English    Türkçe    فارسی   

4
3518-3567

  • Kâfiyim, seni ekmeksiz tutuyorum... ordusuz, askersiz sana beylik, padişahlık ihsan ederim...
  • Bahar olmadığı halde sana nergis ve ağustos gülü verir; kitapsız ustasız sana bilgiler belletirim...
  • Kâfiyim, ilaçsız sıhhat verir; mezarı, kuyuyu meydan haline getiririm... 3520
  • Musa'ya bütün âlemin başına indirsin diye bir sopa verir; kuvvet kudret bağlarım...
  • Musa'nın eline bir nur, bir parlaklık veririm ki güneşe bile tokat atar!
  • Sopayı yedi başlı yılan haline getiririm... hem öyle bir yılan ki erkek bir yılanın belinden gelmemiş, dişi bir yılandan doğmamış.
  • Nil suyuna kan karıştırmam; kudretimle suyunu kan haline getiririm.
  • Nil suyu gibi neşeni gam haline getiririm de bir daha neşeye yol bulamazsın. 3525
  • Sonra tekrar imanını yeniledim mi yine Firavundan bezersin.
  • Görürsün ki rahmet Musa'sı gelmiş... kan gibi görünen Nil, onun yüzünden su olmuş!
  • İçten ipin ucunu bırakmazsan zevk Nil'in hiç kan kesilmez.
  • Ben, iman edeyim de bu kan tufanından bir su içeyim diyordum.
  • Ben ne bilirdim ki Allah beni değiştirecek, gönlümü başka bir hale koyacak da beni Nil yapacak! 3530
  • Başkalarının gözünde eskisi gibiyim ama benim gözüme akıp duran bir Nil görünmede!
  • Nitekim bu âlem de Peygamberin gözüne tespihe gark olmuş görünmede... bize göreyse aptalca durup duruyor.
  • Onun gözüne bu âlem aşk ve ihsanla dolmuş görünüyor; başkasının gözüne ise ölü ve cansız.
  • Yukarı olsun, aşağı olsun onca her yer, hızlı hızlı yürümede... o, taştan topraktan nükteler duymada!
  • Halbuki halka bunların hepsi kapalı... her şey ölü görünmede... ben, bundan daha ziyade şaşılacak bir perde görmedim. 3535
  • Bütün mezarlar bizce bir. Fakat velilerin gözünde kimisi cennet bahçesi, kimisi cehennem çukuru!
  • Halk, Peygamber ekşi suratlı; neden böyle niye zevki yok ki derlerdi.
  • İleri gelenlerse derlerdi ki: Sizin gözünüze öyle görünüyor o.
  • Bir zamancağız bizim gözümüzle bakın da "Heletâ" daki gülüşleri görün hele!
  • O ters şey, armut ağacının üstünde öyle görünür... a genç ağaçtan in de bak! 3540
  • O armut ağacı, varlık ağacıdır... sen orada oldukça sana yeni şey eski görünür.
  • O ağacın üstünde oldukça âlem pis bir dikenlik, kızgın akreplerle, yılanlarla dopdolu bir yer görünür.
  • Fakat ağaçtan inersen derhal âlemi gül yüzlü dilberlerle, dadılarla, tayalarla dolu görürsün!
  • Kötü karının, kocasına o görünen kötü hayaller, armut ağacının üstünden adamın gözüne öyle görünür.. aşağıya in de hayaller gitsin demesi. Birisi, o adamın gördüğü hayal değildi ki derse şu cevabı veririz: Bu misaldir, mesel değil. Misalin bu kadar oluşu da kâfi. Eğer armut ağacına çıkmasaydı ister hayal olsun, ister hakikat gördüklerini görmeyecekti ya!
  • Bir kadın oynaşı ile aptal kocasının gözü önünde sevişip buluşmak istiyordu.
  • Kocasına a iyi talihli kişi, ağaca çıkıp meyve toplamak istiyorum dedi. 3545
  • Ağaca çıkınca kocasına baktı ağlamaya başladı.
  • Dedi ki: A merdut ahlâksız... üstündeki lûti kim?
  • Karı gibi onun altına yatmışsın... meğerse sen ne ibneymişsin!
  • Kocası senin başın döndü galiba... çünkü burada benden başka kimse yok dedi.
  • Kadın o üstüne binen kalpaklı herif kim, söyle hele diye birkaç kere daha sordu, söylendi. 3550
  • Adam,a kadın ağaçtan in; başın döndü; adam akıllı bunadın sen dedi.
  • Kadın, ağaçtan indi; kocası ağaca çıktı. Kadın da oynaşını göğsüne çekti.
  • Kocası bağırdı: A orospu maymun gibi üstüne çıkan o adam kim?
  • Kadın burada benden başka kimse yok ki dedi... kendine gel, senin başın döndü galiba, saçmalama.
  • Adam, bu sözü birkaç kere söylediyse de kadın, "Bu armut ağacından olacak! 3555
  • Ben de armut ağacının üstündeyken öyle şeyler gördüm be hey kaltaban!
  • Aşağıya inde bak... benden başka kimse yok, bütün bu hayaller armut ağacından!
  • Şaka ve lâtife bir şey belletmeye yarar... onu ciddi gibi dinle; görünüşte lâtife oluşuna kapılma!
  • Her ciddi şey, maskaralara göre maskaralık, şakadır... fakat akıllara göre de lâtifeler, ciddidir.
  • Aklı kıt olanlar armut ağacı ararlar... fakat bu armut ağacından o armut ağacına uzun bir yol var! 3560
  • Armut ağacından inde yürümeye koyul... senin gözün de kamaşmış yüzün de!
  • Bu ağaç, benliktir... evvelki varlıktır. İnsan, bu varlıkla kaldıkça gözü şaşı olur, olmayacak şeyler görür.
  • Fakat armut ağacından indin mi düşüncede de bir eğrilik, sapıklık kalmaz, gözde de sözde de!
  • O vakit bu ağacı,dalları yedinci kat göğe kadar yücelmiş büyük bir devlet ağacı olmuş görürsün.
  • Aşağı indin de ondan ayrıldın mı Allah, rahmetiyle o ağacı değiştirir. 3565
  • Bu aşağıya inme, bu tevazu yüzünden Allah gözüne doğru bir görüş kabiliyeti verir.
  • Doğru görüş kolay ve bedava olsaydı Mustafa Allahdan bu görüşü diler miydi?