Yazmak için yazılmamış bir kağıt arar. Tohum ekmek için ekilmemiş bir yeri aktarır.
کاغذی جوید که آن بنوشته نیست ** تخم کارد موضعی که کشته نیست
Sen de kardeş tohum ekilmemiş bir yol ol, yazılmamış beyaz bir kağıt kesil de,
تو برادر موضع ناکشته باش ** کاغذ اسپید نابنوشته باش
“Nun vel kalem” yazısı ile şeref kazan, sana da o kerem sahibi tohum eksin.
تا مشرف گردی از نون والقلم ** تا بکارد در تو تخم آن ذوالکرم
Bu paluzeden tatmamış ol. Gördüğün mutfağı görmezlikten gel. 1965
خود ازین پالوه نالیسیده گیر ** مطبخی که دیدهای نادیده گیر
Çünkü bu paluze insana sarhoşluk verir de postla çarık hatırından çıkar.
زانک ازین پالوده مستیها بود ** پوستین و چارق از یادت رود
Can verme ve ölüm zamanı gelince sonra ah eder, o zaman hırkanı çarığını anarşin.
چون در آید نزع و مرگ آهی کنی ** ذکر دلق و چارق آنگاهی کنی
Fakat çirkinlik dalgasına dalmadıkça, sana bir sığınacak bulunmadıkça,
تا نمانی غرق موج زشتیی ** که نباشد از پناهی پشتیی
O doğru düzen gemiyi aklına bile getirmez, çarık ve pöstekine göz bile atmazsın.
یاد ناری از سفینهی راستین ** ننگری رد چارق و در پوستین
Fakat yokluk denizine daldın da aciz oldun mu sevgi davasına düşer,“Rabbimiz kendimize zulmettik” demeye kalkışırsın.1970
چونک درمانی به غرقاب فنا ** پس ظلمنا ورد سازی بر ولا
Şeytan der ki: Hele şu hama bakin. Şu vakitsiz öten horozun kesin başını.
دیو گوید بنگرید این خام را ** سر برید این مرغ بیهنگام را
Bu huy Eyaz’ın zekasından uzaktır. Yalvarıp yakarmadan namaz kılmaz o.
دور این خصلت ز فرهنگ ایاز ** که پدید آید نمازش بینماز
O, önceden de gökteki horozdur. Onun nazarları tam zamanındadır.
او خروس آسمان بوده ز پیش ** نعرههای او همه در وقت خویش
"Her şeyi, nasılsa bize öyle göster" hadisiyle "Perde kalksa, bildiğimden, gördüğümden fazla bir şey görmez ve bilmezdim" sözünün ve "Kime kötü gözle bakarsan bil ki kendi varlık dairenden bakmada, sen fena olduğundan onu fena görmedesin" beytinin manası. Eğri merdiven basamağının gölgesi eğri olur.
در معنی این کی ارنا الاشیاء کما هی و معنی این کی لو کشف الغطاء ما از ددت یقینا و قوله در هر که تو از دیدهی بد مینگری از چنبرهی وجود خود مینگری پایهی کژ کژ افکند سایه
Ey horozlar, ötmeyi para için değil, Tanrı için ötenden öğrenin.
ای خروسان از وی آموزید بانگ ** بانگ بهر حق کند نه بهر دانگ
Yalancı sabah gelir, onu aldatamaz. Yalancı sabahı, ona iyilik ve kötülük alemidir. 1975
صبح کاذب آید و نفریبدش ** صبح کاذب عالم و نیک و بدش
Dünya ehlinin aklı, noksan olduğundan yalancı sabahı, sahici sabah sanırlar.
اهل دنیا عقل ناقص داشتند ** تا که صبح صادقش پنداشتند
Yalancı sabah, nice kervanın yolunu vurmuştur. Kervancılar, o Yalancı aydınlığı sabah sanıp yola çıkmışlardır.
صبح کاذب کاروانها را زدست ** که به بوی روز بیرون آمدست
Yalancı sabah, halka kılavuz olmasın. Çünkü nice kervanları yele vermiştir.
صبح کاذب خلق را رهبر مباد ** کو دهد بس کاروانها را به باد
Ey Yalancı sabaha kapılan, sahici sabahı da Yalancı görme.
ای شده تو صبح کاذب را رهین ** صبح صادق را تو کاذب هم مبین
Nifaktan, kötülükten kurtulduysan neden kardeşin hakkında kötü zanna düşüyor, münafıklık diyorsun? 1980
گر نداری از نفاق و بد امان ** از چه داری بر برادر ظن همان
Kötü zanda bulunanın işi, daima çirkindir.Dostun hakkında da kendi kitabını okur o.
بدگمان باشد همیشه زشتکار ** نامهی خود خواند اندر حق یار
Eğrilikte kalan aşağılık kişiler, peygamberlere de büyücü ve eğri adam dediler.
آن خسان که در کژیها ماندهاند ** انبیا را ساحر و کژ خواندهاند
O kötü düşünceli aşağılık beyler de Eyaz’ın odası hakkında böyle kötü düşünceye saptılar.
وآن امیران خسیس قلبساز ** این گمان بردند بر حجرهی ایاز
Orada definesi, hazinesi var dediler. Başkalarını kendi aynanda görme.
کو دفینه دارد و گنج اندر آن ** ز آینهی خود منگر اندر دیگران
Padişah onun temizliğini biliyordu. O araştırmayı onlar için yaptırıyordu.1985
شاه میدانست خود پاکی او ** بهر ایشان کرد او آن جست و جو
O beye, odayı gece yarısı aç da haberi olmasın.
کای امیر آن حجره را بگشای در ** نیم شب که باشد او زان بیخبر
Bu suretle düşünceleri meydana çıksın. Ondan sonra ona yapılacak şeyi biz biliriz.
تا پدید آید سگالشهای او ** بعد از آن بر ماست مالشهای او
O altınları mücevherleri de size bağışladım. Yalnız neler çıktığını bana haber verin, o kadar dedi.
مر شما را دادم آن زر و گهر ** من از آن زرها نخواهم جز خبر
Dedi ama eşi olmayan Eyaz için de içi titremekteydi.
این همیگفت و دل او میطپید ** از برای آن ایاز بی ندید
Bunları ben mi söylüyorum? Bu sözleri duysa ne hale gelir? Diyordu. 1990
که منم کین بر زبانم میرود ** این جفاگر بشنود او چون شود
Sonra da diyordu ki: Dini hakki için onun temkini bundan da artıktır.
باز میگوید به حق دین او ** که ازین افزون بود تمکین او
کی به قذف زشت من طیره شود ** وز غرض وز سر من غافل بود
Bir belaya uğrayan, o dertten perişan olmaz, bir çok tevillerde bulunur.
مبتلی چون دید تاویلات رنج ** برد بیند کی شود او مات رنج
Eyaz’da sabırlıdır, tevillerde bulunur. O işin sonuna bakar.
صاحب تاویل ایاز صابرست ** کو به بحر عاقبتها ناظرست
Yusuf gibi, bu zindandakilerin rüyalarını tabir eder, tabiri onca aşikardır. 1995
همچو یوسف خواب این زندانیان ** هست تعبیرش به پیش او عیان
Rüyasını yoramayan başkasının Rüyasını nasıl yorabilir?
خواب خود را چون نداند مرد خیر ** کو بود واقف ز سر خواب غیر
Ben onu sınasam, Sınama yüzünden ona yüzlerce kılıç vursam yine o merhametli sevgilinin sevgisi eksilmez.
گر زنم صد تیغ او را ز امتحان ** کم نگردد وصلت آن مهربان
Bilir ki o kılıcı kendime vuruyorum. Çünkü ben oyum hakikatte o da ben.
داند او که آن تیغ بر خود میزنم ** من ویم اندر حقیقت او منم
Niyaz, nazın zahiren zıddıdır, fakat hakikatte aşıkla maşuk, görünüşte zıt olmakla beraber birdir. Nitekim aynanın sureti yoktur, suretsizlik de suretin zıddıdır. Fakat aynayla suret arasında hakikatte birlik vardır. Bunu anlatmak uzun sürer. Aklı olana bir işaret yeter.
بیان اتحاد عاشق و معشوق از روی حقیقت اگر چه متضادند از روی آنک نیاز ضد بینیازیست چنان که آینه بیصورتست و ساده است و بیصورتی ضد صورتست ولکن میان ایشان اتحادیست در حقیقت کی شرح آن درازست و العاقل یکفیه الاشاره
Ayrılık derdinden Mecnun, ansızın hastalandı.
جسم مجنون را ز رنج و دوریی ** اندر آمد ناگهان رنجوریی