Başka yok, bu, bu kadardır deme. Daha arayıp isteyesin diye ihsan etmiştir.
بهر آن دادست تا جویی دگر ** تو مگو که نیستش جز این قدر
Bağcı, bostanının fidanlarını, mahsulünü bilesin diye sana birkaç elma verir.
زان نماید چند سیب آن باغبان ** تا بدانی نخل و دخل بوستان
Buğdaycı, alıcıya bir avuç buğday verir ama ambarındaki anlasın diye.
کف گندم زان دهد خریار را ** تا بداند گندم انبار را
Bilgisini, bilgisinin çokluğunu anlasın diye hoca, sana birkaç mesele anlatır.
نکتهای زان شرح گوید اوستاد ** تا شناسی علم او را مستزاد
Yok, ilmi işte bu kadar dersen sakaldan çerçöp silker gibi seni atar, kendisinden uzaklaştırır.2120
ور بگویی خود همینش بود و بس ** دورت اندازد چنانک از ریش خس
Ey Eyaz, şimdi gel de ceza ver. Alemde görülmemiş bir adaletin temelini koy.
ای ایاز اکنون بیا و داده ده ** داد نادر در جهان بنیاد نه
Suçluların ölümüne müstahaktır. Fakat affını hilmini gözetiyorlar, tamahları buna.
مجرمانت مستحق کشتناند ** وز طمع بر عفو و حلمت میتنند
Bakalım, merhametin mi üstün olacak, öfken mi? Kevser suyu mu üste çıkacak alev mi?
تا که رحمت غالب آید یا غضب ** آب کوثر غالب آید یا لهب
Halkı avlamak için Elest ahdinden beri hilim dalı da hışım dalı da... İkisi de var.
از پی مردمربایی هر دو هست ** شاخ حلم و خشم از عهد الست
Bunun için o apaçık Elestü sözünde nefiyle ispat birbirine eştir. 2125
بهر این لفظ الست مستبین ** نفی و اثباتست در لفظی قرین
Çünkü bu söz, ispatı bildiren bir sorgudur, fakat onda “Leyse-değildir” sözü gömülüdür.
زانک استفهام اثباتیست این ** لیک در وی لفظ لیس شد قرین
Bırak da bu ham anlayış kalsın. Hasların kasesini halkın önüne koyma.
ترک کن تا ماند این تقریر خام ** کاسهی خاصان منه بر خوان عام
Allah’ın kahrı vebaya, lütfu da sabah yeline benzer. Birisi demiri çeker, öbürü saman çöpünü.
قهر و لطفی چون صبا و چون وبا ** آن یکی آهنربا وین کهربا
Tanrı, doğruları doğru yola kadar çeker. Batıl olanlarda batılları çekerler.
میکشد حق راستان را تا رشد ** قسم باطل باطلان را میکشد
Mide helvayı severse helvayı çeker, safraya mensupsa sirkeyi ister. 2130
معده حلوایی بود حلوا کشد ** معده صفرایی بود سرکا کشد
Sıcak döşeme, üstüne oturanın soğukluğunu alır, soğuk döşeme hararetini alır.
فرش سوزان سردی از جالس برد ** فرش افسرده حرارت را خورد
Dost görürsen sevgin kaynar, düşman görürsen kızar, öfkelenirsin.
دوست بینی از تو رحمت میجهد ** خصم بینی از تو سطوت میجهد
Ey Eyaz, bu işi çabuk bitir. Çünkü bu, bir çeşit öç almadır ki beklenmekte.
ای ایاز این کار را زوتر گزار ** زانک نوعی انتقامست انتظار
Padişahın, Eyaz’a, çabuk bu hükmü bitir, bekleme. “Günler aramızdadır, bazen bize yardım eder, bazen size”deme. Çünkü bekleyiş, ölümden beterdin diye acele etmesini emir buyurması ve Eyaz’ın cevabı
تعجیل فرمودن پادشاه ایاز را کی زود این حکم را به فیصل رسان و منتظر مدار و ایام بیننا مگو کی الانتظار موت الاحمر و جواب گفتن ایاز شاه را
Eyaz, padişahım dedi, bütün ferman senin. Güneş varken yıldız görünmez.
گفت ای شه جملگی فرمان تراست ** با وجود آفتاب اختر فناست
Zühre, Utarit, yahut da şahap ne oluyor ki güneş varken görünebilsin. 2135
زهره کی بود یا عطارد یا شهاب ** کو برون آید به پیش آفتاب
Hırkamla postumdan geçebilseydim hiç böyle kınama tohumu eker miydim?
گر ز دلق و پوستین بگذشتمی ** کی چنین تخم ملامت کشتمی
Odanın kapısındaki kilidi açmak da neydi? Hayale kapılan yüzlerce hasetçi bundan ne umuyordu?
قفل کردن بر در حجره چه بود ** در میان صد خیالیی حسود
Suyun içine el atmışlar, her biri dere de kuru toprak arıyordu.
دست در کرده درون آب جو ** هر یکی زیشان کلوخ خشکجو
Hiç derede kuru toprak bulunur mu? Hiç balık suya asi olabilir mi?
پس کلوخ خشک در جو کی بود ** ماهیی با آب عاصی کی شود
Bu yoksulun cefacı olduğunu sanıyorlardı. Halbuki, öyle vefalıyım ki vefa bile benim vefamı görür de utanır. 2140
بر من مسکین جفا دارند ظن ** که وفا را شرم میآید ز من
Mahrem olmayanlardan çekinmeseydim vefaya ait birkaç söz söylerdim.
گر نبودی زحمت نامحرمی ** چند حرفی از وفا واگفتمی
Alem şüpheci ve tutulacak bir yer arayıcı. Onun için bizde deriden hariç söz söyleyelim.
چون جهانی شبهت و اشکالجوست ** حرف میرانیم ما بیرون پوست
Kendini kırarsan iç olur, içe ait latif hikayeler duyarsın.
گر تو خود را بشکنی مغزی شوی ** داستان مغز نغزی بشنوی
Cevizin kabuğunda ses vardır ama içinde, yağında ses ne gezer.
جوز را در پوستها آوازهاست ** مغز و روغن را خود آوازی کجاست
Onun da sesi vardır, vardır ama kulak duyamaz. Onun sesi, güzelim kulaktan gizlidir.2145
دارد آوازی نه اندر خورد گوش ** هست آوازش نهان در گوش نوش
Yoksa için sesi pek güzeldir. Onu duyan, kabuğun şakırtısını dinler mi hiç?
گرنه خوشآوازی مغزی بود ** ژغژغ آواز قشری کی شنود
Sen sükut ederek içi elde edesin diye o şakırtıya tahammül ediyorsun.
ژغژغ آن زان تحمل میکنی ** تا که خاموشانه بر مغزی زنی
Bir müddet dudaksız, kulaksız ol da sonra dudak gibi tatlı şeylere eş ol.
چند گاهی بیلب و بیگوش شو ** وانگهان چون لب حریف نوش شو
Niceye bir nazım ve nesir söyleyecek, sırları açığa vuracaksın? Hocam, bir günceğiz de şunu sına, dilsiz ol bakalım.
چند گفتی نظم و نثر و راز فاش ** خواجه یک روز امتحان کن گنگ باش
Bunca zamandır dedikoduyu sınadık, bir zaman da sükut etmeyi deneyelim.
حکایت در تقریر این سخن کی چندین گاه گفت ذکر را آزمودیم مدتی صبر و خاموشی را بیازماییم
Ne kadar zamandır kabız veren acı ve sert yemekler pişirdin, bir kere de tatlı yemekler pişirmeyi dene. 2150
چند پختی تلخ و تیز و شورگز ** این یکی بار امتحان شیرین بپز
Birisi, kıyamette kendine gelir. İsyan defteri, eline simsiyah olarak verilir.
آن یکی را در قیامت ز انتباه ** در کف آید نامهی عصیان سیاه
Yas mektupları gibi üstü simsiyah, içi kenarları suçlarla dolu.
سرسیه چون نامههای تعزیه ** پر معاصی متن نامه و حاشیه
Baştanbaşa kötülüklerle suçlarla dolu. Kafirle dolu olan savaş yeri gibi.
جمله فسق و معصیت بد یک سری ** همچو دارالحرب پر از کافری
Elbette pis ve veballe dolu olan öyle bir defter, sağlam gelmez sol yandan gelir.
آنچنان نامهی پلید پر وبال ** در یمین ناید درآید در شمال
Peki, o halde burada da defterine bak, sol eline mi yaraşır sağ eline mi? 2155
خود همینجا نامهی خود را ببین ** دست چپ را شاید آن یا در یمین
Dükkanda bir tek sol ayak mesti, bir tek de sol ayak ayakkabısı bulunsa sınamadan onların sol olduğunu anlarsın.
موزهی چپ کفش چپ هم در دکان ** آن چپ دانیش پیش از امتحان
Sen de mademki sağ değilsin, bil ki solsun. Aslanla maymunun sesi anlaşılır.
چون نباشی راست میدان که چپی ** هست پیدا نعرهی شیر و کپی
Fakat gülü güzelleştiren, ona güzel kokular veren Tanrının ihsanı, lütfu, her solu sağ yapar.
آنک گل را شاهد و خوشبو کند ** هر چپی را راست فضل او کند
Her solağa o, sağlık verir. Denize duru suyu o ihsan eder.
هر شمالی را یمینی او دهد ** بحر را ماء معینی او دهد
Onun tapısında soldan sağ ol da onun lütuf ve ihsanlarını gör.2160
گر چپی با حضرت او راست باش ** تا ببینی دستبرد لطفهاش
Reva görür müsün şu bayağı defter, soldan sağa geçsin? Sen söyle.
تو روا داری که این نامهی مهین ** بگذرد از چپ در آید در یمین
Zulüm ve cefalarla dolu olan böyle bir defter, nasıl olur da sağ ele layık olur?
این چنین نامه که پرظلم و جفاست ** کی بود خود درخور اندر دست راست
Kafirler hakkında “Onlara gökleri ve yeryüzünü kim yarattı, diye sorarsan Tanrı yarattı derler” demiştir. Haline uygun söz söylemeyen ve kendisine uygun davada bulunmayan adam da bunlara benzer. Gökleri, yeryüzünü ve bütün mahlukatı yaratan duyar, görür, hazır, nazır, her şeyi gözetir ve her yerde bulunur, kudret sahibi bir tek Tanrı’nın varlığını kabul eden nasıl olur da taştan yontulan bir puta tapar, malını,canını, ona feda eder?
در بیان کسی کی سخنی گوید کی حال او مناسب آن سخن و آن دعوی نباشد چنان که کفره و لن سالتهم من خلق السموات والارض لیقولن الله خدمت بت سنگین کردن و جان و زر فدای او کردن چه مناسب باشد با جانی کی داند کی خالق سموات و ارض و خلایق الهیست سمیعی بصیری حاضری مراقبی مستولی غیوری الی آخره
Bir zahidin pek kıskanç bir karısı, bir de huri gibi güzel bir halayığı vardı.
زاهدی را یک زنی بد بس غیور ** هم بد او را یک کنیزک همچو حور
Kadın, kıskançlığından kocasını gözetir, halayıkla hiç yalnız bırakmazdı.