, bu bilgiden dışarıda kalan bu soruyu soramaz.
  • Sual de bilgiden doğar, cevap da... nitekim diken de toprakla sudan biter, gül de!
  • Hem sapıklık bilgiden olur, hem doğru yolu buluş... nitekim acı da rutubetten hâsıl olur, tatlı da! 3010
  • Bu nefret ve sevgi, aşinalıktan gelir... hastalık da iyi gıdadan olur, kuvvet de!
  • Tanrı Kelim’i de, acemilere bu sırrı bildirmek, onları faydalandırmak için kendini acemi yaptı.
  • Bizde kendimizi ondan daha acemi yapalım da bilmez gibi cevabını dinleyelim.
  • Eşek satanlar, o satışın anahtarını elde etmek için birbirlerine âdeta düşman olurlar, çekişir dururlar.
  • Tanrı buyurdu ki: Ey akıl sahibi Musa, madem ki sordun gel de cevabını duy. 3015
  • Ey Musa, yere bir tohum ek de bunun sırrını anla, insafa gel!