Peygamber bile müminler nasıl oluyor da benim yüzümü göremiyorlar diye hayrette kaldı.
در تعجب مانده پیغامبر از آن ** چون نمیبینند رویم مومنان
Halk, nasıl oluyor da yüzümün nurunu görmüyorlar? Halbuki o nur, doğu güneşinin nurunu bile aştı...3475
چون نمیبینند نور روم خلق ** که سبق بردست بر خورشید شرق
Yok, görüp duruyorlarsa bu şaşırma nedir? diyordu. Nihayet o yüz, gizlilikler âlemindedir diye vahiy geldi.
ور همیبینند این حیرت چراست ** تا که وحی آمد که آن رو در خفاست
Yüzünü kâfirler görmesin diye sence ay ama halka göre bulut.
سوی تو ماهست و سوی خلق ابر ** تا نبیند رایگان روی تو گبر
Bu şaraptan halk ve ileri gelenler içmesin diye sence tane ama halka göre tuzak!
سوی تو دانهست و سوی خلق دام ** تا ننوشد زین شراب خاص عام
Tanrı, “Onlar sana bakarlar” fakat hamam duvarındaki resimlere benzerler... “Bakarlar da görmezler” dedi.
گفت یزدان که تراهم ینظرون ** نقش حمامند هم لا یبصرون
Ey resme tapan, resim de o iki sönük gözle sana bakar,öyle görünür.3480
مینماید صورت ای صورتپرست ** که آن دو چشم مردهی او ناظرست
Onun huzurunda terbiyeni takınırsın... fakat onun hiç aldırış etmediğini görünce neden bana riayet etmiyor ki diye hayretlere düşersin.
پیش چشم نقش میآری ادب ** کو چرا پاسم نمیدارد عجب
Neden bu güzel resim, sorularına cevap vermiyor... neden verdiğim selâmı almıyor?
از چه پس بیپاسخست این نقش نیک ** که نمیگوید سلامم را علیک
Ben, ona yüzlerce secde ettiğim halde neden o, bir lûtfedip başını, sakalını oynatmıyor dersin?
مینجنباند سر و سبلت ز جود ** پاس آنک کردمش من صد سجود
Tanrı da dış âlemde görünmez, baş oynatmaz ama buna karşılık içine öyle bir zevk verir ki,
حق اگر چه سر نجنباند برون ** پاس آن ذوقی دهد در اندرون
O zevk, iki yüz baş sallamaya değer... işte akıl ve can böyle baş sallar!3485
که دو صد جنبیدن سر ارزد آن ** سر چنین جنباند آخر عقل و جان
Çalışıp çabalar akla hizmet edersen aklın sana yapacağı şey şudur: Seni doğru yola ulaştırır; bu yola ulaşma vesilelerini arttırır.
عقل را خدمت کنی در اجتهاد ** پاس عقل آنست که افزاید رشاد
Tanrı sana açıkça baş sallamaz ama seni başlara başbuğ yapar!
حق نجنباند به ظاهر سر ترا ** لیک سازد بر سران سرور ترا
Tanrı, sana gizlice öyle bir şey verir ki bütün dünyadakiler sana secde ederler.
مر ترا چیزی دهد یزدان نهان ** که سجود تو کنند اهل جهان
Nitekim bir taşa da değer verdi mi o taş, yani altın, halka göre yüce olur.
آنچنان که داد سنگی را هنر ** تا عزیز خلق شد یعنی که زر
Bir katra su, tanrı lûtfuna nail olur da inci kesilir, altını bile geçer.3490
قطرهی آبی بیابد لطف حق ** گوهری گردد برد از زر سبق
Beden topraktır, fakat Tanrı ona bir ışık verdi mi âlemi kaplamada, dünyayı zapt etmede ay gibi üstat olur.
جسم خاکست و چو حق تابیش داد ** در جهانگیری چو مه شد اوستاد
Kendine gel... bu hükümdarlar, bir tılsımdan, ölü bir resimden ibarettirler. Fakat bakar gibi görünürler de ahmakların yollarını keserler.
هین طلسمست این و نقش مرده است ** احمقان را چشمش از ره برده است
Bakar, göz kırpar gibi görünürler de aptallar, onlara bir varlık verir, onları delil edinirler!
مینماید او که چشمی میزند ** ابلهان سازیدهاند او را سند
Kıpti’nin,İsrailoğlundan hayır dua dilemesi,İsrailoğlunun da Kıpti’ye hayır duada bulunması,duasının kerem sahiplerinin kerem sahibi,merhametlilerin merhametlisi Tanrı tarafından kabul edilmesi
در خواستن قبطی دعای خیر و هدایت از سبطی و دعا کردن سبطی قبطی را به خیر و مستجاب شدن از اکرم الاکرمین وارحم الراحمین
Kıpti dedi ki: Sen bana bir duada bulun... çünkü benim gönlüm kapkara, bu yüzden de o ağız yok!
گفت قبطی تو دعایی کن که من ** از سیاهی دل ندارم آن دهن
Dua et de belki bu gönlün kilidi açılır... çirkin, güzeller meclisinde yer alır.3495
که بود که قفل این دل وا شود ** زشت را در بزم خوبان جا شود
Çarpılmış kişi dua bereketiyle güzelleşir... yahut da bir şeytan, yeniden melek olur!
مسخی از تو صاحب خوبی شود ** یا بلیسی باز کروبی شود
Yahut da kuru dal, Meryem’in elindeki kuvvetle misler kokar, yaş bir hale gelir, meyve verir!
یا بفر دست مریم بوی مشک ** یابد و تری و میوه شاخ خشک
İsrailoğlu o anda secdeye kapandı da dedi ki: Ey Tanrı, ey aşikâr ve gizli işleri bilen!
سبطی آن دم در سجود افتاد و گفت ** کای خدای عالم جهر و نهفت
Kul, senden başka kimin huzurunda el kavuşturur? Dua da senden, duayı kabul etmede senden!
جز تو پیش کی بر آرد بنده دست ** هم دعا و هم اجابت از توست
Önce duaya meyil veren de sensin... sonradan duayı kabul eden de sen!3500
هم ز اول تو دهی میل دعا ** تو دهی آخر دعاها را جزا
Evvel de sensin, âhır da sen... bizse arada söze bile gelmeyecek hiçin hiçi!
اول و آخر توی ما در میان ** هیچ هیچی که نیاید در بیان
Böyle söylenip dururken nihayet leğeni damdan düştü... gönlü kendinden geçti.
این چنین میگفت تا افتاد طشت ** از سر بام و دلش بیهوش گشت
Dua ederken tekrar kendisine geldi... "İnsan, ancak çalıştığını elde eder!"
باز آمد او به هوش اندر دعا ** لیس للانسان الا ما سعی
O dua ile meşgulken Kıpti'nin yüreği coştu. Ansızın bir nara attı, bir kükredi.
در دعا بود او که ناگه نعرهای ** از دل قبطی بجست و غرهای
Dedi ki: "Durma, hemen bana iman ederken ne diyeceğini öğret de derhal eski zünnarımı keseyim!3505
که هلا بشتاب و ایمان عرضه کن ** تا ببرم زود زنار کهن
Canıma bir ateştir saldılar... bir şeytana , candan bir iltifattır ettiler.
آتشی در جان من انداختند ** مر بلیسی را به جان بنواختند
Senin dostunum seni görmeden duramam... Allahya hamt olsun bu dostluk, nihayet elimi tuttu.
دوستی تو و از تو ناشکفت ** حمدلله عاقبت دستم گرفت
Sohbetlerin bir kimya idi herhalde... gönül evinden ayağın eksik olmasın!
کیمیایی بود صحبتهای تو ** کم مباد از خانهی دل پای تو
Sen cennet fidanından bir daldın... ona yapıştım da beni cennete dek götürdü.
تو یکی شاخی بدی از نخل خلد ** چون گرفتم او مرا تا خلد برد
Bedenimi kapıp götüren bir seldi... bu sel, beni de lûtuf ve ihsan denizinin kıyısına dek iletti.3510
سیل بود آنک تنم را در ربود ** برد سیلم تا لب دریای جود
Su ümidiyle sele doğru gittim; fakat denizi gördüm, kile kile inciler elde ettim."
من به بوی آب رفتم سوی سیل ** بحر دیدم در گرفتم کیل کیل
İsrailoğlu ona hadi, şimdi su al diye tas getirdi. Kıpti dedi ki: Yürü git sular gözümde hor hakîr oldu.
طاس آوردش که اکنون آبگیر ** گفت رو شد آبها پیشم حقیر
Allah müminleri satın aldı sırrından bir şerbet içtim ki artık kıyamete kadar susamam ben!
شربتی خوردم ز الله اشتری ** تا به محشر تشنگی ناید مرا
Irmaklara kaynaklara su ihsan eden, içimde bir kaynaktır coşturdu!
آنک جوی و چشمهها را آب داد ** چشمهای در اندرون من گشاد
Ciğerim susuzluktan yanıp kavrulmakta, su istemekteydi... şimdi öyle bir himmete nail oldu ki suyu hakir görmede!3515
این جگر که بود گرم و آبخوار ** گشت پیش همت او آب خوار
Kaf hâ yâ ayn sâd vadindeki doğruluğa delil olarak Allah, Kâfi adının "Kef"i oldu.
کاف کافی آمد او بهر عباد ** صدق وعدهی کهیعص
Kâfiyim, sana bütün hayırları, sebepsiz, başkasının yardımını vasıta etmeden veririm.
کافیم بدهم ترا من جمله خیر ** بیسبب بیواسطهی یاری غیر
Kâfiyim, seni ekmeksiz tutuyorum... ordusuz, askersiz sana beylik, padişahlık ihsan ederim...