Tanrı hayır demiştir, o ateş, utançların aslıdır. Bu kadını öldüren şu ateş gibi.
گفت نی آن نار اصل عارهاست ** همچو این ناری که این زن را بکاست
Hırsından doyacak kadar yemek yemedi, daha fazla yemek istedi. Kötü ölüm lokması boğazına durdu.
لقمه اندازه نخورد از حرص خود ** در گلو بگرفت لقمه مرگ بد
A haris adam doyacak kadar ye, hatta yemeğin helva ve palüze bile olsa.
لقمه اندازه خور ای مرد حریص ** گرچه باشد لقمه حلوا و خبیص
Tanrı, teraziye dil verdi. Aklını başına devşir de Kuran’dan Rahman suresini oku.1400
حق تعالی داد میزان را زبان ** هین ز قرآن سورهی رحمن بخوان
Kendine gel de hırsından teraziyi bırakma. Hırs ve tamah seni azdıran bir düşmandır.
هین ز حرص خویش میزان را مهل ** آز و حرص آمد ترا خصم مضل
Hırs, hepsini ister fakat bütün lezzetlerden mahrum olur. A turp oğlu turp hırsa tapma.
حرص جوید کل بر آید او ز کل ** حرص مپرست ای فجل ابن الفجل
O halayıkcağız hem gidiyor, hem de ah diyordu; a kadın sen ustayı yola saldın.
آن کنیزک میشد و میگفت آه ** کردی ای خاتون تو استا را به راه
Ustasız is yapmak istedin. Bilgisizlikle canınla oynamaya kalkıştın.
کار بیاستاد خواهی ساختن ** جاهلانه جان بخواهی باختن
Benden bir bilgidir çaldın, çaldın ama tuzağın ahvalini sormaya arlandın. 1405
ای ز من دزدیده علمی ناتمام ** ننگ آمد که بپرسی حال دام
Kuş, hem harmanından tane toplamalıydı, hem de boynuna ip dolaşmamalıydı.
هم بچیدی دانه مرغ از خرمنش ** هم نیفتادی رسن در گردنش
Taneyi az ye bu kadar pis boğaz olma. “Yiyin” emrini okudunsa “İsraf etmeyin” emrini de oku.
دانه کمتر خور مکن چندین رفو ** چون کلوا خواندی بخوان لا تسرفوا
Bu suretle tane yemekle beraber tuzağa da düşme. Bilgi ve kanaat ancak bunu icap ettirir.
تا خوری دانه نیفتی تو به دام ** این کند علم و قناعت والسلام
Akıllı kişi dünyanın gamını yemez, nimetini yer. Bilgisizlerse nedamet içinde mahrum kalırlar.
نعمت از دنیا خورد عاقل نه غم ** جاهلان محروم مانده در ندم
Boğazlarına tuzağın ipi dolaştı mi tane yemek, hepsine haram olur. 1410
چون در افتد در گلوشان حبل دام ** دانه خوردن گشت بر جمله حرام
Kuş, tuzaktaki taneyi nasıl yer? Yemeye kalkışırsa tuzaktaki tane zehre döner.
مرغ اندر دام دانه کی خورد ** دانه چون زهرست در دام ار چرد
Tuzaktaki taneyi gafil kuş yer, halkın bu dünya tuzağındaki nimetleri yemesi gibi.
مرغ غافل میخورد دانه ز دام ** همچو اندر دام دنیا این عوام
Akıllı ve işten haberi olan kuşlar, kendilerini taneden adamakıllı çekerler.
باز مرغان خبیر هوشمند ** کردهاند از دانه خود را خشکبند
Çünkü, tuzağın içindeki taneler zehirlidir. Kördür o kuş ki tuzaktan tane diler.
که اندرون دام دانه زهرباست ** کور آن مرغی که در فخ دانه خواست
Tuzak sahibi, aptalların başını keser. Güzel ve narin olanlarıysa meclislere çeker götürür.1415
صاحب دام ابلهان را سر برید ** وآن ظریفان را به مجلسها کشید
Çünkü aptalların ancak etleri işe yarar. Güzel ve zariflerinse güzel sesleri işe yarar.
که از آنها گوشت میآید به کار ** وز ظریفان بانگ و نالهی زیر و زار
Hasılı halayıkcağız kapının yarığından, hanımının eşeğin altında can verdiğini görünce,
پس کنیزک آمد از اشکاف در ** دید خاتون را به مرده زیر خر
Dedi ki: A ahmak kadın, bu iş nedir? Sana ustan bir şey gösterdiyse,
گفت ای خاتون احمق این چه بود ** گر ترا استاد خود نقشی نمود
Yalnız görünüşe kapıldın. Halbuki iç yüzü senden gizliydi. Usta olmadan dükkan açtın.
ظاهرش دیدی سرش از تو نهان ** اوستا ناگشته بگشادی دکان
Bal gibi, paluze gibi olan o aleti gördün,âlâ. Fakat a haris neden kabağı görmedin? 1420
کیر دیدی همچو شهد و چون خبیص ** آن کدو را چون ندیدی ای حریص
Yoksa eşeğin askına o kadar mi dalmıştın ki gözüne kabak görünmedi?
یا چون مستغرق شدی در عشق خر ** آن کدو پنهان بماندت از نظر
Ustadan sanatın dış yüzünü gördün sevine, sevine ustalığa kalkıştın.
ظاهر صنعت بدیدی زوستاد ** اوستادی برگرفتی شاد شاد
Nice riyacı ve işten haberi olmayan ahmak kişiler vardır ki erlerin yolundan göre, göre ancak sof kumaş görmüştür.
ای بسا زراق گول بیوقوف ** از ره مردان ندیده غیر صوف
Nice boş boğazlar vardır ki azıcık bir hüner elde etmişler, padişahlardan laftan başka bir şey öğrenmemişlerdir.
ای بسا شوخان ز اندک احتراف ** از شهان ناموخته جز گفت و لاف
Her biri Musa’yım diye eline bir sopa almış, her biri, İsa’yım diye ahmaklara üfürmeye kalkışmıştır.1425
هر یکی در کف عصا که موسیام ** میدمد بر ابلهان که عیسیام
Bir gün doğruların doğruluğu, senden mihenk taşını isteyecektir. Eyvah o günden!
آه از آن روزی که صدق صادقان ** باز خواهد از تو سنگ امتحان
Artık geri kalanını ustaya sor. Bu harislerin hepsi de kördür dilsizdir.
آخر از استاد باقی را بپرس ** یا حریصان جمله کورانند و خرس
Hepsini aradın, elde etmek istedin, fakat herkesten geri kaldın. Bu ahmak sürü, kurtlara av olmuştur.
جمله جستی باز ماندی از همه ** صید گرگانند این ابله رمه
Bir suret gördün, onun sözünü söylemeye başlayıverdin ha; dudu kuşları gibi kendi sözünden haberin bile yok!
صورتی بنشینده گشتی ترجمان ** بیخبر از گفت خود چون طوطیان
Tanrı telkinine takatleri olmayan ümmetlere peygamberlerin,müritlere, şeyhin telkini, insanla ülfeti olmayan dudu kuşunun ayna karsısında söz söylemeyi öğrenmesine benzer.Ulu Tanrı da dudu kuşuna yapıldığı gibi müridin önüne şeyhi bir ayna gibi koyar, ayna arkasından ona telkinde bulunur. Tanrı, Peygamberce ”Dilini oynatıp Cebrail’den önce okumaya kalkışma”ve “Peygamberin söylediği, ancak Tanri’nin vahyettigi sözdür”demiştir. İste sonu olmayan meselenin başlangıcı budur. Nitekim senin hayal dediğin aynadaki dudu kuşunun gagasını oynatması yok mu? O hareket dinarda söz söylemeyi öğrenen dudu kuşunun aksidir, fakat aynamın ardında bulunan söz öğretenin aksi değildir. Yalnız aynanın önünde dudu kuşunun sözü ve hareketi, ayna ardında bulunan ve söz söylemeyi öğretenin tasarrufuna tabidir. Bu da bir örnektir, tıpkısı değil.
تمثیل تلقین شیخ مریدان را و پیغامبر امت را کی ایشان طاقت تلقین حق ندارند و با حقالف ندارند چنانک طوطی با صورت آدمی الف ندارد کی ازو تلقین تواند گرفت حق تعالی شیخ را چون آیینهای پیش مرید همچو طوطی دارد و از پس آینه تلقین میکند لا تحرک به لسانک ان هو الا وحی یوحی اینست ابتدای مسلهی بیمنتهی چنانک منقار جنبانیدن طوطی اندرون آینه کی خیالش میخوانی بیاختیار و تصرف اوست عکس خواندن طوطی برونی کی متعلمست نه عکس آن معلم کی پس آینه است و لیکن خواندن طوطی برونی تصرف آن معلم است پس این مثال آمد نه مثل
Dudu kuşu, önünde bir ayna, ayna içinde de kendi aksini görür. 1430
طوطیی در آینه میبیند او ** عکس خود را پیش او آورده رو
Aynanın ardında usta gizlenmiştir; güzel dille edeplice söz söyler.
در پس آیینه آن استا نهان ** حرف میگوید ادیب خوشزبان
Duducuk, bu söz söyleyeni ayna içinde gördüğü dudu sanır.
Bu suretle o koca kurdun hilesinden haberi olmaz, güya kendi cinsinden olan bu dududan söz söylemeyi öğrenir.
پس ز جنس خویش آموز سخن ** بیخبر از مکر آن گرگ کهن
Usta, ona ayna ardından söz söylemeyi öğretir. Böyle olmasa kendi cinsinden olmayan birisinden söz söylemeyi öğrenemez.
از پس آیینه میآموزدش ** ورنه ناموزد جز از جنس خودش
O hünerli kus, söz öğrenir ama sırrından da haberi yoktur manasından da.1435
گفت را آموخت زان مرد هنر ** لیک از معنی و سرش بیخبر
Söz söylemeyi bir insandan beller. Fakat bir duducuk, bundan başka insandan ne bilebilir, ne elde edebilir ki?
از بشر بگرفت منطق یک به یک ** از بشر جز این چه داند طوطیک
Velinin beden aynasında da kötülüklerle dolu olan mürit, tıpkı bunun gibi kendisini görür.
همچنان در آینهی جسم ولی ** خویش را بیند مردی ممتلی
Fakat söz ve iş zamanında aynanın ardındaki Akl-ı Küll-ü nereden görecek?
از پس آیینه عقل کل را ** کی ببیند وقت گفت و ماجرا
O sanır ki insan söylüyor. Halbuki bu, başka bir sırdır, onun bundan haberi bile yoktur.
او گمان دارد که میگوید بشر ** وان گر سرست و او زان بیخبر
Söz söylemeyi belletir, belletir ama önü sonu olmayan sır belletir. Halbuki o, bu sırra eş değildir, bir dududur, bunu bilemez.1440
حرف آموزد ولی سر قدیم ** او نداند طوطی است او نی ندیم
Halkta kuşların ötüşünü taklit ederler. Bu, ağzın ve boğazın yapabileceği bir şeydir.
هم صفیر مرغ آموزند خلق ** کین سخن کار دهان افتاد و حلق
Fakat kuşların seslerini taklit edenin o seslerdeki manadan haberi bile yoktur. Kuş dilini ancak bakışı hoş Süleyman bilir.
لیک از معنی مرغان بیخبر ** جز سلیمان قرانی خوشنظر
Nice kişiler de dervişlerin sözlerini öğrenir, mimber ve meclisleri o sözlerle parlatır.
حرف درویشان بسی آموختند ** منبر و محفل بدان افروختند
Fakat onların ya bu sözlerden başka bir kısmetleri yoktur, yahut da sonunda Tanrı rahmeti onlara yol gösterir.
یا به جز آن حرفشان روزی نبود ** یا در آخر رحمت آمد ره نمود
Gönül sahibinin biri, gebe bir köpek gördü. Yavruları karnında havlamaktaydı. Köpeğin havlaması bekçilik etmek içindir dedi, halbuki ana karnında bekçilik olmaz. Sonra köpek havlaması, imdat istemeye, süt istemeye ve saireyse delalet eder. Ana karnındaysa bunların hiçbir faydası yoktur. Bu ne iş? Şaşırmış bir haldeyken kendisine gelince Tanrıya münacatta bulundu, "Bunu,Tanrımdan başka kimse bilmez"dedi. Tanrıdan şu cevap geldi: Bu, hicaptan çıkamamış, can gözleri açılmamış olduğu halde görgü sahibi olduklarını davaya kalkışanların, bu hususta söz söyleyenlerin halidir. Bu davadan ve bu sözlerden ne bir kuvvete sahip olurlar, ne bir yardıma, ne de dinleyenleri doğru yola götürebilirler.
صاحبدلی دید سگ حامله در شکم آن سگبچگان بانگ میکردند در تعجب ماند کی حکمت بانگ سگ پاسبانیست بانگ در اندرون شکم مادر پاسبانی نیست و نیز بانگ جهت یاری خواستن و شیر خواستن باشد و غیره و آنجا هیچ این فایدهها نیست چون به خویش آمد با حضرت مناجات کرد و ما یعلم تاویله الا الله جواب آمد کی آن صورت حال قومیست از حجاب بیرون نیامده و چشم دل باز ناشده دعوی بصیرت کنند و مقالات گویند از آن نی ایشان را قوتی و یاریی رسد و نه مستمعان را هدایتی و رشدی
Birisi çiledeyken rüyasında, bir yolda gebe bir köpek gördü. 1445
آن یکی میدید خواب اندر چله ** در رهی ماده سگی بد حامله