O bela, Tanrı belletmesinin incileriydi. Onu çabuk çevik bilgi sahibi yapmıştı.
آن بلادرهای تعلیم ودود ** زیرک و دانا و چستش کرده بود
Yine Tanrının kuvvetli hilim afyonu, hırsız Şeytanı, onun eşyasına doğru sürmüş, getirmişti.
باز آن افیون حلم سخت او ** دزد را آورد سوی رخت او
Akıl, sakim sensin, elimden tut diye onun hilmine gelir sığınır.
عقل آید سوی حلمش مستجیر ** ساقیم تو بودهای دستم بگیر
Padişahın, Eyaz’a ister affet, ister mücazatta bulun.. Adalet ve lütuf bakımından hangisini yapsan doğrudur ve her birinde maslahatlar vardır. Adalette binlerce lütuf gizli olduğu gibi “Kısasta da sizin için hayat vardır. ” Bir kaatilin hayatı hususunda kısası hoş görmiyen, yalnız onun hayatına bakar, siyaset korkusuyla öyle bir iş yapmaktan çekinecek olan yüz binlerce masumun hayatına bakmaz.
فرمودن شاه ایاز را کی اختیار کن از عفو و مکافات کی از عدل و لطف هر چه کنی اینجا صوابست و در هر یکی مصلحتهاست کی در عدل هزار لطف هست درج و لکم فی القصاص حیوة آنکس کی کراهت میدارد قصاص را درین یک حیات قاتل نظر میکند و در صد هزار حیات کی معصوم و محقون خواهند شدن در حصن بیم سیاست نمینگرد
Ey Eyaz suçlulara hükmet. Ey tertemiz olan ve kötülüklerden yüzlerce defa sakınıp çekinen Eyaz!
کن میان مجرمان حکم ای ایاز ** ای ایاز پاک با صد احتراز
Seni iki yüz kere kaynatıp sınasam sende yine bir hile bulamam. 2110
گر دو صد بارت بجوشم در عمل ** در کف جوشت نیابم یک دغل
Sayısız halk sınanmadan utanır. Halbuki sınamalarda sen herkesi utandırıyorsun.
ز امتحان شرمنده خلقی بیشمار ** امتحانها از تو جمله شرمسار
Bu,yalnız bilgi değil, adeta dağ, yüzlerce dağ.
بحر بیقعرست تنها علم نیست ** کوه و صد کوهست این خود حلم نیست
Padişah bu sözleri söyleyince Eyaz dedi ki: Padişahım, bu lütuf ve ihsan, senin lütuf ve ihsanındır. Bunu böyle bilirim ben, ancak o çarıkla posttan ibaretim.
گفت من دانم عطای تست این ** ورنه من آن چارقم و آن پوستین
Onun için Peygamber bunu anlattı, dedi ki: Kim kendisini bilirse Tanrısını bilir.
بهر آن پیغامبر این را شرح ساخت ** هر که خود بشناخت یزدان را شناخت
Çarığın menidir, kanın post. Hocam bundan ötesi hep onun ihsanı. 2115
چارقت نطفهست و خونت پوستین ** باقی ای خواجه عطای اوست این
Başka yok, bu, bu kadardır deme. Daha arayıp isteyesin diye ihsan etmiştir.
بهر آن دادست تا جویی دگر ** تو مگو که نیستش جز این قدر
Bağcı, bostanının fidanlarını, mahsulünü bilesin diye sana birkaç elma verir.
زان نماید چند سیب آن باغبان ** تا بدانی نخل و دخل بوستان
Buğdaycı, alıcıya bir avuç buğday verir ama ambarındaki anlasın diye.
کف گندم زان دهد خریار را ** تا بداند گندم انبار را
Bilgisini, bilgisinin çokluğunu anlasın diye hoca, sana birkaç mesele anlatır.
نکتهای زان شرح گوید اوستاد ** تا شناسی علم او را مستزاد
Yok, ilmi işte bu kadar dersen sakaldan çerçöp silker gibi seni atar, kendisinden uzaklaştırır.2120
ور بگویی خود همینش بود و بس ** دورت اندازد چنانک از ریش خس
Ey Eyaz, şimdi gel de ceza ver. Alemde görülmemiş bir adaletin temelini koy.
ای ایاز اکنون بیا و داده ده ** داد نادر در جهان بنیاد نه
Suçluların ölümüne müstahaktır. Fakat affını hilmini gözetiyorlar, tamahları buna.
مجرمانت مستحق کشتناند ** وز طمع بر عفو و حلمت میتنند
Bakalım, merhametin mi üstün olacak, öfken mi? Kevser suyu mu üste çıkacak alev mi?
تا که رحمت غالب آید یا غضب ** آب کوثر غالب آید یا لهب
Halkı avlamak için Elest ahdinden beri hilim dalı da hışım dalı da... İkisi de var.
از پی مردمربایی هر دو هست ** شاخ حلم و خشم از عهد الست
Bunun için o apaçık Elestü sözünde nefiyle ispat birbirine eştir. 2125
بهر این لفظ الست مستبین ** نفی و اثباتست در لفظی قرین
Çünkü bu söz, ispatı bildiren bir sorgudur, fakat onda “Leyse-değildir” sözü gömülüdür.
زانک استفهام اثباتیست این ** لیک در وی لفظ لیس شد قرین
Bırak da bu ham anlayış kalsın. Hasların kasesini halkın önüne koyma.
ترک کن تا ماند این تقریر خام ** کاسهی خاصان منه بر خوان عام
Allah’ın kahrı vebaya, lütfu da sabah yeline benzer. Birisi demiri çeker, öbürü saman çöpünü.
قهر و لطفی چون صبا و چون وبا ** آن یکی آهنربا وین کهربا
Tanrı, doğruları doğru yola kadar çeker. Batıl olanlarda batılları çekerler.
میکشد حق راستان را تا رشد ** قسم باطل باطلان را میکشد
Mide helvayı severse helvayı çeker, safraya mensupsa sirkeyi ister. 2130
معده حلوایی بود حلوا کشد ** معده صفرایی بود سرکا کشد
Sıcak döşeme, üstüne oturanın soğukluğunu alır, soğuk döşeme hararetini alır.
فرش سوزان سردی از جالس برد ** فرش افسرده حرارت را خورد
Dost görürsen sevgin kaynar, düşman görürsen kızar, öfkelenirsin.
دوست بینی از تو رحمت میجهد ** خصم بینی از تو سطوت میجهد
Ey Eyaz, bu işi çabuk bitir. Çünkü bu, bir çeşit öç almadır ki beklenmekte.
ای ایاز این کار را زوتر گزار ** زانک نوعی انتقامست انتظار
Padişahın, Eyaz’a, çabuk bu hükmü bitir, bekleme. “Günler aramızdadır, bazen bize yardım eder, bazen size”deme. Çünkü bekleyiş, ölümden beterdin diye acele etmesini emir buyurması ve Eyaz’ın cevabı
تعجیل فرمودن پادشاه ایاز را کی زود این حکم را به فیصل رسان و منتظر مدار و ایام بیننا مگو کی الانتظار موت الاحمر و جواب گفتن ایاز شاه را
Eyaz, padişahım dedi, bütün ferman senin. Güneş varken yıldız görünmez.
گفت ای شه جملگی فرمان تراست ** با وجود آفتاب اختر فناست
Zühre, Utarit, yahut da şahap ne oluyor ki güneş varken görünebilsin. 2135
زهره کی بود یا عطارد یا شهاب ** کو برون آید به پیش آفتاب
Hırkamla postumdan geçebilseydim hiç böyle kınama tohumu eker miydim?
گر ز دلق و پوستین بگذشتمی ** کی چنین تخم ملامت کشتمی
Odanın kapısındaki kilidi açmak da neydi? Hayale kapılan yüzlerce hasetçi bundan ne umuyordu?
قفل کردن بر در حجره چه بود ** در میان صد خیالیی حسود
Suyun içine el atmışlar, her biri dere de kuru toprak arıyordu.
دست در کرده درون آب جو ** هر یکی زیشان کلوخ خشکجو
Hiç derede kuru toprak bulunur mu? Hiç balık suya asi olabilir mi?
پس کلوخ خشک در جو کی بود ** ماهیی با آب عاصی کی شود
Bu yoksulun cefacı olduğunu sanıyorlardı. Halbuki, öyle vefalıyım ki vefa bile benim vefamı görür de utanır. 2140
بر من مسکین جفا دارند ظن ** که وفا را شرم میآید ز من
Mahrem olmayanlardan çekinmeseydim vefaya ait birkaç söz söylerdim.
گر نبودی زحمت نامحرمی ** چند حرفی از وفا واگفتمی
Alem şüpheci ve tutulacak bir yer arayıcı. Onun için bizde deriden hariç söz söyleyelim.
چون جهانی شبهت و اشکالجوست ** حرف میرانیم ما بیرون پوست
Kendini kırarsan iç olur, içe ait latif hikayeler duyarsın.
گر تو خود را بشکنی مغزی شوی ** داستان مغز نغزی بشنوی
Cevizin kabuğunda ses vardır ama içinde, yağında ses ne gezer.
جوز را در پوستها آوازهاست ** مغز و روغن را خود آوازی کجاست
Onun da sesi vardır, vardır ama kulak duyamaz. Onun sesi, güzelim kulaktan gizlidir.2145
دارد آوازی نه اندر خورد گوش ** هست آوازش نهان در گوش نوش
Yoksa için sesi pek güzeldir. Onu duyan, kabuğun şakırtısını dinler mi hiç?
گرنه خوشآوازی مغزی بود ** ژغژغ آواز قشری کی شنود
Sen sükut ederek içi elde edesin diye o şakırtıya tahammül ediyorsun.
ژغژغ آن زان تحمل میکنی ** تا که خاموشانه بر مغزی زنی
Bir müddet dudaksız, kulaksız ol da sonra dudak gibi tatlı şeylere eş ol.
چند گاهی بیلب و بیگوش شو ** وانگهان چون لب حریف نوش شو
Niceye bir nazım ve nesir söyleyecek, sırları açığa vuracaksın? Hocam, bir günceğiz de şunu sına, dilsiz ol bakalım.
چند گفتی نظم و نثر و راز فاش ** خواجه یک روز امتحان کن گنگ باش
Bunca zamandır dedikoduyu sınadık, bir zaman da sükut etmeyi deneyelim.
حکایت در تقریر این سخن کی چندین گاه گفت ذکر را آزمودیم مدتی صبر و خاموشی را بیازماییم
Ne kadar zamandır kabız veren acı ve sert yemekler pişirdin, bir kere de tatlı yemekler pişirmeyi dene. 2150
چند پختی تلخ و تیز و شورگز ** این یکی بار امتحان شیرین بپز
Birisi, kıyamette kendine gelir. İsyan defteri, eline simsiyah olarak verilir.
آن یکی را در قیامت ز انتباه ** در کف آید نامهی عصیان سیاه
Yas mektupları gibi üstü simsiyah, içi kenarları suçlarla dolu.
سرسیه چون نامههای تعزیه ** پر معاصی متن نامه و حاشیه
Baştanbaşa kötülüklerle suçlarla dolu. Kafirle dolu olan savaş yeri gibi.
جمله فسق و معصیت بد یک سری ** همچو دارالحرب پر از کافری
Elbette pis ve veballe dolu olan öyle bir defter, sağlam gelmez sol yandan gelir.
آنچنان نامهی پلید پر وبال ** در یمین ناید درآید در شمال
Peki, o halde burada da defterine bak, sol eline mi yaraşır sağ eline mi? 2155
خود همینجا نامهی خود را ببین ** دست چپ را شاید آن یا در یمین