English    Türkçe    فارسی   

4
72-121

  • O, zeyd pek yüce bir kişidir der... Bu zeyd gebertilecek bir kâfirdir der!
  • Zeyd, bir adamdır ama ona öyledir, bunaysa baştanbaşa zahmettir, ziyandır!
  • Eğer onun, sana göre de şeker hâline gelmesini istiyorsan var, onu âşıklarının gözüyle gör!
  • O güzele kendi gözünle bakma... İsteneni isteyenlerin gözüyle gör! 75
  • Kendi gözünü yum. Gözünün yerine, ona âşık olanlardan ariyet bir göz edin...
  • Hatta âriyet olarak ondan bir göz, bir görüş, al da onun yüzüne, onun gözüyle bak!
  • Bak da bıkmadan, usanmadan emin ol. İşte ululuk ıssı peygamber, bunun için “Kim kendini Allah’a verirse Allah, kendisini ona verir” dedi...
  • “Onun gözü de ben olurum, eli de, gönlü de... Bu suretle devleti, bahtsızlıktan kurtulur” buyurdu.
  • Ne olursa olsun, kötü ve istenmeyen bir şey bile olsa değil mi ki sana kılavuzluk etti, sevgiline ulaştırdı, sevimlidir, dosttur! 80
  • Vaaza başladı mı zalimlere, taş yüreklilere ve itikatsızlara dua eden vaiz
  • Bir vaiz vardı... Minbere çıktı mı yol kesenlere duaya başlar,
  • Ellerini kaldırıp “Yarabbi, kötülere, fesatçılara, isyancılara merhamet et!
  • Hayır sahipleriyle alay edenlerin hepsine, bütün kâfir gönüllülere, kiliselerde bulunanlara merhamette bulun” derdi.
  • Temiz kişilere hiç dua etmez, kötülerden başkasına duada bulunmazdı.
  • Ona “Hiç böyle bir âdet görmedik... Sapıklara dua etmek mürüvvet değildir” dediler. 85
  • Dedi ki: “Ben onlardan iyilik gördüm... Bu yüzden onlara dua etmeyi âdet edindim.
  • O kadar kötülükte bulundular, o derece zulüm ve cevir ettiler ki nihayet beni şerden kurtardılar, hayra ulaştırdılar.
  • Ne vakit dünyaya yöneldimse onlardan eziyetler gördüm, meşakkatler çektim, dayaklar yedim.
  • Bu yüzden de iyilik tarafına kaçardım... Beni o kurtlar yola getirirlerdi.
  • Benim iyiliğime sebep oldular... Ey aklı başında adam, bu yüzden onlara dua etmek, boynumun borcudur benim!” 90
  • Kul dertten, elemden Allah’a sızlanır, uğradığı zahmetten yüzlerce şikâyette bulunur.
  • Allah da der ki: Gördün ya, nihayet dert ve zahmet, seni, bana yalvarır bir hale getirdi, seni doğrulttu,
  • Sen, seni yolundan alıkoyandan, bizim kapımızdan uzaklaştırıp kovandan şikâyette bulun!
  • Hakikatte her düşman senin ilâcındır... Sana kimyadır, seni faydalandırır, gönlünü alır senin!
  • Çünkü ondan kaçar, halvet bucaklarına sığınır, Allah lütfundan yardım dilersin. 95
  • Dostlarınsa hakikatte düşmanlarındır; onlar seni Allah tapısından uzaklaştırır, seni meşgul ederler!
  • Bir hayvan vardır ki adına porsuk derler... Dayak yedikçe şişmanlar, semirir, semirir.
  • Ona sopayı vurdukça iyileşir. Sopa vuruldukça semirir, büyür...
  • İşte müminin canı da hakikatten bir porsuktur, o da zahmet ve meşakkatlerle kuvvetlenir, semirir.
  • Bu yüzden peygamberler eziyetlere, zahmetlere uğradılar... Onların çektikleri meşakkat, bütün cihan halkının çektiği meşakkatten daha üstündü, daha artıktı! 100
  • Çünkü canları da, bütün canlardan daha büyük, daha üstündü... Onun için de onların uğradıkları belâya başka bir taife uğramadı.
  • Deri, ilâçlarla belâlara uğrar da Taif derisi güzel bir hale girer.
  • Yoksa ona o acı ve keskin ilaçlar sürülmeseydi pis pis kokar, berbat bir hale gelirdi!
  • İnsanı da tabaklanmamış deri say... Rutubetten nem kapar, çirkin bir hale gelir, ağır ağır kokar!
  • Sen, ona acı ve keskin ilâçları fazlaca ver de temizlensin, lâtif bir hale gelsin, semirsin! 105
  • Buna kudretin yoksa senin dileğin olmaksızın Allah bir zahmet verirse ona sabret, ona razı ol!
  • Çünkü dosttan gelen belâ, sizi temizler... Onun bilgisi, sizin tedbirlerinizden üstündür!
  • Bir adam, belâda sâfa görürse belâ, tatlılaşır... Hasta iyileştiğini görünce ilâç, kendisine hoş gelir.
  • Mat olduğu halde kazandığını görür de “Ey sözlerine, özlerine inanılır kişiler, beni öldürün!” der.
  • Bu kötü kişi de başkasına fayda verdi ama kendi hakkında merdut bir adam kesildi. 110
  • İmandan gelen merhamet, ondan alındı... Şeytan sıfatı olan kin, ona çattı, sataştı!
  • Hiddetin, kinin yapılıp düzüldüğü tezgâh oldu... Bil ki kin, sapıklığın, kâfirliğin temelidir!
  • Birisinin İsa aleyhisselâm’dan “Âlemde bütün güç şeylerin en gücü nedir?” diye sorması
  • Akıllı birisi, İsa’ya “Âlemde her şeyden daha sarp, daha güç nedir?’’ diye sordu.
  • İsa dedi ki: “Ey can, en sarp, en güç şey, Allah gazabıdır. Çünkü o gazaptan cehennem bile su gibi titrer!”
  • Adam “Peki, bu Allah gazabından nasıl aman bulmalı?” deyince İsa şöyle cevap verdi: “Kızdığın zaman kızgınlığına uyamamak gerek!” 115
  • Kötü kişi bu kızgınlığın madenidir... Onun çirkin kızgınlığı yırtıcı canavarların kızgınlığını da geçer!
  • O hünersiz kişi, kızgınlıktan vazgeçmekten başka Allah’tan ne rahmet umabilir ki?
  • Gerçi bunların âlemde bulunmamasına imkân yok; bunlar da lâzım bu dünyaya... Fakat bu sözü söylemek, onları büsbütün sapıklığa atmaktır!
  • Dünyada çare yok, sidik de bulunur; bulunur ama arı duru su değildir ya!
  • Aşığın kötülük etmek istemesi, sevgilinin ona bağırması
  • O ahmak adam, sevgilisini yapayalnız görünce hemencecik kucaklamaya, öpmeye kalkıştı. 120
  • O güzel, “Küstahlık etme, edepsizliğin lüzumu yok, aklını başına al” diye heybetle bir bağırdı.