English    Türkçe    فارسی   

5
2143-2192

  • Kendini kırarsan iç olur, içe ait latif hikayeler duyarsın.
  • Cevizin kabuğunda ses vardır ama içinde, yağında ses ne gezer.
  • Onun da sesi vardır, vardır ama kulak duyamaz. Onun sesi, güzelim kulaktan gizlidir. 2145
  • Yoksa için sesi pek güzeldir. Onu duyan, kabuğun şakırtısını dinler mi hiç?
  • Sen sükut ederek içi elde edesin diye o şakırtıya tahammül ediyorsun.
  • Bir müddet dudaksız, kulaksız ol da sonra dudak gibi tatlı şeylere eş ol.
  • Niceye bir nazım ve nesir söyleyecek, sırları açığa vuracaksın? Hocam, bir günceğiz de şunu sına, dilsiz ol bakalım.
  • Bunca zamandır dedikoduyu sınadık, bir zaman da sükut etmeyi deneyelim.
  • Ne kadar zamandır kabız veren acı ve sert yemekler pişirdin, bir kere de tatlı yemekler pişirmeyi dene. 2150
  • Birisi, kıyamette kendine gelir. İsyan defteri, eline simsiyah olarak verilir.
  • Yas mektupları gibi üstü simsiyah, içi kenarları suçlarla dolu.
  • Baştanbaşa kötülüklerle suçlarla dolu. Kafirle dolu olan savaş yeri gibi.
  • Elbette pis ve veballe dolu olan öyle bir defter, sağlam gelmez sol yandan gelir.
  • Peki, o halde burada da defterine bak, sol eline mi yaraşır sağ eline mi? 2155
  • Dükkanda bir tek sol ayak mesti, bir tek de sol ayak ayakkabısı bulunsa sınamadan onların sol olduğunu anlarsın.
  • Sen de mademki sağ değilsin, bil ki solsun. Aslanla maymunun sesi anlaşılır.
  • Fakat gülü güzelleştiren, ona güzel kokular veren Tanrının ihsanı, lütfu, her solu sağ yapar.
  • Her solağa o, sağlık verir. Denize duru suyu o ihsan eder.
  • Onun tapısında soldan sağ ol da onun lütuf ve ihsanlarını gör. 2160
  • Reva görür müsün şu bayağı defter, soldan sağa geçsin? Sen söyle.
  • Zulüm ve cefalarla dolu olan böyle bir defter, nasıl olur da sağ ele layık olur?
  • Kafirler hakkında “Onlara gökleri ve yeryüzünü kim yarattı, diye sorarsan Tanrı yarattı derler” demiştir. Haline uygun söz söylemeyen ve kendisine uygun davada bulunmayan adam da bunlara benzer. Gökleri, yeryüzünü ve bütün mahlukatı yaratan duyar, görür, hazır, nazır, her şeyi gözetir ve her yerde bulunur, kudret sahibi bir tek Tanrı’nın varlığını kabul eden nasıl olur da taştan yontulan bir puta tapar, malını,canını, ona feda eder?
  • Bir zahidin pek kıskanç bir karısı, bir de huri gibi güzel bir halayığı vardı.
  • Kadın, kıskançlığından kocasını gözetir, halayıkla hiç yalnız bırakmazdı.
  • Kadın, bir zaman onların ikisini de gözetti, yalnız kalmalarına fırsat vermedi. 2165
  • Nihayet Tanrının kaza ve kaderi gelip çattı. Koruyucu akıl, şaşırdı gitti.
  • Tanrı hükmü, Tanrı takdiri gelince akıl kim oluyor ki? Ay bile tutulur.
  • Kadın, hamama gitmişti. Birden aklına geldi hamam tasını evde unutmuştu.
  • Kuş gibi hemencecik koş. Evden o gümüş hamam tasını getir dedi.
  • Halayık bu sözü duyunca efendisiyle buluşabileceğini düşünüp adeta canlandı. 2170
  • Efendi şimdi evde yalnızdır deyip sevine, sevine hemen eve koştu.
  • Halayık altı yıldır efendisini yalnız bulmayı gözlüyordu, bu sevdadaydı.
  • Adeta uçarak eve geldi. Efendiyi evde yalnız buldu.
  • Şehvet, iki aşığı da öyle bürümüştü, ikisinin de gözleri öyle kararmıştı ki ihtiyatı akıllarına bile getirmediler. Evin kapısını kapamadılar.
  • İkisi de neşeyle kucaklaştılar, birleştiler. Adeta o anda iki can bir oldu. 2175
  • Bu sırada hamamda kadının aklına geldi nasıl oldu da dedi, ben bu kızı eve yolladım?
  • Adeta kendi elimle ateşi pamuğun içine attım. Koçu koyuna saldım.
  • Başındaki kili hemen yıkadı, cansız bir halde halayığın ardına düştü. Hem koşuyor, hem çarşafını giyiyordu.
  • O halayık can sevgisiyle koşmuştu, bu korkusundan koşuyordu. Aşk nerede, korku nerede? Aralarında ne fark var?
  • Arif, her an padişahın tahtına kadar ulaşır. Zahitse yürür,yürür bir ayda tam bir günlük yol alır. 2180
  • Zahidin de şerefli bir günü yok değildir, vardır. Vardır ama onun günü, nereden elli bin yıllık olacak.
  • İş erinin ömründe her gün, bu cihan yıllarınca elli bin yıldır.
  • Akıllar, bu sırra eremezler, kapı dışında kalırlar. Bu sır, vehmin ödünü patlatırsa ko patlatsın.
  • Aşk karşısında kıl kadar bile korku yoktur. Aşk mezhebinde herkes kurbandır.
  • Aşk, Tanrı sıfatıdır. Fakat korku, şehvete kapılmış kulun sıfatıdır. 2185
  • Kuran’da “Onlar Tanrıyı severler” sözünü okudun ya, bu söz “Tanrı da onları sever” sözüne eştir.
  • Şu halde muhabbeti de Tanrı sıfatı bil, aşkı da. Azizim korku Tanrı sıfatı olamaz.
  • Tanrı sıfatı nerede, bir avuç toprağın sıfatı nerede? Sonradan yaratılanın sıfatı nerede, o pak ve önü sonu olmayan Tanrının sıfatı nerede?
  • Aşkın sıfatını söylemeye koyulursam yüz kıyamet kopar da yine noksan kalır.
  • Çünkü kıyametin kopacağı bir zaman, bu dünyanın bir sonu vardır. Fakat Tanrı sıfatına son nerede? 2190
  • Aşkın beş yüz kanadı vardır. Her kanadı, arştan yer altına kadar bütün kainatı kaplar.
  • Korkak zahit, ayağı ile yürümeye çabalar. Aşılarsa şimşekten de hızlı uçarlar, yelden de!