Şu halde kibir elbisesini bedeninden çıkar. Bir şey belleyip öğrenme hususunda aşağılık bir elbiseye bürün.
پس لباس کبر بیرون کن ز تن ** ملبس ذل پوش در آموختن
Bilgi sahibi olmanın yolu sözledir. Sanat bellemenin yolu işle.
علم آموزی طریقش قولی است ** حرفت آموزی طریقش فعلی است
Yokluk istiyorsan o, konuşup görüşmeyle kaimdir. Bu hususta ne dilin işe yarar ne elin.
فقر خواهی آن به صحبت قایمست ** نه زبانت کار میآید نه دست
Can yokluk bilgisini bir candan beller. Bu bilgi ne defterden bellenir, ne dilden!
دانش آن را ستاند جان ز جان ** نه ز راه دفتر و نه از زبان
O rumuz, yolcunun gönlünde varsa, ben de remizler bilirim derse yolcu, henüz remizleri bilmiyor demektir. 1065
در دل سالک اگر هست آن رموز ** رمزدانی نیست سالک را هنوز
Yolcunun gönlü açılır,nurlanırsa o vakit Tanrı, “senin göğsünü açmadık mı? Seni ferahlandırmadık mı?” buyurur.
تا دلش را شرح آن سازد ضیا ** پس الم نشرح بفرماید خدا
Senin içini açtık göğsünü ferahlattık.
که درون سینه شرحت دادهایم ** شرح اندر سینهات بنهادهایم
Sense hala onu dışarıdan istemektesin. Süt sağılan yer, sensin de sen, başkalarının süt sağmasını bekliyorsun.
تو هنوز از خارج آن را طالبی ** محلبی از دیگران چون حالبی
Sende kıyısı bucağı olmayan bir süt kaynağı var. Sen neden tulumda süt arasın?
چشمهی شیرست در تو بیکنار ** تو چرا میشیر جویی از تغار
A su çeken, denize bir deliğin, bir yolun var senin. utan kuyudan su çekmeye!1070
منفذی داری به بحر ای آبگیر ** ننگ دار از آب جستن از غدیر
“Elem neşrah” ayetinde bildirildiği gibi senin göğsün şerh edilmedi mi ki? Öyleyse neden sıkılır, neden yine şerh istersin ki?
که الم نشرح نه شرحت هست باز ** چون شدی تو شرحجو و کدیهساز
İçinde gönlünün ferahlanmasına, şerh edilmesine bak ki “Onlar, kendilerinde olan Tanrı delillerini görmezler” ayetindeki kınamaya uğramayasın.
در نگر در شرح دل در اندرون ** تا نیاید طعنهی لا تبصرون
”O sizinle beraberdir” ayetinin tefsiri
تفسیر و هو معکم
Başının üstünde bir sepet dolusu ekmek var da sen hala şuraya buraya koşup duruyor, ekmek istiyorsun.
یک سپد پر نان ترا بیفرق سر ** تو همی خواهی لب نان در به در
Şaşkın mısın ne? Kendi başına dolan. Neden her kapıyı dövüp durursun? Yürü, gönül kapısını döv!
در سر خود پیچ هل خیرهسری ** رو در دل زن چرا بر هر دری
Dizine kadar dereye girmişsimde kendinden gafilsin, şundan bundan su isteyip durursun. 1075
تا بزانویی میان آبجو ** غافل از خود زین و آن تو آب جو
Önünde de sana yardım edecek su var, ardında da. Fakat kaynaklara ulaşman için önünde de set var, ardında da.
پیش آب و پس هم آب با مدد ** چشمها را پیش سد و خلف سد
Ata binmişsin, at oyluğunun altında, fakat süvari at arıyor. Bu nedir? dense at, fakat nerede? Diyor.
اسپ زیر ران و فارس اسپجو ** چیست این گفت اسپ لیکن اسپ کو
Hey gidi hey! Bu altındaki at nedir? dedin mi evet diyor, at ama o atı kim gördü acaba?
هی نه اسپست این به زیر تو پدید ** گفت آری لیک خود اسپی که دید
Suyun sarhoşu su da gözünün önünde. Kendisi su içinde, fakat akar sudan haberi bile yok.
مست آب و پیش روی اوست آن ** اندر آب و بیخبر ز آب روان
İnci gibi hani. İnci de deniz içinde deniz nerede? Der. Sedef gibi olan hayal onun duvarı. 1080
چون گهر در بحر گوید بحر کو ** وآن خیال چون صدف دیوار او
Nerede demesi kendisine hicap olmakta, güneşin ziyasını kaplayan bir bulut kesilmede.
گفتن آن کو حجابش میشود ** ابر تاب آفتابش میشود
Kendi kötü gözü, gözüne perde olmada. Ben seddimi kaldırdım demesi, kendisine set kesilmede.
بند چشم اوست هم چشم بدش ** عین رفع سد او گشته سدش
Aklı kulağına bağ olmada. Ey Tanrı şaşkını, aklını Tanrı’ya ver.
بند گوش او شده هم هوش او ** هوش با حق دار ای مدهوش او
Mustafa aleyhisselam’ın “Bütün dertlerini bir dert yapanı, Tanrı başka dertlerden kurtarır. Fakat dertlerini dağıtan, birçok şeylere dertlenen kişiyi, hangi vadide helak olacaksa Tanrı kayırmaz”hadisinin tefsiri
در تفسیر قول مصطفی علیهالسلام من جعل الهموم هما واحدا کفاه الله سائر همومه و من تفرقت به الهموم لا یبالی الله فی ای واد اهلکه
Aklını bir çok yerlere dağıttın. Halbuki o saçma sapan uğraşman, o beyhude mırıldanman, bir tereye bile değmez.
هوش را توزیع کردی بر جهات ** مینیرزد ترهای آن ترهات
Aklının suyunu her diken, çekip durdukça akıl suyun, meyvelere nasıl ulaşabilir? 1085
آب هش را میکشد هر بیخ خار ** آب هوشت چون رسد سوی ثمار
Kendine gel de o kötü dalı kes, buda. Bu güzel dala su ver de tazelendir.
هین بزن آن شاخ بد را خو کنش ** آب ده این شاخ خوش را نو کنش
Şimdi ikisi de yeşil ama sonuna bak. Bu sonunda bir şeye yaramaz, öbürüyse meyve verir.
هر دو سبزند این زمان آخر نگر ** کین شود باطل از آن روید ثمر
Bağın suyu buna helaldir, ona haram. Aralarındaki farkı sonunda görürsün vesselam.
آب باغ این را حلال آن را حرام ** فرق را آخر ببینی والسلام
Adalet nedir? ağaçlara su vermek. Zulüm nedir? dikeni sulamak.
عدل چه بود آب ده اشجار را ** ظلم چه بود آب دادن خار را
Adalet bir nimeti yerine koymaktır, her su çeken tohumu sulamak değil.1090
عدل وضع نعمتی در موضعش ** نه بهر بیخی که باشد آبکش
Zulüm nedir? bir şeyi yerinde kullanmamak, yeri olmayan yere koymak. Bu da ancak belaya kaynak olur.
ظلم چه بود وضع در ناموضعی ** که نباشد جز بلا را منبعی
Tanrı nimetini cana, akla ver, iç ağrısına uğramış, düğümlerle, sıkıntılarla dopdolu olmuş tabiata değil.
نعمت حق را به جان و عقل ده ** نه به طبع پر زحیر پر گره
Dünya gamının savaşını bedenine yükle. O can çekişmeyi gönlüne, canına az tattır.
بار کن بیگار غم را بر تنت ** بر دل و جان کم نه آن جان کندنت
Yük dengini İsa’nın başına koymuş da; tekme atan, yuvarlanıp kalgıyan eşeği çayıra salıveriyor.
بر سر عیسی نهاده تنگ بار ** خر سکیزه میزند در مرغزار
Sürmeyi kulağa çekmezler. Gönül işini bedenden istemek şart değildir.1095
سرمه را در گوش کردن شرط نیست ** کار دل را جستن از تن شرط نیست
Gönülsen yürü, nazlan, horluk çekme. Bedensen şeker yeme, zehir tat!
گر دلی رو ناز کن خواری مکش ** ور تنی شکر منوش و زهر چش
Zehir bedene faydalıdır, şeker zararlı. Bedenin yardım görmemesi daha iyidir.
زهر تن را نافعست و قند بد ** تن همان بهتر که باشد بیمدد
Cehennem odunu bedendir, onu azalt, bir odun daha biterse hemen kes!
هیزم دوزخ تنست و کم کنش ** ور بروید هیزمی رو بر کنش
Yoksa iki alemde de Ebuleheb’in karısı gibi odun hamalı olursun, odun hamalı.
ورنه حمال حطب باشی حطب ** در دو عالم همچو جفت بولهب
Sidre dalını odundan farket, ikisi de yeşil görünür yiğidim ama bir değildir.1100
از حطب بشناس شاخ سدره را ** گرچه هر دو سبز باشند ای فتی
O dalın aslı yedinci kat göktü. Bu dalın aslı ise ateştir, dumandır.
اصل آن شاخست هفتم آسمان ** اصل این شاخست از نار و دخان
Duyguya göre ikisi de birbirine benzer. Çünkü göz ve duygunun mezhebi, yanlış görmedir.
هست مانندا به صورت پیش حس ** که غلطبینست چشم و کیش حس
Bu, can gözüne görünür, gönle varmak için yorul çabala.
هست آن پیدا به پیش چشم دل ** جهد کن سوی دل آ جهد المقل
Ayağın yoksa yuvarlan da nihayet her azı, her çoğu gör.
ور نداری پا بجنبان خویش را ** تا ببینی هر کم و هر بیش را
Şu beytin manası: Yolcuysan, yoldaysan, sana yol açarlar. Yok olursan sana varlıkla yönelirler.
در معنی این بیت «گر راه روی راه برت بگشایند ور نیست شوی بهستیت بگرایند»
Zeliha, her taraftan kapıları kapadı ama Yusuf’ta hiçbir hareket görünmedi.1105
گر زلیخا بست درها هر طرف ** یافت یوسف هم ز جنبش منصرف
Kilit ve kapı tekrar açıldı, yol göründü. Çünkü Yusuf, Tanrısına dayanmıştı, her yana dönüp dolaşmaktaydı.
باز شد قفل و در و شد ره پدید ** چون توکل کرد یوسف برجهید
Alemde bir yarık görünmemede ama Yusuf gibi hayran bir halde her yana koşup gelmek gerek.
گر چه رخنه نیست عالم را پدید ** خیره یوسفوار میباید دوید
Ki kilit açılsın, kapı görünsün, mekansızlık size yer olsun.
تا گشاید قفل و در پیدا شود ** سوی بیجایی شما را جا شود
Ey sınanan kişi, aleme geldin ama geldiğin yolu hiç görmüyor musun?
آمدی اندر جهان ای ممتحن ** هیچ میبینی طریق آمدن
Sen bir yerden, bir yurttan geldin. Geldiğin yolu bilmiyor musun, hayır, değil mi?1110
تو ز جایی آمدی وز موطنی ** آمدن را راه دانی هیچ نی