English    Türkçe    فارسی   

4
426-475

  • O kandil, bu tene benzer, nuru da cana. Kandil, fitile, şuna buna muhtaçtır.
  • Bu duyguların o altı fitilli kandili, umumiyetle uykuya, yemeye, içmeye dayanır... O kandilin temeli, bunlardır.
  • Yiyip içmeden, yatıp uyumadan yarım nefeslik bir zaman bile yaşayamaz... Fakat yiyip yatmakla da yaşayamaz!
  • Fitili, yağı olmadıkça bakası yoktur; fakat fitille, yağla da vefası yoktur.
  • Çünkü sebebe bağlı olan, sebepsiz meydana gelmeyen ışığı, ölümü arar durur... Nasıl yaşayabilir ki aydın gün, onun ölümüdür. 430
  • İnsanın bütün duygularının da bakası yoktur... Zira mahşer günü, hepsi de yok olur gider!
  • Fakat atalarımızın duygu ve can ışığı, tamamı ile de ot gibi bitip ot gibi yitmez... Tamamı ile fani olmamıştır.
  • Yalnız güneşin nurunda yıldızların nuru ve ay ışığı mahvolur ve görünmez!
  • Pirenin ısırmasından meydana gelen yanış, dert ve zahmet, yılan ısırınca mahvolur ya!
  • Çıplak adam arıların sokmasından kurtulmak için suya atlar ya! 435
  • Arılar adamın tepesinde dolaşır dururlar... Başını bir çıkardı mı hiç affetmezler, hemen sokarlar!
  • Allah’ı anış sudur, zamanede şu kadının, bu erkeğin anılışı da arı!
  • Allah’ı anış suyuna dal, nefesini tut, sabret de eski düşüncelerden, vesveselerden kurtul!
  • Ondan sonra da sen, tepeden tırnağa kadar o arı duru suyun tabiatına bürünürsün...
  • Öyle bir hale gelirsin ki o kötü arı, sudan nasıl kaçar, çekinirse senden de öyle kaçar, öyle çekinir! 440
  • Sonra dilersen sudan uzaklaş... İçten suyun tabiatına sahip olursun, hakikatte ondan ayrılmamış sayılırsın!
  • Dünyadan geçen kişiler de yok olmamışlar, fakat Allah sıfatlarına bürünmüşlerdir.
  • Onların sıfatları, Hak sıfatlarına karşı, güneşin karşısındaki yıldızlara dönmüştür.
  • A inatçı Kur’an’dan buna delil istiyorsan oku: “Onların hepsi huzurumuzdadır!”
  • Haklarında “Huzurumuzdadır” denenler yok olamazlar, iyi dikkat et de ruhların bakasını iyice anlayasın! 445
  • Bakadan mahcup olan ruh azaptadır, Allah’a vasıl olan ruhsa baka âleminde hicaplardan kurtulmuş bir haldedir.
  • İşte bu hayvani duygu kandilinden ne murat edilmişse, bu kandilin hakikati neyse sana söyledim... Kendine gel de sakın bu hayvani duyguyla ruh arasında bir birlik tasavvur etme!
  • Çabuk, ruhunu, yolcuların kutlu ruhlarına ulaştır!
  • Yüz tane kandilin olsa ister sönsünler, ister yansınlar, değil mi ki hepsi ayrı ayrıdır... Bir olamazlar!
  • İşte bu yüzden bizim ashabımız, hep savaştadır... Fakat peygamberlerin birbirleriyle savaştıklarını kimsecikler duymamıştır. 450
  • Çünkü peygamberlerin nurları güneştir; duygu ışığımızsa kandil, mum ve is!
  • Biri söner, öbürü gündüze kadar kalır... Biri yanıp erir, öbürü parlar durur!
  • Hayvani can gıda ile dirilir... Her iyi kötü şeyle de ölüverir!
  • Fakat bu kandil söndü, ortadan kalktı mı komşunun evi neden karanlık kalsın?
  • Mademki o evin ışığı, bunun ışığı olmaksızın da duruyor... Şu halde her evin duygu ışığı ayrı ayrıdır. 455
  • Bu hayvani canın misalidir... Rabbani canın değil!
  • Gece Hindusundan ay doğdu mu ışığı, her pencereden vurur, her tarafı aydınlatır!
  • O yüzlerce evin ışığını sen, bir say... Çünkü ay battı mı bu evin sönüp öbürününki kalmaz.
  • Parlak güneş tan yerinde durdukça ışığı her eve konuk olur.
  • Fakat can güneşi battı mı bütün evlerin nuru kaybolur, gidiverir! 460
  • Bu söz nurun misalidir, misli değil... Sana doğru yolu gösterir, düşmanın da yolunu vurur!
  • O münkir, o kötü huylu, örümcek gibi kokmuş ağlar kurar...
  • Tükürüğü ile nura perde gerer; fakat kendi anlayış gözünü kör eder.
  • Atın boynunu tutarsa murat alır, maksadına erişir... Fakat ayağını yakalarsa tekmeyi yer!
  • Gemsiz ve serkeş ata pek yaklaşma... Kendine aklı ve dini kılavuz et, onlara uy vesselâm! 465
  • Bu azmini sakın hor görme, ehemmiyetsiz sanma... bu yolda sabır lazım, çekilecek mihnetlere tahammül gerek!
  • Mescid-i Aksâ’nın binası
  • Süleyman, Kâbe gibi temiz, Mina gibi yüce olan o yapıya başladı.
  • Yapısında tekellüflerde bulundu... Öbür yapılar gibi rasgele ve değersiz bir yapı değildi o!
  • Yapı için dağdan kesilen her taş, apaçık “Önce beni götürün” derdi.
  • 470.Âdem’in yoğrulduğu su ve toprak gibi o yapının her kerpicinden nur parladı. 470
  • Taş, hammalsız geliyordu... o kapı, o duvarlar, âdeta canlıydı.
  • Allah daima der ki: Cennetin duvarları, bu duvarlar gibi cansız ve çirkin değildir.
  • Ten kapısı, ten duvarı gibi uyanıktır... Cennet evi de diridir; çünkü padişahlar padişahına mensuptur orası!
  • Ağaç da cennet ehliyle konuşur, söz söyler, meyve de, akan duru sular da!
  • Çünkü cenneti aletle yapmamışlardır ki... Orası amellerden, niyetlerden yapılmadır. 475