English    Türkçe    فارسی   

4
763-812

  • “Görünüşte o toprağı atan sen idin, hakikatte Allah idi” ayetini okumuşsun ama cisimden ibaretsin, cüz’ülerde kala kalmışsın!
  • A ahmak, cisim ülkeni Belkıs gibi Süleyman Peygamber için terk et!
  • Lâhavle diyorum ama sözümden değil... O kötü düşüncelinin vesveselerinden lâhavle demekteyim! 765
  • Çünkü o, benim sözlerime karşı hayallere düşmekte, gönlündeki vesveseler ve şüpheden doğan inkârlar yüzünden hayaller kurmaktadır.
  • Lâhavle diyorum; yani çaresi yok... Çünkü senin gönlünde benim sözlerimin zıddı olan düşünceler ve sözler var!
  • Sözlerim, boğazına tıkıldı kaldı, artık ben sustum... Hadi sen, sana lâyık olanı söyle bakalım!
  • Güzel sesli bir neyzen ney çalarken ansızın aşağı tarafından bir yeldir çıktı!
  • Neyzen neyi aşağı tarafına tutarak, hadi bakalım dedi... Benden iyi üfleyeceksen üfle! 770
  • Ey Müslüman, edep nedir diye arar sorarsan bil ki edep, ancak her edepsizin edepsizliğine sabır ve tahammül etmektir.
  • Kimi falan adamın huyu kötü, tabiatı fena diye şikâyet eder görürsen,
  • Bil ki bu şikâyetçinin huyu kötüdür; kötüdür ki o kötü huylunun kötülüğünü söylüyor!
  • Çünkü iyi huylu, kötü huylulara, fena tabiatlılara tahammül eden, onların kötülüğünü söylemeyen kişidir.
  • Fakat şeyh, birisinin kötülüğünü söylerse bu, Allah emriyledir, kızgınlığa, heva ve hevese uymadan değil! 775
  • Onun şikâyeti, şikâyet değildir, onu ıslahtır... O şikâyet, peygamberlerin şikâyetine benzer.
  • Peygamberlerin sabırsızlığı, bil ki Allah emriyledir... Yoksa onların hilmi, kötü şeylere tahammül eder.
  • Onlar kötülüğe tahammül ede ede tabiatlarını öldürdüler... Artık onlardan bir tahammülsüzlük zuhur ederse kendilerinden değildir, Allah’tandır.
  • Ey Süleyman, kuzgunla doğan arasında Allah hilmine bürün de bütün kuşlarla uzlaş!
  • Ey hilmi, yüzlerce Belkıs’ı zebun eden, ey “Rabbim, kavmine sen doğru yolu göster, onlar bilmiyorlar” diyen! 780
  • Süleyman aleyhisselam’ın, Belkis’e şirkte ısrar etme, imana gelmeyi geciktirme diye tehdit ederek haber göndermesi
  • Belkıs, kendine gel, aklını başına topla... Yoksa fena olur. Askerin, sana düşman kesilir, senden döner!
  • Perdecin, perdeni yırtar... Canın, canına düşmanlık eder!
  • Yerdeki, gökteki zerrelerin hepsi, sınama çağında Allah askeridir.
  • Yerli gördün ya, Âd kavmine ne yaptı! Suyu gördün ya, tufanda neler etti!
  • O kin denizi Firavuna ne işler açtı... Bu yeryüzü Karun’a ne işler gösterdi! 785
  • Ebabil kuşları, file neler etti... Sivrisinek, Nemrud’un başını nasıl yedi!
  • Davud, eliyle koca taşı kaldırıp atınca taş tam altı yüz parçaya bölündü, ordu da bozguna uğradı!
  • Lût’un düşmanlarına taş yağdı da nihayet kara su içinde dalga yutup boğuldular!
  • Âlemdeki cansız şeylerin akıllıca peygamberlere ettikleri yardımları söylemeye kalkışsam,
  • Mesnevi o kadar büyük ki kırk deve bile âciz olur, çekemez! 790
  • El, kâfirin aleyhine şahadette bulunur; Allah askeri olur, Allah’ın buyruğuna baş kor!
  • Ey işte, güçte Allah’ın zıddına ders gösteren, kork... Sen de Allah askerleri arasındasın.
  • Cüz’ünün cüz’ü bile ona uymuştur, onun askeridir. Şimdi nifak yüzünden sana muti görünür!
  • Allah, gözüne, “Onu sık” dese göz ağrısı senin yüzlerce defa kökünü kazır!
  • Dişine “Ona bir ceza ver” dese bir de bakarsın ki dişin, kulağını çekip burmaya başlar! 795
  • Tıp kitabını aç da hastalıklar bahsini oku... Ten askerinin neler yaptığını gör!
  • Mademki her şeyin canının canı odur, canın canıyla düşmanlığa girişmek kolay mıdır?
  • Belkıs, cin ve şeytan askerlerini bir tarafa bırak, çünkü onlar, benim emrime canla başla uyarlar, benim hükmümle saflar yararlar!
  • Belkıs, önce saltanatı bırak... Çünkü beni buldun mu bütün devlet ve mal, mülk senin olur!
  • Yanıma gelince zaten anlayacaksın ki bensiz bir hamam nakşından, hamamdaki bir resimden ibaretmişsin! 800
  • Resim, ister padişah resmi olsun, ister zengin resmi... Değil mi ki resimdir, candan nasibi yoktur!
  • O, başkaları için bezenmiştir... Beyhude yere ağzını, gözünü açmıştır.
  • Sen, kendi kendine savaşa girişmişsin... Başkalarını kendin olarak tanımamış, anlamamışsın!
  • Sen hangi surette rastlasan, bu, benim diye durup kalıyorsun ama vallahi o, sen değilsin!
  • Bir zamancağız halktan uzaklaşsan, yapayalnız kalsan ta boğazına kadar gama, endişeye batarsın. 805
  • Hâlbuki bu, nasıl sen olabilir? Sen o tek kişisin; Sen kendinin güzelisin, kendinin dilberisin, kendinin sarhoşusun!
  • Kendinin kuşu, kendinin avı, kendinin tuzağısın... Kendinin başköşesi, kendinin döşemesi, kendinin damısın!
  • Cevher ona derler ki varlığı, kendi kendine olsun... Onunla var olan, onun feri bulunan şey, arazdır.
  • Sen de Âdemoğluysan onun gibi ol, bütün zürriyetleri kendinde gör!
  • Testide ne vardır ki nehirde olmasın... Evde ne vardır ki şehirde bulunmasın! 810
  • Bu âlem bir testidir, gönül de ırmak suyuna benzer. Bu âlem odadır, gönülse görülmedik ve şaşılacak şeylerle dolu bir şehir!
  • Süleyman aleyhisselâm’ın, benim senin imana gelmeni istemem; ancak Allah rızası içindi; ne nefsinde, ne güzelliğinde, ne de saltanatında bir zerre garezim yok. Allah nuruyla gözüm açılsın, sen de görürsün demesi
  • Hemencecik gel... Ben, seni davet eden bir elçiyim... Ecel gibi şehveti öldürücüyüm, şehvete esir değil!