English    Türkçe    فارسی   

5
2510-2559

  • A oğlan, askerin önünde gidiyorsun ama bıyığının yalancılığına aletin tanıklık vermede. 2510
  • Gönül, namertlikle dolu olduktan sonra sakalınla, bıyığına, ancak gülünür.
  • Yağmur gibi gözyaşları dökerek tövbe et de bıyık ve sakalını, alay mevzuu olmadan kurtar.
  • Erlik ilâcını kullan da hamel burcundaki kızgın güneşe dön.
  • Mideyi bırak, gönül tarafına salın. Salın da Tanrıdan sana perdesiz bir selâm gelsin.
  • Kendine çekidüzen verecek bir iki adım at da aşk, kulağını tutup seni çeksin. 2515
  • Eşek, her ne kadar çekindiyse de nihayet tilki üstün oldu, onu aslanın bulunduğu ormana çekti
  • Tilki, hilede ayak diredi. Eşeğin sakalını tutup çekti.
  • Nerde o tekkenin ilâhicisi ki hararetle defe vurup "Eşek gitti, eşek gitti" desin?
  • Bir tavşan bile aslanı kuyuya sürüklerse bir tilki, eşeği çayırlığa nasıl sürüklemez?
  • Kulağını tıka da o ihsan ve lütuf sahibi velinin afsunundan başka bir afsun okuma.
  • Onun afsunu helvadan da tatlıdır. Hattâ o öyle bir erdir ki ayağının bastığı toprak, yüzlerce helvaya değer. 2520
  • Şarapla dolu koca küpler, onun dudaklarındaki şaraptan mayalanmıştır.
  • Ondan uzakta kalan can, lâ'al dudaklardaki şarabı görmediği için şaraba âşıktır.
  • Kör kuş, tatlı suyu görmemiş, kara ve acı suyun etrafında dönüp dolaşmasın!
  • Can Musası, gönlü Sina haline getirir, kör dudu kuşlarının gözlerini açar.
  • Can Şirininin Hüsrev'i nöbet urmuştur. Şehirde şeker ucuzlamıştır. 2525
  • Gayp Yusufları ordularını çekmede, şeker denklerini getirmede.
  • Mısır'dan gelen develerin yüzü bizim tarafa yönelmiş, ey dudu kuşları, şenlik seslerini duyun!
  • Şehrimiz, yarın şekerle dolacak. Şeker zaten ucuz ama daha da ucuzlayacak.
  • Ey tatlı sevenler, şekerlere bulanın, sofrası olanların körlüklerine rağmen dudu gibi şekerlere bakın.
  • Şeker kamışını dövün, iş ancak bundan ibaret Canlar feda edin, işte sevgili! 2530
  • Ya hey! Şarap üstüne şarap, meze üstüne meze. Artık minareye çık da sala ver!
  • Dokuz yıllık sirke tatlılaşıyor. Taş ve mermer, lâ'al ve altın haline geliyor.
  • Güneş, gökyüzünde elceğizlerini çırpmada. Zerreler, âşıklar gibi birbirleriyle oynaşmada.
  • Kaynaklar, yeşilliklerden, çayırlık, çimenliklerden mahmurlaştı. Gül, dallar üstünde çiçekler açıyor. 2535
  • Devlet gözü, tam bir büyü yapmada; ruh Mansur oldu, Enel Hak diye bağırmada.
  • Tilki bir eşeği baştan çıkarırsa ko çıkarsın. Sen eşek olma da gani yeme.
  • Birisi, korkusundan kendisini bir eve attı. Benzi safran gibi sararmış, dudakları gömgök olmuş, elleri söğüt yaprağı gibi tirtii- titriyordu. Ev sahibi hayrola, ne oldu? dedi. Adam, dışarıda eşekleri tutup yük yüklüyorlar diye cevap verdi. Ev sahibi : Peki a mübarek dedi, etekleri tutuyorlar Sen eşek değilsin ya, ne korkuyorsun? Adam dedi ki: öyle bir kızışmışlar, işe öyle bir sarılmışlar ki fark etmelerine imkân yok, korktum, ya beni de eşek diye tutarlarsa!
  • Birisi kaçıp bir eve sığındı. Korkudan benzi uçmuş, sapsarı kesilmiş, dudakları gövermişti.
  • Ev sahibi, peki dedi, A amcasının canı, eşekleri titremede.
  • Ne oldu, neden kaçtın? Neden böyle benzin attı? 2540
  • Adam dedi ki: Zâlim padişahı eğlendirmek için bugün sokakta ne kadar eşek varsa yakalıyorlar.
  • Ev sahibi, peki dedi. A amcasının canı, eşekleri yakalıyorlar. Sen eşek değilsin ya, bundan ne tasan var senin?
  • Adam dedi ki: Bu işe öyle bir girişmişler, öyle kızışmışlar ki beni bile eşek diye yakalarlarsa şaşılmaz.
  • Eşek yakalamaya el atmışlar, hiçbir şey farketmiyorlar artık!
  • Bir şeyi fark etmeyen kişiler, başımıza geçerlerse eşeğin sahibini de eşek diye götürürler mi, götürürler! 2545
  • Fakat bizim şehrimizin padişahı, abes iş yapmaz. Onun temyiz hassası vardır. O her şeyi duyar, her şeyi görür.
  • Adam ol da eşek tutanlardan korkma. Ey zamanenin İsası, eşek değilsin sen, ürkme.
  • Dördüncü kat gök, senin nurunla dolu. Hâşa, senin durağın ahır değildir.
  • Sen, bir iş için ahırdasın ama gökyüzünden de yücesin sen, yıldızlardan da.
  • İmrahor başkadır, eşek başka. Her ahıra giden eşek değildir. 2550
  • Neden böyle eşeğin kuyruğuna yapıştık, ardına düştük? Gül bahçesinden, güllerden bahset.
  • Narı, turuncu, elma dalını söyle. Şarabı ve sayısız güzelleri anlat.
  • Yahut dalgası inci olan, incisi söyleyen, gören denizi,
  • Yahut gül devşiren, yumurtaları altından, gümüşten olan kuşları söyle.
  • Yahut da ceylânları besleyen, hem sırt üstü, hem yüzükoyun uçan doğan kuşlarından bahset. 2555
  • Alemde gizli merdivenler vardır, basamak basamak tâ göğe kadar.
  • Her bulutun başka bir merdiveni vardır, her gidişin başka bir göğü.
  • Her biri, öbürünün halinden bihaberdir. Geniş bir ülkedir, ne başı var, ne sonu!
  • Bu, o neden böyle hoş diye şaşmaktadır; o, bu neden böyle şaşıyor diye hayrette.