زود اسرافیل باز آمد به شاه ** گفت عذر و ماجرا نزد اله
Dedi ki: Yarabbi, görünüşte toprağı al diye emrettin ama içine onun aksini ilham ettin.
کز برون فرمان بدادی که بگیر ** عکس آن الهام دادی در ضمیر
Kulağıma, toprağı al dedin, aklıma da bunun aksini emrettin.
امر کردی در گرفتن سوی گوش ** نهی کردی از قساوت سوی هوش
Rahmet gazaptan fazladır, üstündür, üstün geldi ey işleri essiz, örneksiz olan ve iyi işler işleyen Tanrı.
سبق رحمت گشت غالب بر غضب ** ای بدیع افعال و نیکوکار رب
Tanrının çevik Adem'in aleyhisselam’ın bedenini yoğurmak üzere bir avuç toprak alması için azim ve şiddet sahibi bir melek olan Azrail aleyhisselam'ı yollaması.
فرستادن عزرائیل ملک العزم و الحزم را علیهالسلام ببر گرفتن حفنهای خاک تا شود جسم آدم چالاک عیلهالسلام و الصلوة
Tanri, Azrail’e “Çabuk git, o hayallere kapılmış toprağın halini gör.
گفت یزدان زو عزرائیل را ** که ببین آن خاک پر تخییل را
O arık zalimi bul, hemen bir avuç torak al, gel” dedi. 1650
آن ضعیف زال ظالم را بیاب ** مشت خاکی هین بیاور با شتاب
Kaza ve kader çavuşu Azrail, buyruğu yerine getirmek üzere toprak yuvarlağına geldi.
رفت عزرائیل سرهنگ قضا ** سوی کرهی خاک بهر اقتضا
Toprak adeti veçhile yine feryada, ant vermeye başladı. Bir çok yeminler verdi.
خاک بر قانون نفیر آغاز کرد ** داد سوگندش بسی سوگند خورد
“Ey has kul, ey arşı taşıyan, ey arşta da, ferste de emrine itaat edilen!
کای غلام خاص و ای حمال عرش ** ای مطاع الامر اندر عرش و فرش
Tek ve merhametli Tanrı’nın rahmeti hakkı için git. Sana lütuflarda bulunan Tanrı hakkı için git.
رو به حق رحمت رحمن فرد ** رو به حق آنک با تو لطف کرد
Kendisinden başka tapılan bulunmayan, huzurunda kimsenin ağlayıp sızlanması ret edilmeyen padişah hakkı için” dedi.1655
حق شاهی که جز او معبود نیست ** پیش او زاری کس مردود نیست
Fakat Azrail dedi ki: Bu afsunla gizli, aşikar buyruk sahibi olandan yüz çevirmem ben.
گفت نتوانم بدین افسون که من ** رو بتابم ز آمر سر و علن
Toprak, O, ilim sahibi olmayı da emretti. İkisi de emir. Bilgi yolu ile lütfet de halim ol, o emri tut dedi ama,
گفت آخر امر فرمود او به حلم ** هر دو امرند آن بگیر از راه علم
Azrail, O, ya tevildir, ya kıyas. Apaçık emirde öyle tevile, kıyasa az uy.
گفت آن تاویل باشد یا قیاس ** در صریح امر کم جو التباس
Kendi düşünceni tevil etsen daha iyi. Başka hiçbir emre benzemeyen bu açık emri tevil etmekten daha yeğ.
فکر خود را گر کنی تاویل به ** که کنی تاویل این نامشتبه
Yalvarmana içim yanıp durmada. Acı gözyaşlarından gönlüm kanla doldu. 1660
دل همیسوزد مرا بر لابهات ** سینهام پر خون شد از شورابهات
Merhametsiz değilim, hatta o üç temiz melekten daha merhametliyim ben, senin derdinle dertleniyorum.
نیستم بیرحم بل زان هر سه پاک ** رحم بیشستم ز درد دردناک
Ben bir yetime tokat atsam, halim bir adam da ona tatlı bir şey verse,
گر طبانجه میزنم من بر یتیم ** ور دهد حلوا به دستش آن حلیم
Bu tokat onun tatlısından daha hoştur. Eyvah Eğer o tatlıya kanarsa.
این طبانجه خوشتر از حلوای او ** ور شود غره به حلوا وای او
Feryadından ciğerim yanıyor. Fakat Tanri, bana başka bir çeşit lütuf öğretmede.
بر نفیر تو جگر میسوزدم ** لیک حق لطفی همیآموزدم
Gizli lütuf, kahırlar içindedir; değer biçilmez akikin pislik içinde oluşu gibi. 1665
لطف مخفی در میان قهرها ** در حدث پنهان عقیق بیبها
Tanrı’nın kahrı, benim ilmimden yüz kat iyidir. Tanrı’dan canını esirgemek can çekişmektir.
قهر حق بهتر ز صد حلم منست ** منع کردن جان ز حق جان کندنست
Onun en kötü kahrı, iki alemin de ilminden iyidir. Ne güzeldir alemlerin rabbi ve ne iyidir onun yardımı.
بترین قهرش به از حلم دو کون ** نعم ربالعالمین و نعم عون
Onun kahrında lütuflar gizlidir; onun uğrunda can vermek, adamın canına canlar katar.
لطفهای مضمر اندر قهر او ** جان سپردن جان فزاید بهر او
Kendine gel de kötü zannı ve azgınlığı bırak. Madem ki Tanrı gel diyor, başını ayak yap da koş.
هین رها کن بدگمانی و ضلال ** سر قدم کن چونک فرمودت تعال
Onun gel demesi, insana yücelikler verir; sarhoşluklar, eşler, yaygılar bağışlar. 1670
آن تعال او تعالیها دهد ** مستی و جفت و نهالیها دهد
Ben o yüce emri hiç, ama hiçbir suretle tevil edemem.
باری آن امر سنی را هیچ هیچ ** من نیارم کرد وهن و پیچ پیچ
Dertli toprak bütün bunları duydu. Fakat o kötü zan, kulağına küpe olmuştu, ondan vazgeçmedi.
این همه بشنید آن خاک نژند ** زان گمان بد بدش در گوش بند
Aşağılık toprak tekrar başka bir çeşit yalvarmaya, sarhoş gibi secde etmeye başladı.
باز از نوعی دگر آن خاک پست ** لابه و سجده همیکرد او چو مست
Azrail dedi ki: Yeter, artık bundan fazlası yok. Hem benden sana ziyan da gelmez. Ben, istersen sana başımı, canımı rehin vereyim.
گفت نه برخیز نبود زین زیان ** من سر و جان مینهم رهن و ضمان
Yalvarmayı düşünme, Artık o merhamet ve adalet sahibi padişahtan başkasına yalvarma da. 1675
لابه مندیش و مکن لابه دگر ** جز بدان شاه رحیم دادگر
Ben emir kuluyum, emri terk edemem. Onun emri, denizden toz koparır.
بنده فرمانم نیارم ترک کرد ** امر او کز بحر انگیزید گرد
O kulağı, gözü, başı, yaratan Tanrı’nın emrinden başka kendiliğimden ne bir hayır dilerim, ne bir şer.
جز از آن خلاق گوش و چشم و سر ** نشنوم از جان خود هم خیر و شر
Kulağım onun sözünden başka söze sağır. O, bana tatlı canımdan da değerli.
گوش من از گفت غیر او کرست ** او مرا از جان شیرین جانترست
Can, ondan geldi, o candan değil. O, bedavaca yüz binlerce can verir.
جان ازو آمد نیامد او ز جان ** صدهزاران جان دهم او رایگان
Can nedir ki kerem sahibinden esirgeyeyim? Pire de nedir ki onun yüzünden yorganı yakayım? 1680
جان کی باشد کش گزینم بر کریم ** کیک چه بود که بسوزم زو گلیم
Ben, onun hayrından başka bir hayır bilmem. Ondan başkasına sağırım, dilsiz, körüm.
من ندانم خیر الا خیر او ** صم و بکم و عمی من از غیر او