English    Türkçe    فارسی   

4
3281-3330

  • Küfür, içteki kuru kabuktur, imân içteki lezzetli kabuk!
  • Küfür de, imân da... ikisi de onun kapıcısıdır... çünkü o içtir küfürle din, ikisi de kabuktur.
  • Kuru kabukların yeri ateştir... içe yapışık kabuksa hoştur lezzetlidir.
  • İçe gelince: Zaten o, hoşluk mertebesinden de yüksektir... lezzetler veren odur.
  • Bu sözün sonu yoktur; geri dön de Musa’m denizin dibinde toz koparsın! 3285
  • Bu sözler alelâde halkın aklına göre söylendi... geri kalanı ise gizlenmiştir!
  • A töhmetli kişi, senin akıl altının paramparça... böyle bir altına nasıl mühür ve damga vurayım?
  • Aklın yüzlerce mühim işe dağılmış... binlerce isteğe mala mülke bölünmüş!
  • Bu cüzleri âşkla bir araya toplamak gerek ki Semerkant ve Dımışk gibi hoş bir hale gelsin!
  • Onları en küçük parçasına kadar toplar şüpheden arınırsan sana padişah sikkesi basılabilir. 3290
  • A ham kişi, ağırlıkta bir miskalı geçersen padişah senden bir altın kadeh düzer.
  • O kadehte padişahın hem adı, hem lâkapları, hem de resmi olur ey vuslat dileyen.
  • Nihayet sevgilin sana hem ekmek olur, hem su... hem ışık kesilir, hem güzel, hem meze olur, hem şarap!
  • Kendini derle topla da ne varsa sana söyleyebileyim.
  • Çünkü söz söylemek, tasdik edilmek içindir... Tanrıya şirk koşan can, doğruya inanmaz. 3295
  • Feleğin abes şeylerine bölünmüş olan can, altmış sevda ortasında müşterek bir hale gelmiştir.
  • Artık, böyle kişiye bir şey söylenemez, ona karşı susmak daha iyidir... çünkü ahmaklara verilecek cevap sükûttur.
  • Bunu bilirim ben... bilirim ama ten sarhoşluğu ağzımı, ben istemediğim halde açar.
  • Aksırık ve esnemekle de bu ağzın, istemediğin halde açılır ya, işte öyle!
  • ”Ben her gün Tanrı’ya yetmiş kere istiğfar ederim”hadisinin tefsiri
  • Peygamber gibi hani... “Söylemeden hakikatleri saçmadan dolayı her gün yetmiş kere tövbe ederim. 3300
  • Fakat o sarhoşluk tövbemi bozar... bu elbiseler soyan beden sarhoşluğu, tövbeni unutturur” dedi.
  • Çok eski zamanların ahvalini izhar etmek için Tanrının hikmeti, sır bilen kişiye bir unutkanlık verir.
  • Gizli sırlar, “Yazılan yazıldı kalem de kurudu” kaynağından coşan bir ırmak kesilir, bunca davullarla, bayraklarla ortaya çıkar!
  • Ey insanlar, sonsuz rahmet her an akmaktadır fakat siz uykudasınız, anlamıyorsunuz!
  • Uyuyan kişinin elbisesi, ırmak suyunu içer de uyuyan, uykuda serap arar! 3305
  • Orada belki su vardır ümidi ile koşar durur... ve bu düşünceyle suya varacak yolu kendi kendine kaybeder gider!
  • Çünkü orada der, buradan uzaklaşır... bu hayale kapılır, hakikatten ayrılır!
  • Bunlar güya uzağı görürüler, fakat ruhları uykudadır... ey yolcular acıyın bunlara!
  • Ben insana uyku getiren bir susuzluk görmedim... ancak akılsız kişinin susuzluğu uyku getirir!
  • Akıl zaten ona derler ki Tanrı yaylasında yayılmış, Tanrı nimetlerini yemiş olsun... Utaritten gelen akla akıl demezler! 3310
  • Aklı cüz’i mezara kadar olan şeyleri görür.. öbür kısım da velilerle peygamberleri taklideder.
  • Bu aklın ileri görüşü,mezara kadardır... fakat gönül sahibinin aklı sur üfürülünceye dek olacak şeyleri görür.
  • Bu akıl, mezardan, topraktan ileriye geçemez... bu ayak, şaşılacak şeylerin bulunduğu sahaya gidemez.
  • Bu ayaktan, bu akıldan bez, yürü... kendine gaybı görür bir göz ara da berhudar ol.
  • Üstada bağlanan kitap şakirdi olan kişi, Musa gibi yeninden, yakasından parlayacak nuru nereden bulacak?
  • Bu bakış, bu akıl, adama ancak baş dönmesi verir... bırak görüşü artık da bekle bakalım! 3315
  • Söz söylemeden yücelik aramayın... bekleyen kişiye dinlemek söylemekten yeğdir.
  • Belletme mevkii de bir nevi şehvettir ve her çeşit şehvet, yolda puttur.
  • Her fuzuli kişi, Tanrının fazlına, ihsanına erişebilseydi Tanrı, bunca peygamber yollar mıydı?
  • Cüz-i akıl, şimşek ve aydınlık gibidir... şimşeğin verdiği aydınlıkla vahye erişebilir misin hiç?
  • Şimşeğin ışığı yol göstermeye yaramaz... o ağla diye buluta bir emirdir! 3320
  • Bizim akıl şimşeğimiz de ağlamak içindir... yokluğun, varlık iştiyaki ile ağlamasına yarar.
  • Çocuğun aklı, yazı yazanların etrafında dön dolaş der ama insan, kendi kendine bir şey belleyemez.
  • Hastanın aklı hastayı doktora çeker, götürür ama kendisi, derdine derman olamaz!
  • İşte bak... şeytanlar gökyüzüne çıkmak ister, kulaklarını yukarı âlemdeki surlara dikerler.
  • O sırlardan az bir miktarını çalarken hemen gökten şahaplar gelir, onları sürer. 3325
  • Gidin de onlara; gidin... yeryüzüne peygamber gelmiştir; ne istiyorsanız ondan isteyin, ondan elde edin.
  • Değer biçilmez inciler istiyorsanız “Evlere kapılarından girin!”
  • Kapı halkasını dövün, kapıda durun... gökyüzü damından sizlere yol yok!
  • İhtiyacınızı bu uzun yoldan gideremezsiniz... biz, sırların sırlarını topraktan yaratılan kulumuza verdik.
  • Hain değilseniz onun huzuruna gelin... boş kamışsanız bile onun himmetiyle şeker kamışı olun! 3330