Ben daima bu babayla uzlaşmış haldeyim... onun için şu âlem, bana cennet görünmede!
من که صلحم دایما با این پدر ** این جهان چون جنتستم در نظر
Her zaman yeni bir suret, her an yeni bir güzellik görmedeyim... yeni görmekle de elem ve usanç kalmaz, insan daima yeniden yeniye neşelenir durur.
هر زمان نو صورتی و نو جمال ** تا ز نو دیدن فرو میرد ملال
Ben cihanı nimetlerle dopdolu görüyorum... sular kaynaklardan coşup akmada...3265
من همیبینم جهان را پر نعیم ** آبها از چشمهها جوشان مقیم
Bu suların sesleri kulağıma geldikçe aklımı gönlümü sarhoş etmede!
بانگ آبش میرسد در گوش من ** مست میگردد ضمیر و هوش من
Dallar tövbekar dervişler gibi oynuyor... yapraklar, çalgıcılar ve şarkı okuyanlar gibi el çırpıyor.
شاخهها رقصان شده چون تایبان ** برگها کفزن مثال مطربان
Ayna, keçeden yapılma kılıf içindeki şimşek gibi parlayıp durmada... artık ayna görünürse nasıl olur?
برق آیینهست لامع از نمد ** گر نماید آینه تا چون بود
Ben, bunun binde birini bile söyleyemiyorum; çünkü her kulak, şüphelerle dolu!
از هزاران مینگویم من یکی ** ز آنک آکندست هر گوش از شکی
Vehme göre bu söz müjdedir... fakat akıl der ki: Müjde ne demek bu benim halimdir zaten.3270
پیش وهم این گفت مژده دادنست ** عقل گوید مژده چه نقد منست
Uzeyr aleyhisselâm’ın oğullarının,kendisinden babalarının ahvalini sormaları,Uzeyr’in evet gördüm demesi..bazılarının onu tanıyıp kendisinden geçmesi,tanımıyanların da “Bu ,bize müjde verdi,ş kendinden geçme de ne oluyor ?”demeleri
قصهی فرزندان عزیر علیهالسلام کی از پدر احوال پدر میپرسیدند میگفت آری دیدمش میآید بعضی شناختندش بیهوش شدند بعضی نشناختند میگفتند خود مژدهای داد این بیهوش شدن چیست
Hani Üzeyr’in çocukları gibi... yolda babalarının ahvalini soruşturmaktaydılar.
همچو پوران عزیز اندر گذر ** آمده پرسان ز احوال پدر
Onlar ihtiyarlamışlardı, babaları ise gençti... derken babaları ansızın önlerine çıkıverdi.
گشته ایشان پیر و باباشان جوان ** پس پدرشان پیش آمد ناگهان
Ona “Ey yolcu bizim azizimizden bir haberin var mı acaba?
پس بپرسیدند ازو کای رهگذر ** از عزیر ما عجب داری خبر
Birisi bize onun bugün geleceğini, bizi ümitsizliğe düşürdükten sonra bugün erişeceğini söyledi” dediler.
که کسیمان گفت که امروز آن سند ** بعد نومیدی ز بیرون میرسد
Üzeyr dedi ki: Evet benden sonra gelecek... çocuklardan biri bu müjdeyi işitince sevindi.3275
گفت آری بعد من خواهد رسید ** آن یکی خوش شد چو این مژده شنید
Ey muştucu şadol diye bağırdı. Bir tanesi Üzeyr’i tanıdı;
بانگ میزد کای مبشر باش شاد ** وان دگر بشناخت بیهوش اوفتاد
A sersem, müjdenin yeri mi ki? Şeker madeninin tam içine düştün deyip kendisinden geçti, yere yığıldı.
که چه جای مژده است ای خیرهسر ** که در افتادیم در کان شکر
Bu, vehme müjdedir ama akla göre vuslatın ta kendisi... çünkü vehim gözü perdelidir, hakikati göremez.
وهم را مژدهست و پیش عقل نقد ** ز انک چشم وهم شد محجوب فقد
Kâfirlere derttir, müminlere muştucu... fakat işin iç yüzünü gören göz göre vuslatın ta kendisi.
کافران را درد و مومن را بشیر ** لیک نقد حال در چشم بصیر
Çünkü âşık, anı daimde daima sarhoştur... hâsılı küfürden de yücedir o, imândan da!3280
زانک عاشق در دم نقدست مست ** لاجرم از کفر و ایمان برترست
Küfür, içteki kuru kabuktur, imân içteki lezzetli kabuk!
کفر و ایمان هر دو خود دربان اوست ** کوست مغز و کفر و دین او را دو پوست
Küfür de, imân da... ikisi de onun kapıcısıdır... çünkü o içtir küfürle din, ikisi de kabuktur.
کفر قشر خشک رو بر تافته ** باز ایمان قشر لذت یافته
Kuru kabukların yeri ateştir... içe yapışık kabuksa hoştur lezzetlidir.
قشرهای خشک را جا آتش است ** قشر پیوسته به مغز جان خوش است
İçe gelince: Zaten o, hoşluk mertebesinden de yüksektir... lezzetler veren odur.
مغز خود از مرتبهی خوش برترست ** برترست از خوش که لذت گسترست
Bu sözün sonu yoktur; geri dön de Musa’m denizin dibinde toz koparsın!3285
این سخن پایان ندارد باز گرد ** تا برآرد موسیم از بحر گرد
Bu sözler alelâde halkın aklına göre söylendi... geri kalanı ise gizlenmiştir!
درخور عقل عوام این گفته شد ** از سخن باقی آن بنهفته شد
A töhmetli kişi, senin akıl altının paramparça... böyle bir altına nasıl mühür ve damga vurayım?
زر عقلت ریزه است ای متهم ** بر قراضه مهر سکه چون نهم
Aklın yüzlerce mühim işe dağılmış... binlerce isteğe mala mülke bölünmüş!
عقل تو قسمت شده بر صد مهم ** بر هزاران آرزو و طم و رم
Bu cüzleri âşkla bir araya toplamak gerek ki Semerkant ve Dımışk gibi hoş bir hale gelsin!
جمع باید کرد اجزا را به عشق ** تا شوی خوش چون سمرقند و دمشق
Onları en küçük parçasına kadar toplar şüpheden arınırsan sana padişah sikkesi basılabilir.3290
جو جوی چون جمع گردی ز اشتباه ** پس توان زد بر تو سکهی پادشاه
A ham kişi, ağırlıkta bir miskalı geçersen padişah senden bir altın kadeh düzer.
ور ز مثقالی شوی افزون تو خام ** از تو سازد شه یکی زرینه جام
O kadehte padişahın hem adı, hem lâkapları, hem de resmi olur ey vuslat dileyen.
پس برو هم نام و هم القاب شاه ** باشد و هم صورتش ای وصل خواه
Nihayet sevgilin sana hem ekmek olur, hem su... hem ışık kesilir, hem güzel, hem meze olur, hem şarap!
تا که معشوقت بود هم نان هم آب ** هم چراغ و شاهد و نقل شراب
Kendini derle topla da ne varsa sana söyleyebileyim.
جمع کن خود را جماعت رحمتست ** تا توانم با تو گفتن آنچ هست
Çünkü söz söylemek, tasdik edilmek içindir... Tanrıya şirk koşan can, doğruya inanmaz.3295
زانک گفتن از برای باوریست ** جان شرک از باوری حق بریست
Feleğin abes şeylerine bölünmüş olan can, altmış sevda ortasında müşterek bir hale gelmiştir.
جان قسمت گشته بر حشو فلک ** در میان شصت سودا مشترک
Artık, böyle kişiye bir şey söylenemez, ona karşı susmak daha iyidir... çünkü ahmaklara verilecek cevap sükûttur.
پس خموشی به دهد او را ثبوت ** پس جواب احمقان آمد سکوت
Bunu bilirim ben... bilirim ama ten sarhoşluğu ağzımı, ben istemediğim halde açar.
این همیدانم ولی مستی تن ** میگشاید بیمراد من دهن
Aksırık ve esnemekle de bu ağzın, istemediğin halde açılır ya, işte öyle!
آنچنان که از عطسه و از خامیاز ** این دهان گردد بناخواه تو باز
”Ben her gün Tanrı’ya yetmiş kere istiğfar ederim”hadisinin tefsiri
تفسیر این حدیث کی ائنی لاستغفر الله فی کل یوم سبعین مرة
Peygamber gibi hani... “Söylemeden hakikatleri saçmadan dolayı her gün yetmiş kere tövbe ederim.3300
همچو پیغامبر ز گفتن وز نثار ** توبه آرم روز من هفتاد بار
Fakat o sarhoşluk tövbemi bozar... bu elbiseler soyan beden sarhoşluğu, tövbeni unutturur” dedi.
لیک آن مستی شود توبهشکن ** منسی است این مستی تن جامه کن
Çok eski zamanların ahvalini izhar etmek için Tanrının hikmeti, sır bilen kişiye bir unutkanlık verir.
حکمت اظهار تاریخ دراز ** مستیی انداخت در دانای راز
Gizli sırlar, “Yazılan yazıldı kalem de kurudu” kaynağından coşan bir ırmak kesilir, bunca davullarla, bayraklarla ortaya çıkar!
راز پنهان با چنین طبل و علم ** آب جوشان گشته از جف القلم
Ey insanlar, sonsuz rahmet her an akmaktadır fakat siz uykudasınız, anlamıyorsunuz!
رحمت بیحد روانه هر زمان ** خفتهاید از درک آن ای مردمان
Uyuyan kişinin elbisesi, ırmak suyunu içer de uyuyan, uykuda serap arar!3305
جامهی خفته خورد از جوی آب ** خفته اندر خواب جویای سراب
Orada belki su vardır ümidi ile koşar durur... ve bu düşünceyle suya varacak yolu kendi kendine kaybeder gider!
میرود که آنجای بوی آب هست ** زین تفکر راه را بر خویش بست
Çünkü orada der, buradan uzaklaşır... bu hayale kapılır, hakikatten ayrılır!
زانک آنجا گفت زینجا دور شد ** بر خیالی از حقی مهجور شد
Bunlar güya uzağı görürüler, fakat ruhları uykudadır... ey yolcular acıyın bunlara!
دوربینانند و بس خفتهروان ** رحمتی آریدشان ای رهروان
Ben insana uyku getiren bir susuzluk görmedim... ancak akılsız kişinin susuzluğu uyku getirir!
من ندیدم تشنگی خواب آورد ** خواب آرد تشنگی بیخرد
Akıl zaten ona derler ki Tanrı yaylasında yayılmış, Tanrı nimetlerini yemiş olsun... Utaritten gelen akla akıl demezler!3310
خود خرد آنست کو از حق چرید ** نه خرد کان را عطارد آورید
Aklı cüz’i mezara kadar olan şeyleri görür.. öbür kısım da velilerle peygamberleri taklideder.
بیان آنک عقل جزوی تا بگور بیش نبیند در باقی مقلد اولیا و انبیاست
Bu aklın ileri görüşü,mezara kadardır... fakat gönül sahibinin aklı sur üfürülünceye dek olacak şeyleri görür.
پیشبینی این خرد تا گور بود ** وآن صاحب دل به نفخ صور بود
Bu akıl, mezardan, topraktan ileriye geçemez... bu ayak, şaşılacak şeylerin bulunduğu sahaya gidemez.
این خرد از گور و خاکی نگذرد ** وین قدم عرصهی عجایب نسپرد