English    Türkçe    فارسی   

5
2074-2123

  • Nihayet bir şey bulamayınca bu zandan utandılar, çukurları doldurmaya koyuldular.
  • Her biri sayısız Lahavle okumaktaydı. Tamah kuşları gıdasız kalmıştı. 2075
  • Duvarın, kapının yarıkları, delikleri, onların o beyhude sapıklığına şahitti.
  • Sanki duvar değildi, inkar edememeleri için Eyaz’ın huzurunda onlar aleyhinde birer tanıktı.
  • Suçsuz birisine bir töhmet atıldı mı duvar ve ören tanıklık verir.
  • Hasılı üstleri, basları tozla toprakla dolu, yüzleri sapsarı utanmış bir halde Padişahın huzuruna vardılar.
  • Kovucuların, Eyaz'ın odasından torbaları boş, utanmış olarak Padişahın huzuruna gelmeleri, Nitekim "O gün bir gündür ki yüzler ağarır o gün, yüzler kararır" ve "Tanrıya yalan isnad edenleri görürsün ki yüzleri kapkara olmuş" ayetleri hükmünce peygamberlerin kötülükten ari ve tertemiz oldukları anlaşılınca onlar hakkında kötü düşüncelere saplananlar da utanırlar.
  • Padişah mahsustan fikrini gizleyerek onlara “Hayrola koltuklarınızda ne altın var, ne torba. 2080
  • Paralarla ağır kumaşları gizlediyseniz yüzünüzdeki neşe nerede? dedi.
  • Kök, gizlice ürer, kök verir ama “Eseri, yüzlerinde görünür” yaprağı yemyeşildir.
  • Yücelmiş dal, o kökün zehirden, şekerden ne yediyse, yediklerini bağıra,bağıra ilan eder.
  • Kökte bir maya bir sermaye yoksa daldaki bu yeşil yapraklar nedir?
  • Toprak, kökün ağzını mühürlese bile el ve ayak dalları tanıklık verir. 2085
  • O emin adamlar, hep birden gölge gibi Padişahın huzurunda secde edip özür getirdiler.
  • O kızgınlığın, o benlik davasının mazur görülmesini niyaz etmek için huzura kılıç ve kefenle gittiler.
  • Utançlarından her biri parmaklarını ısırıyorlardı. Her biri cihan padişahı diyordu.
  • Kanımızı dökersen sana helaldir. Canımızı bağışlarsan bu da bir nimettir, bir lütuf ve ihsandır.
  • Biz, bize layık olanı işledik. Artık ey ulu Padişah, sen ne buyruk yürütürsen yürüt. 2090
  • Ey gönülleri aydınlatan Padişah, suçumuzu bağışlamazsan haklısın, bağışlarsan lütuf etmiş olursun. Geceleyin gece gibi hareket etmiş, gündüzün gündüz gibi hareket etmiş olursun.
  • Bağışlarsan ümitsizliğimiz gider, bağışlamazsan bizim gibi yüzlercesi sana feda olsun.
  • Padişah dedi ki: Bu yanıp yakılmayı, bu yalvarıp yakarmayı ben istemem. Bu Eyaz’ın hakki.
  • Padişahın, o kovucuların, o adayı açanların tövbelerini kabul etmeyi Eyaz'a havale etmesi ve cezalarının tertibini onun reyine bırakması ve bu suretle bu kötülük bana değil, onadır demesi.
  • Bu kötülük bana değil onadır. Bu yara, o izi güzel kölenin damarlarına vurulmuştur.
  • Can bakımından biriz ama görünüşte bu kârdan, bu zarardan uzağım ben. 2095
  • Kulun bir töhmet altına alınması, padişaha ayıp değildir. Bu, padişahın ancak bilimini keremini gösterir.
  • Padişah töhmet altına alınanı ihsanları ile Karun gibi zengin ederse suçsuza bakınca neler yapmaz?
  • Padişahı gafil sanma. O, herkesin yaptığını bilir. Yalnız bildiğini dışarıya vurmasına Hilmi rıza vermez.
  • Onun bilgisine karşı “Burada kim şefaatçi olabilir?” Onun ilminden başka pervasızca kim şefaat edebilir?
  • Zaten o suç, önce onun Hilmi yüzünden meydana gelir. Yoksa onun korkusu, kimde suç islemeye mecal bırakır ki? 2100
  • Adam öldürenin kan diyeti Padişahın hilmine havale edilmiştir.
  • Nefsimiz sarhoştu kendinde değildi. O hilimden haberi yoktu. Şeytan, sarhoşluğundan istifade etti de külahını kaptı.
  • Halimliğinin sakisi şarap dökmeseydi Şeytan, nereden Adem’le kavgaya girerdi?
  • Meleklere bilgi belletildiği zaman Adem onların hocasıydı; paralarının ayarına bakan oydu.
  • Fakat cennette hilim şarabını içtiği için Şeytanın bir oyunu ile yüzü sarardı. 2105
  • O bela, Tanrı belletmesinin incileriydi. Onu çabuk çevik bilgi sahibi yapmıştı.
  • Yine Tanrının kuvvetli hilim afyonu, hırsız Şeytanı, onun eşyasına doğru sürmüş, getirmişti.
  • Akıl, sakim sensin, elimden tut diye onun hilmine gelir sığınır.
  • Padişahın, Eyaz’a ister affet, ister mücazatta bulun.. Adalet ve lütuf bakımından hangisini yapsan doğrudur ve her birinde maslahatlar vardır. Adalette binlerce lütuf gizli olduğu gibi “Kısasta da sizin için hayat vardır. ” Bir kaatilin hayatı hususunda kısası hoş görmiyen, yalnız onun hayatına bakar, siyaset korkusuyla öyle bir iş yapmaktan çekinecek olan yüz binlerce masumun hayatına bakmaz.
  • Ey Eyaz suçlulara hükmet. Ey tertemiz olan ve kötülüklerden yüzlerce defa sakınıp çekinen Eyaz!
  • Seni iki yüz kere kaynatıp sınasam sende yine bir hile bulamam. 2110
  • Sayısız halk sınanmadan utanır. Halbuki sınamalarda sen herkesi utandırıyorsun.
  • Bu,yalnız bilgi değil, adeta dağ, yüzlerce dağ.
  • Padişah bu sözleri söyleyince Eyaz dedi ki: Padişahım, bu lütuf ve ihsan, senin lütuf ve ihsanındır. Bunu böyle bilirim ben, ancak o çarıkla posttan ibaretim.
  • Onun için Peygamber bunu anlattı, dedi ki: Kim kendisini bilirse Tanrısını bilir.
  • Çarığın menidir, kanın post. Hocam bundan ötesi hep onun ihsanı. 2115
  • Başka yok, bu, bu kadardır deme. Daha arayıp isteyesin diye ihsan etmiştir.
  • Bağcı, bostanının fidanlarını, mahsulünü bilesin diye sana birkaç elma verir.
  • Buğdaycı, alıcıya bir avuç buğday verir ama ambarındaki anlasın diye.
  • Bilgisini, bilgisinin çokluğunu anlasın diye hoca, sana birkaç mesele anlatır.
  • Yok, ilmi işte bu kadar dersen sakaldan çerçöp silker gibi seni atar, kendisinden uzaklaştırır. 2120
  • Ey Eyaz, şimdi gel de ceza ver. Alemde görülmemiş bir adaletin temelini koy.
  • Suçluların ölümüne müstahaktır. Fakat affını hilmini gözetiyorlar, tamahları buna.
  • Bakalım, merhametin mi üstün olacak, öfken mi? Kevser suyu mu üste çıkacak alev mi?