English    Türkçe    فارسی   

5
2275-2324

  • Bedeninden amansız bir halde aklı gidince sırrı, derhal Tanrı'ya ulaştı. 2275
  • Bomboş bir hale geldi, varlığı kalmadı. Tanrı, bir doğan kuşuna benziyen canını, huzuruna çağırdı.
  • Muratsız gemisi kırılınca rahmet denizinin kıyısına düştü.
  • Akılsız, fikirsiz bir hale gelince canı, Hakk'a ulaştı. İşte o zaman rahmet denizi coştu.
  • Canı, beden ayıbından kurtulunca sevine sevine aslına gitti.
  • Can, doğan kuşuna benzer, ten ona tuzaktır. O, beden tuzağına ayağı bağlı, kanadı kırık bir halde düşüp kalmıştır. 2280
  • Fakat aklı, fikri gidince ayağı açıldı. Artık o doğan kuşu, Keykubad'a uçar gider.
  • Rahmet denizleri, coşunca taşlar bile abıhayatı içer.
  • Zayıf zerre değerlenir, büyür. Topraktan meydana gelen şu döşeme, atlas haline gelir, değerli bir kumaş olur.
  • Yüz yıllık ölü, mezarından çıkar. Mel'un Şeytan güzelleşir, huriler bile ona haset ederler.
  • Bütün bu yeryüzü yeşerir, kuru sopa meyva verir, tazeleşir. 2285
  • Kurt, kuzuyla eş olur. Ümitsizlerin damarları hoş bir hale gelir, izleri kutlu olur.
  • İncinin bulunması ve sultanın hizmetçi ve halayıklarının Nasuh'tan helâllık dilemeleri
  • Canı helak eden o korkudan sonra "Kaybolan inci, işte buracıkta" diye müjdeler geldi.
  • Ansızın ses geldi: Korku gitti, o değen bulunmaz eşsiz inci bulundu.
  • İnci bulundu, biz de neşelere daldık. Müjde verin, inci bulundu.
  • Hamam, halkın bağrışmasiyle, hüzün gitti feryadiyle, el çırpmasiyle doldu. 2290
  • Kendinden geçen Nasuh, tekrar kendine geldi. Gözü. yüzlerce aydın gün gördü.
  • Herkes ondan helâllik istemekte, herkes elini öpüp durmaktaydı.
  • Senden şüphe ettik, hakkını helâl et. Dedikoduda bulunduk, âdeta etini yedik diyorlardı.
  • Çünkü o, yakınlıkta herkesten ön olduğu için herkes daha ziyade ondan şüphe etmişti.
  • Nasuh, has tellâktı, mahremdi. Hattâ sultanla ruhları birdi, bedenleri ayrı. 2295
  • Sultana ondan yakın bir kadın yok. İnciyi aşırdıysa o aşırmıştır.
  • Önce onu aramalı demişlerdi ama yine de hürmet ettiklerinden sona bırakmışlar;
  • Aldıysa biraz mühlet vermiş olalım da bir yere atsın bari, fikrine düşmüşlerdi.
  • Onun için ondan helâllik diliyorlardı, mazeret getirip duruyorlardı.
  • Nasuh, "Bu bana Tanrı'nın lûtfu, ihsanı. Yoksa dediğinizden beterim ben. 2300
  • Benden helâllik dilemeye hacet yok. Çünkü ben, zamane halkının en suçlusuyum.
  • Bana söylediğiniz kötülükler, bendeki kötülüğün yüzde biridir. Bunda şüphe eden olabilir, fakat bence apaçıktır bu.
  • Kim bende birazcık kötülük biliyorsa muhakkak o bildiği şey, binlerce kötü suçumdan, binlerce pis işimden biridir.
  • Suçlarımı ve kütü hareketlerimi bir ben bilirim, bir de onları örten Tanrım.
  • Önce iblis bana hocalık etti ama sonradan o bile gözümde bir yelden ibaret oldu. 2305
  • Yaptıklarımın hepsini Tanrı gördü de göstermedi, bu suretle de kötülükle yüzümü sarartmadı.
  • Sonra da yine Tanrı rahmeti, kürkümü dikti, canıma can gibi tatlı tövbeyi nasibetti.
  • Ne yaptıysam yapmadım saydı, bulunmadığım ibadetleri yapmışım farzetti.
  • Beni selvi ve süsen gibi azadetti. Bahtım, devletim gibi gönlüm de açıldı.
  • Adımı temizler defterine yazdı. Cehennemliktim, bana cenneti bağışladı. 2310
  • Ah ettim, ahım bir ipe döndü, düştüğüm kuyuya sarktı.
  • O ipe sarıldım, dışarı çıktım. Neşelendim, ferahladım, semirdim, benzim kırmızılaştı.
  • Kuyunun dibinde zebun bir haldeydim, şimdi bütün âleme sığmıyorum.
  • Şükürler olsun sana yarabbi. Beni ansızın gamdan kurtardın.
  • Tenimin her kılında bir dil olsa da hepsiyle sana şükretmeye kalkışsam yine şükründen âcizim. 2315
  • Şu bahçede, şu ırmakların kıyısında halka "Keşke kavmim bilseydi, Tanrı beni ne yüzden yarlığadı" diye nara atmaktayım dedi.
  • Sultanın, Nasuh'u tövbesinden ve tövbesinin kabul edilmesinden sonra tekrar tellâklığa çağırması, ve onun bahaneler bularak gitmemesi
  • Ondan sonra birisi gelip Nasuh'a iltifat ederek dedi ki: Padişahımızın kızı, seni çağırıyor.
  • Ey temiz kişi, padişahın kızı seni istemede, gel de başını yıka.
  • Gönlü, senden başka bir tellâk istemiyor. Onu ovmak, kille yıkamak, senin işin.
  • Nasuh, yürü yürü dedi, elim işten kurtuldu benim. Senin Nasuh'un hastalandı şimdi. 2320
  • Yürü, koş, acele bir başkasını bul. Tanrı hakkıyçin benim elim, işe varmıyor artık.
  • Kendi kendisine de suç, hadden aştı. Gönlümden o korku, o elem nasıl gider?
  • Ben bir kere öldüm de tekrar dünyaya geldim. Ben ölüm ve yokluk acısını tattım.
  • Tanrı'ya sağlam tövbe ettim. Canım, bedenimden ayrılmadıkça bu tövbeyi bozmam.