English    Türkçe    فارسی   

5
2053-2102

  • Eyaz bu odayı hasisliğinden, yahut malını, ham altınını gizlemek için değil, bu sırrı halktan gizlemek için kilitlemişti.
  • Bazıları kötü hayallere kapılır, bir kısım halkta bana riyakar der demişti.
  • Himmetli adamların öyle can sırları vardır ki lal madeni gibi onları aşağılık adamlardan gizlerler. 2055
  • Fakat ahmaklarca altın, candan yeğdir. Padişahların yanındaysa can altını saçılır.
  • Onlar da altın hırsı ile hararetlenmişler, koşuyorlardı. Akılları böyle hızlı gitmeyin, daha yavaş olun diyordu ama dinleyen kim?
  • Hırs üstün gelmişti, altın da can gibi sevgiliydi. Artık o anda aklın sesi duyulmaz olmuştu.
  • Hırsları şamataları bir iken yüz olmuştu. Aklın tedbir ve irşadı artık gizlenmişti. 2060
  • Nihayet aldanma kuyusuna düşecekler, o vakit hikmetin kınamasını duyacaklardı.
  • Tuzağın ipine dolaşıp gururu kırılınca nefsi levvamenin kınanmasını işiteceklerdi.
  • Bu çeşit adam, başını bela duvarına çarpmadıkça kulağı sağırdır, gönlün öğüdünü duymaz.
  • Helva ve şeker hırsı çocukların iki kulağını sağır eder, öğütleri duymaz.
  • Fakat çıban çıkarmaya başladı mı kulakları açılır, öğütleri dinler. 2065
  • O birkaç kişi yüzlerce hırsla, yüzlerce hevesle odanın kapısını açtılar.
  • Kokmuş ayrana üşüsen, ayranın içine düşen sinekler gibi birbirlerini çiğneyerek odaya girdiler.
  • Sinekler de ayrana debdebeyle ve koşa,koşa atılırlar ama içine düştüler mi içmelerine imkan bulunmaz, iki kanatları da ıslanır kala kalırlar.
  • Onlar da içeri girip sağa, sola bakındılar. Fakat odada bir yırtık çarıkla bir eski kürkten başka bir şey yoktu.
  • Tekrar burası boş olamaz. Bu çarık, işi gizlemek için konmuş. 2070
  • Keskin kazmalar getirelim de yeri kazalım dediler.
  • Her tarafı kazdılar estiler. Delikler açtılar, derin,derin çukurlar kazdılar.
  • Çukurları kazarlarken o çukurlar, onlara, a kazıcılar, bizde bir şey yok diyordu.
  • Nihayet bir şey bulamayınca bu zandan utandılar, çukurları doldurmaya koyuldular.
  • Her biri sayısız Lahavle okumaktaydı. Tamah kuşları gıdasız kalmıştı. 2075
  • Duvarın, kapının yarıkları, delikleri, onların o beyhude sapıklığına şahitti.
  • Sanki duvar değildi, inkar edememeleri için Eyaz’ın huzurunda onlar aleyhinde birer tanıktı.
  • Suçsuz birisine bir töhmet atıldı mı duvar ve ören tanıklık verir.
  • Hasılı üstleri, basları tozla toprakla dolu, yüzleri sapsarı utanmış bir halde Padişahın huzuruna vardılar.
  • Kovucuların, Eyaz'ın odasından torbaları boş, utanmış olarak Padişahın huzuruna gelmeleri, Nitekim "O gün bir gündür ki yüzler ağarır o gün, yüzler kararır" ve "Tanrıya yalan isnad edenleri görürsün ki yüzleri kapkara olmuş" ayetleri hükmünce peygamberlerin kötülükten ari ve tertemiz oldukları anlaşılınca onlar hakkında kötü düşüncelere saplananlar da utanırlar.
  • Padişah mahsustan fikrini gizleyerek onlara “Hayrola koltuklarınızda ne altın var, ne torba. 2080
  • Paralarla ağır kumaşları gizlediyseniz yüzünüzdeki neşe nerede? dedi.
  • Kök, gizlice ürer, kök verir ama “Eseri, yüzlerinde görünür” yaprağı yemyeşildir.
  • Yücelmiş dal, o kökün zehirden, şekerden ne yediyse, yediklerini bağıra,bağıra ilan eder.
  • Kökte bir maya bir sermaye yoksa daldaki bu yeşil yapraklar nedir?
  • Toprak, kökün ağzını mühürlese bile el ve ayak dalları tanıklık verir. 2085
  • O emin adamlar, hep birden gölge gibi Padişahın huzurunda secde edip özür getirdiler.
  • O kızgınlığın, o benlik davasının mazur görülmesini niyaz etmek için huzura kılıç ve kefenle gittiler.
  • Utançlarından her biri parmaklarını ısırıyorlardı. Her biri cihan padişahı diyordu.
  • Kanımızı dökersen sana helaldir. Canımızı bağışlarsan bu da bir nimettir, bir lütuf ve ihsandır.
  • Biz, bize layık olanı işledik. Artık ey ulu Padişah, sen ne buyruk yürütürsen yürüt. 2090
  • Ey gönülleri aydınlatan Padişah, suçumuzu bağışlamazsan haklısın, bağışlarsan lütuf etmiş olursun. Geceleyin gece gibi hareket etmiş, gündüzün gündüz gibi hareket etmiş olursun.
  • Bağışlarsan ümitsizliğimiz gider, bağışlamazsan bizim gibi yüzlercesi sana feda olsun.
  • Padişah dedi ki: Bu yanıp yakılmayı, bu yalvarıp yakarmayı ben istemem. Bu Eyaz’ın hakki.
  • Padişahın, o kovucuların, o adayı açanların tövbelerini kabul etmeyi Eyaz'a havale etmesi ve cezalarının tertibini onun reyine bırakması ve bu suretle bu kötülük bana değil, onadır demesi.
  • Bu kötülük bana değil onadır. Bu yara, o izi güzel kölenin damarlarına vurulmuştur.
  • Can bakımından biriz ama görünüşte bu kârdan, bu zarardan uzağım ben. 2095
  • Kulun bir töhmet altına alınması, padişaha ayıp değildir. Bu, padişahın ancak bilimini keremini gösterir.
  • Padişah töhmet altına alınanı ihsanları ile Karun gibi zengin ederse suçsuza bakınca neler yapmaz?
  • Padişahı gafil sanma. O, herkesin yaptığını bilir. Yalnız bildiğini dışarıya vurmasına Hilmi rıza vermez.
  • Onun bilgisine karşı “Burada kim şefaatçi olabilir?” Onun ilminden başka pervasızca kim şefaat edebilir?
  • Zaten o suç, önce onun Hilmi yüzünden meydana gelir. Yoksa onun korkusu, kimde suç islemeye mecal bırakır ki? 2100
  • Adam öldürenin kan diyeti Padişahın hilmine havale edilmiştir.
  • Nefsimiz sarhoştu kendinde değildi. O hilimden haberi yoktu. Şeytan, sarhoşluğundan istifade etti de külahını kaptı.