English    Türkçe    فارسی   

5
232-281

  • Doymak Allahdandır ama tabiat ehli, ekmeksiz nasıl olur da doyar?
  • Lütuf Allahdandır ama ten ehli, çayırlık çimenlik perdesi olmaksızın o lütfu bulamaz.
  • Fakat perdesiz bir halde ten vasıtası kalmayınca insan, Musa gibi ayın nurunu yeninden yakasından görür, bulur.
  • Bu hünerler de, suyun gönlünün Allah lütfu ile dopdolu olduğuna tanıktır. 235
  • Dışarıdan görünen iş ve sözün içe ve içteki nura tanıklığı
  • İş ve söz, için tanıklarıdır. Bu ikisine bak da için nasıl anla.
  • Sırrın, onun içine giremiyorsa hastanın sidiğine bak.
  • İşle söz, hastaların sidiğine benzer, beden doktoruna bu bir delildir.
  • Halbuki ruh doktoru, canına girer de can yolundan imanına kadar varır.
  • Onların güzel söze, güzel işe ihtiyaçları yoktur. Sakının onlardan, onlar kalplerin casusudurlar. 240
  • Bu söz ve iş tanıklarını, dere gibi henüz ulaşmamışlarda ara!
  • Nurlu adamın nuru, o bir iş yapmadan bir söz söylemeden de içinden o nura tanıklık verir. “Arifin sırrı, sözüyle ve işiyle meydana çıkmaktan ziyade hiçbir söz söylemeden ve hiçbir iş yapmadan halka görünür meydana çıkar. Nitekim güneş doğup yükselince horoz sesine, müezzinin haber vermesine ve diğer alametlere hacet yoktur, bir iş ve söz olmasa da güneşin nur güneşe tanıklık verir.”
  • Fakat haddi aşan yolcunun nuru ile çöller, ovalar dolmuştur.
  • Güzelliğe görülmeye ehemmiyet bile vermez, tekellüflere, canla, başla oynamaya, cömertliklerde bulunmaya aldırış bile etmez.
  • O incinin nuru dışa vurdu mu artık, o, bu zahitliklerden kurtulmuştur.
  • Artık ondan iş ve söz tanığı arama, iki cihan da gül gibi onun yüzünden açılmıştır. 245
  • İster söz olsun, ister iş ister başka şey... Bu tanıklık nedir? Gizliyi meydana çıkartmak değil mi?
  • Maksat cevherin sırrını meydana çıkartmaktır. Vasıf bakidir, bu arazsa geçici.
  • Altının mihenkte bıraktığı iz kalmaz, fakat şüphe yok ki altın, adı iyi olarak kalır.
  • Bu namaz, bu savaş ve bu oruç da kalmaz. Fakat can, iyi adla iyi sanla kalır.
  • Can böyle işler, böyle sözler gösterdi de cevherini, buyruk mihengine sürdü; 250
  • İnanışım doğrudur. İşte tanığım da buracıkta dedi. Fakat tanıklar şüphelidir.
  • Bil ki tanıkları tezkiye lazımdır: Senin davanı kabul etmek, tezkiyeye bağlıdır.
  • Sözü doğru söylemek, söze ait tanıktadır, ahdi korumak da işe ait tanıkta.
  • Söz tanığı eğri söylerse reddedilir, iş tanığı da eğri yürür, koşarsa yine reddedilir.
  • Sözde ve işte bir ayrılık olmamalı ki bu tanıklar kabul edilsin. 255
  • “Çalışmanız ayrı ayrı; aykırılıklar içindesiniz” Gündüz dikiyorsunuz gece söküyorsunuz!
  • Peki sözleri birbirine uymayan şahidi kim dinler? Meğer ki Allah kendi lütfu ile bir hilim göstere.
  • Söz ve iş, içtekini, sırrı meydana vurmaktadır. Her ikisi, gizli sırrı meydana çıkarır.
  • Tanığın tezkiye edildi mi kabul olunur, yoksa yerinde sayar emekler durur.
  • A inatçı, sen inat ettikçe onlar da ederler. “Sen onları bekleyedur onlar da bekliyorlar!.. 260
  • Mustafa aleyhisselam’ın konuğuna şahadeti arzetmesi
  • Bu söze son yoktur, Mustafa, ona iman etmesini söyledi, o da kabul etti.
  • O kutlu şahadet bağlanmış düğümleri çözdü.
  • İmana geldi. Mustafa ona dedi ki: Bu gece de bizim konuğumuz ol.
  • Adam vallahi dedi, ebedi olarak senin konuğunum. Nerede olursam olayım, nereye gidersem gideyim sana misafirim.
  • Beni dirilttin, senin azatlın, senin kapıcınım. Bu alemde senin sofranın başında, o alem de. 265
  • Bu seçilmiş sofradan başka bir sofra seçen kişinin boğazını, nihayet kemik yırtar deler.
  • Kim senin sofrandan başka bir sofraya giderse bil ki Şeytan, onunla bir kâseden yemek yer.
  • Kim senin komşuluğundan kaçarsa şüphe yok ki Şeytan, ona komşu olur.
  • Kim sensiz uzak bir yola giderse Şeytan onula yoldaş olur, onunla bir sofraya oturur.
  • Yüce ve güzel bir ata binse aya haset eder; Şeytan da ona arkadaş olur. 270
  • Nazlı karısı ondan bir çocuk doğursa Şeytan onun soyundan ona ortak kesilir.
  • Allah Kur’anda “Ey Mümin, Şeytana kafirlerin mallarında, evlatlarında ortak ol” buyurmuştur.
  • Peygamber bunu Ali’ye değer biçilmez sözleri arasında açıkça söylemiştir.
  • Konuk dedi ki: “Ey Allah elçisi, bulutsuz bir güneş gibi peygamberliği sen tamamladın, apaydın bir hale koydun.
  • Senin bu yaptığını iki yüz ana yapamaz. İsa bile bunu Azer’e yapmadı. 275
  • Senin yüzünden canım hemencecik ecelden kurtuldu. Azer de dirildi ama o anda yine öldü.
  • Arap o gece Peygambere konuk oldu, bir keçiden sağılan sütün yarısını ancak yiyebildi, ağzını silip çekildi.
  • Peygamber süt iç, yufka ekmeği ye diye ısrar ettiyse de Vallahi dedi, riyasız doydum.
  • Bu, ne tekellüf, ne sıkılma, ne de hile. Dün geceden daha ziyade doydum.
  • Bütün ev halkı şaştılar. Bu kandil, şu bir kara zeytin yağı ile nasıl doldu diye hayretlere düştüler. 280
  • Bir ebabil kuşunun gıdası, böyle bir fili nasıl doyurdu dediler.