Ne mutlu o hayvana ki oraya varır. Deve bile o yeşillikte kaybolur.
خرم آن حیوان که او آنجا شود ** اشتر اندر سبزه ناپیدا شود
Orada her yanda bir kaynak akmada. Orada hayvanlar, amana kavuşmuş, hepsi rahattaydı.
هر طرف در وی یکی چشمهی روان ** اندرو حیوان مرفه در امان
Eşek, eşekliğinden "A melun, sen oradasın da neden böyle zayıfsın?
از خری او را نمیگفت ای لعین ** تو از آنجایی چرا زاری چنین
Nerde neşen, semizliğin, nerde nurun, ferin? Neden bu sıkıntılara düşmüş bedenin böyle zayıf?2435
کو نشاط و فربهی و فر تو ** چیست این لاغر تن مضطر تو
Bu aç gözlülük, bu görmemezlik, senin yoksuzluğundandır, beylerbeyi olduğundan değil.
شرح روضه گر دروغ و زور نیست ** پس چرا چشمت ازو مخمور نیست
Madem kaynaktan geldin, neden kurusun?
این گدا چشمی و این نادیدگی ** از گدایی تست نه از بگلربگی
Madem misk ceylânısın, nerde sende misk kokusu?
چون ز چشمه آمدی چونی تو خشک ** ور تو ناف آهویی کو بوی مشک
Söylediğin, anlattığın şeylerden neden sende bir nişane yok ey yüce kişi?" diyemedi.
زانک میگویی و شرحش میکنی ** چون نشانی در تو نامد ای سنی
Bir devleti haber verende o devletin eserini ve nurunu göremezsen onun mukallit olduğuna hükmetmen lâzımdır. Bu hususta bir deve hikâyesini örnek getiriyoruz.
مثل آوردن اشتر در بیان آنک در مخبر دولتی فر و اثر آن چون نبینی جای متهم داشتن باشد کی او مقلدست در آن
Birisi, deveye "Ey izi kutlu, nerden geliyorsun?" dedi.2440
آن یکی پرسید اشتر را که هی ** از کجا میآیی ای اقبال پی
Deve dedi ki: Senin civarında bulunan sıcacık hamamdan. Adam, evet dedi, zaten dizinden belli!
گفت از حمام گرم کوی تو ** گفت خود پیداست در زانوی تو
İnatçı Firavun, Musa'nın ejderhasını görünce mühlet istedi, yumuşaklık gösterdi.
مار موسی دید فرعون عنود ** مهلتی میخواست نرمی مینمود
Akıllılar dediler ki: Bu, daha fazla sertleşmeliydi. Hani ya Tanrıydı ya!
زیرکان گفتند بایستی که این ** تندتر گشتی چو هست او رب دین
Mucize ister ejderha olsun, ister yılan. Onun Tanrılık kibri, Tanrılık hışımı ne oldu?
معجزهگر اژدها گر مار بد ** نخوت و خشم خداییاش چه شد
Oturunca "Ben yüce Tanrıyım" diyordu. Bir kurtcağız için bu yaltaklanma neden?2445
رب اعلی گر ویست اندر جلوس ** بهر یک کرمی چیست این چاپلوس
Senin nefsin, mezeyle, hurma şarabiyle sarhoşsa bil ki gayıp salkımını görmemiştir.
نفس تو تا مست نقلست و نبید ** دانک روحت خوشهی غیبی ندید
Çünkü o nuru görenlerde alâmetler vardır. Onlar, bu gurur yüzünden uzaklaşırlar.
که علاماتست زان دیدار نور ** التجافی منک عن دار الغرور
Acı suyun etrafında dönüp dolaşan kuş, tatlı suyu görmemiştir.
مرغ چون بر آب شوری میتند ** آب شیرین را ندیدست او مدد
Onun imanı da taklitten ibarettir. Canı, iman yüzünü görmemiştir.
بلک تقلیدست آن ایمان او ** روی ایمان را ندیده جان او
Mukallide yoldan da büyük bir tehlike vardır" yol kesen taşlanmış Şeytandan da.2450
پس خطر باشد مقلد را عظیم ** از ره و رهزن ز شیطان رجیم
Fakat hak nurunu görünce emin olur. Ondaki şüphe ıstırapları yatışır.
چون ببیند نور حق آمن شود ** ز اضطرابات شک او ساکن شود
Denizin köpüğü, aslı olan toprağa gelmedikçe çalkanır durur.
تا کف دریا نیاید سوی خاک ** که اصل او آمد بود در اصطکاک
O köpük, toprağa aittir, denizde gariptir. Gariplikte de ıstırap çekmesinden başka bir çaresi yoktur.
خاکی است آن کف غریبست اندر آب ** در غریبی چاره نبود ز اضطراب
Bir adamın gözü açıldı da o nakşı okudu mu artık Şeytan, bir daha ona el atamaz.
چونک چشمش باز شد و آن نقش خواند ** دیو را بر وی دگر دستی نماند
Eşek, tilkiye sırlar söyledi ama serserice söyledi, mukallitçe söyledi.2455
گرچه با روباه خر اسرار گفت ** سرسری گفت و مقلدوار گفت
Suyu övdü, fakat iştiyakı yoktu. Yüzünü, elbisesini yırttı, fakat âşık değildi.
آب را بستود و او تایق نبود ** رخ درید و جامه او عاشق نبود
Münafıkın özrü kabul edilmez. Çünkü o özür, dudağındadır, kalbinde değil.
از منافق عذر رد آمد نه خوب ** زانک در لب بود آن نه در قلوب
Elma kokusuna sahiptir ama elmaya değil. O koku, onda ancak zarar vermek için vardır.
بوی سیبش هست جزو سیب نیست ** بو درو جز از پی آسیب نیست
Bütün kadınlar, savaşta saf yarmazlar, feryat ve figan ederler.
حملهی زن در میان کارزار ** نشکند صف بلک گردد کارزار
Onu saf içinde aslan gibi görürsün, eline kılıcını almıştır ama eli titrer durur.2460