Orası öyle bir doğruluk makamıdır ki orada onunla oturan Tanrıdır. Ateşe tapanların mabedi olan su balçıktan kurtulmuştur. 1770
مقعد صدق و جلیسش حق شده ** رسته زین آب و گل آتشکده
Aydın bir suretle yaşamadıysan, bir iki nefeslik ömrün kaldı bari ercesine öl!
ور نکردی زندگانی منیر ** یک دو دم ماندست مردانه بمیر
Kul,müstahak olmadan nimetler veren Tanrının rahmetinden dilenen şeyler. Tanrı, bir Tanrı ki, insanlar, ümitsizliğe düştükten sonra yağmur yağdırır. Nice uzaklık vardır, yakınlığa sebep olur. Nice kutluluklar vardır, kötülük istediğinden gelip çatar. Bu suretle de Tanrının, kulların kötülüklerini, iyiliklere döndürdüğü bilinir.
فیما یرجی من رحمة الله تعالی معطی النعم قبل استحقاقها و هو الذی ینزل الغیث من بعد ما قنطوا و رب بعد یورث قربا و رب معصیة میمونة و رب سعادة تاتی من حیث یرجی النقم لیعلم ان الله یبدل سیاتهم حسنات
Hadiste gelmiştir ki kıyamet günü, her bedene “kalk” diye emir gelir.
در حدیث آمد که روز رستخیز ** امر آید هر یکی تن را که خیز
Sur’un üfürülmesi, pak Tanri’nin ey zerreler yerden bas kaldırın diye emretmesidir.
نفخ صور امرست از یزدان پاک ** که بر آرید ای ذرایر سر ز خاک
Herkesin canı, sabahleyin kalkınca nasıl aklımız başımıza gelirse tıpkı öyle, kendi bedenine girer.
باز آید جان هر یک در بدن ** همچو وقت صبح هوش آید به تن
Can, kıyamet günü, kendi bedenini tanır, define gibi kendine mahsus olan o yıkık yere girer. 1775
جان تن خود را شناسد وقت روز ** در خراب خود در آید چون کنوز
Her can, kendi bedenini tanır, o bedene girer. Kuyumcunu canı, nasıl olur da terzinin bedenine girer?
جسم خود بشناسد و در وی رود ** جان زرگر سوی درزی کی رود
Bilgi sahibinin canı, bilgi sahibinin bedenine girer, zulmedenin canı, zulmedenin bedenine.
جان عالم سوی عالم میدود ** روح ظالم سوی ظالم میدود
Sabah çağı kuzu anasını, koyun kuzusunu nasıl tanırsa Tanrı bilgisi de bedenleri tanıma hususunda ruhlara böyle bir bilgi vermiştir.
که شناسا کردشان علم اله ** چونک بره و میش وقت صبحگاه
Ayak bile karanlıkta ayakkabısını tanırken a güzelim can kendi bedenini nasıl tanımaz?
پای کفش خود شناسد در ظلم ** چون نداند جان تن خود ای صنم
Ey Tanrıya sığınan, sabah küçük mahşerdir. Büyük mahşeri de var ondan kıyas et. 1780
صبح حشر کوچکست ای مستجیر ** حشر اکبر را قیاس از وی بگیر
Can, nasıl toprağa uçarsa amel defteri de sağa, sola öyle uçar.
آنچنان که جان بپرد سوی طین ** نامه پرد تا یسار و تا یمین
İyiliğe kötülüğe dair dün ne yaptıysa onların yazılı olduğu nekeslik ve cömertlik defterini, insanın avucuna koyarlar.
در کفش بنهند نامهی بخل و جود ** فسق و تقوی آنچ دی خو کرده بود
Seher çağı uykudan uyandı mı o hayır ve şer, ona gelip çatar.
چون شود بیدار از خواب او سحر ** باز آید سوی او آن خیر و شر
Riyazatı huy edinmişse uyandığı zaman yanına o gelir.
گر ریاضت داده باشد خوی خویش ** وقت بیداری همان آید به پیش
Dün, hamlık etmiş, kötülükte, azgınlıkta bulunmuşsa sol yanından verilen defteri, yas mektubuna döner.1785
ور بد او دی خام و زشت و در ضلال ** چون عزا نامه سیه یابد شمال
Dün, temiz, kötülükten çekingen ve dindar olarak yaşamışsa uyanınca değerli inciyi elde eder.
ور بد او دی پاک و با تقوی و دین ** وقت بیداری برد در ثمین
Bizim uykumuz ve uyanmamız, ölümle mahşere iki tanıktır.
هست ما را خواب و بیداری ما ** بر نشان مرگ و محشر دو گوا
Küçük haşir büyük hasrı gösterir; küçük ölüm, büyük ölümü aydınlatır.
حشر اصغر حشر اکبر را نمود ** مرگ اصغر مرگ اکبر را زدود
Fakat bu defter, hayalidir, gizlidir. Büyük haşirde o defter meydana çıkar.
لیک این نامه خیالست و نهان ** وآن شود در حشر اکبر بس عیان
Bu hayal, burada gizlidir, eseri görünür. Fakat bu hayal, orada suretlere bürünür. 1790
این خیال اینجا نهان پیدا اثر ** زین خیال آنجا برویاند صور
Mühendise bak yere tohum eker gibi gönlüne bir ev yapma hayali kor.
در مهندس بین خیال خانهای ** در دلش چون در زمینی دانهای
O hayal, dışarıda zahir olur, adeta yerden tohum biter gibi.
آن خیال از اندرون آید برون ** چون زمین که زاید از تخم درون
Gönülde yurt tutan her hayal, mahşer gününde bir surete bürünecektir.
هر خیالی کو کند در دل وطن ** روز محشر صورتی خواهد شدن
Mühendisin gönlünde kurduğu hayali, tohum bitirme kabiliyetindeki bir yere ekilmiş, orada bitmiş mahsul tut.
چون خیال آن مهندس در ضمیر ** چون نبات اندر زمین دانهگیر
Bu iki mahşeri hulâsa etmeden maksadım bir kısastır, inananların bundan hisse almasıdır. 1795
مخلصم زین هر دو محشر قصهایست ** مومنان را در بیانش حصهایست
Kıyamet gününün güneşi doğdu mu çirkin, güzel herkes yerden derhal kalkar.
چون بر آید آفتاب رستخیز ** بر جهند از خاک زشت و خوب تیز
Herkes kaza ve kader divanına koşar, geçer para da potaya girer, kalp para da.
سوی دیوان قضا پویان شوند ** نقد نیک و بد به کوره میروند
Geçer para neşelenerek, nazlana,nazlana kalp para, yanıp eriyerek.
نقد نیکو شادمان و ناز ناز ** نقد قلب اندر زحیر و در گداز
Anbean sınamalar gelmede, bedende gönül sırları görünmede.
لحظه لحظه امتحانها میرسد ** سر دلها مینماید در جسد
Kandil nasıl suyla yağla görünür, aydınlanıp meydana çıkarsa, yahut toprak, nasıl mahsul verir, sırlarını meydana korsa öyle. 1800
چون ز قندیل آب و روغن گشته فاش ** یا چو خاکی که بروید سرهاش
Baharın eli, soğanı, safranı, haşhaşı çıkarır, kışın sırrını nasıl meydana korsa öyle.
از پیاز و گندنا و کوکنار ** سر دی پیدا کند دست بهار
Biri “Biz Tanrıdan çekinenleriz” diye yemyeşil, öbürü menekşe gibi başı aşağıda. Tehlikeye uğrama korkusu, gönle yerleşmiş, bu yüzden kaynaklat kaynama da, on tane dere olmada.
آن یکی سرسبز نحن المتقون ** وآن دگر همچون بنفشه سرنگون
Tehlikeye uğrama korkusu, gönle yerleşmiş, bu yüzden kaynaklat kaynama da, on tane dere olmada.
چشمها بیرون جهید از خطر ** گشته ده چشمه ز بیم مستقر
Gözler, defterler sol yandan gelmesin diye açılmış, bekleyip durmada.
باز مانده دیدهها در انتظار ** تا که نامه ناید از سوی یسار
Amel defterinin sağdan verilmesi kolay iş değil. Bunun için gözler sağı solu gözlemede. 1805
چشم گردان سوی راست و سوی چپ ** زانک نبود بخت نامهی راست زپ
Derken bir kulun eline kapkara, suçlarla kötülüklerle dolu bir defter verilir.
نامهای آید به دست بندهای ** سر سیه از جرم و فسق آگندهای
İçinde ne bir hayır var, ne bir iyi işte bulunma. Ancak doğru özlülerin gönlünü incitme var.
اندرو یک خیر و یک توفیق نه ** جز که آزار دل صدیق نه
Baştan ayağa kadar kötülükle, suçla, yol ehline çaldığı ıslıklarla, onlarla ettiği alaylarla dopdolu.
پر ز سر تا پای زشتی و گناه ** تسخر و خنبک زدن بر اهل راه
Hileleri, hırsızlıkları, Firavunlar gibi ben, biz demeleri, defteri kaplamış.
آن دغلکاری و دزدیهای او ** و آن چو فرعونان انا و انای او
O kötü amelli kul, defterini okudu mu analar ki zindandan başka göçecek yer yok. 1810
چون بخواند نامهی خود آن ثقیل ** داند او که سوی زندان شد رحیل
Suç meydanda özür yolu bağlı. Artık hırsızlar gibi darağacına yürümeye baslar.
پس روان گردد چو دزدان سوی دار ** جرم پیدا بسته راه اعتذار
O binlerce delili, o binlerce kötü sözü, pis bir çivi gibi ağzını kapatmış.
آن هزاران حجت و گفتار بد ** بر دهانش گشته چون مسمار بد