English    Türkçe    فارسی   

5
2782-2831

  • Bu sözleri, bahane edip kalktı. O ihsan, doğru bir ihsan değildi, onun için kabul etmedi.
  • Beyin özü doğruydu, gıllügişi yoktu. Fakat her doğru, Şeyhin gözüne görünmez, o her doğruyu kabul etmezdi ki.
  • Tanrı, bana git, dilencilik ederek ekmek iste buyurdu dedi. 2785
  • Şeyhe, gayıptan, emrimle iki yıl dilencilik edip aldın. Bundan sonra alma, ver. Elini hasırın altına at. O hasırı Ebuhüreyre'nin torbasına döndürdüm. Âlemdekiler, bu âlemin ötesinde bir âlem olduğunu anlasınlar diye dilediğini o hasırın altında bulursun. O âlem, bir âlemdir ki o âlemde eline toprak alsan altın olur. O âleme ölü girse dirilir. En büyük kutsuzluk, oraya girince en büyük kutluluk haline gelir. Küfür, orada iman olur, zehir tiryak kesilir. O âlem, ne bu âlemin içindedir, ne dışında. Ne altında, ne üstünde. Ne bu âleme bitişiktir, ne bu âlemden ayrı. Neliksiz, niteliksiz bir âlemdir o âlem. Her an, o âlemden binlerce eser ve numune görünür. Nitekim elin sanatı, elin suretinin., gözün bakışı, gözün suretinin.. Dilin fasih oluşu, dilin suretinin ne içindedir, ne dışında, ne o surete bitişiktir, ne ayrı, Akıllı kişiye bir işaret yeter.
  • O iş eri, tam iki yıl bu işi yaptı. Ondan sonra Tanrı'dan emir geldi:
  • Bundan sonra ver, fakat kimseden isteme. Biz, sana bu kudreti gayıptan ihsan ettik.
  • Kim senden birden bine kadar ne isterse istesin elini hasırın altına sok, çıkar.
  • Bu zahmetsiz hazineden ver. Avucunda toprak altın kesilecektir, hemen ver.
  • Ne dilersen ver, hiç düşünme. Tanrı, bil ki sana çoklardan çok ihsanda bulundu. 2790
  • Ey dayanılan zat, elini hasırın altına daldır da ihsanımız, kötü gözlerden gizli kalsın.
  • Hasırın altından avucunu doldur, beli kırılmış, dilenciye sun.
  • Bundan böyle ardı arası kesilmeyecek, sonu gelmeyecek olan ihsanımızdan ver. Değerli inci isteyenlere hemen bahşet.
  • Yürü, "Tanrı eli, onların elleri üstündedir" sırrı sana verildi. Tanrı eli gibi sebepsiz, vesilesiz rızık saç. 2795
  • Borçluları borcundan kurtar. Alem döşemesini yağmur gibi yeşert.
  • Bu yıl da işi buydu ancak. Din rabbinin kesesinden boyuna altın verirdi.
  • Kara toprak, elinde altın kesilirdi. Hâtemi Tay, onun safında âdeta bir yoksuldu.
  • Şeyhin, isteyen kişi söylemeden içindekini bilmesi, borçluların ne kadar borcu olduğunu anlaması. Bu "Halkıma benim sıfatlarımla görün" hadîsi kutsinin nişanesidir.
  • Yoksul, ihtiyacını söylemese de o bilir, ne kadar ihtiyacı varsa verirdi.
  • O beli bükülmüş yoksulun gönlünde ne varsa ne fazla, ne noksan, o kadar verirdi ona. 2800
  • Ona, ne bildin ki bu kadar istiyor, bunu nerden anladın? derlerdi.
  • Derdi ki: Gönül evi bomboş, cennet gibi nasıl ki orada da (cennette) fakr ve ihtiyâç yoktur âdeta.
  • Orada yalnız Tanrı sevgisi var. Onun vuslatı hayalinden başka hiç kimsecikler yok.
  • Ben evi, iyi kötü, her şeyden sildim, süpürdüm. Evim, tek Tanrının sevgisiyle dolu.
  • Orada Tanrıdan başka ne görürsem benim malan değildir, benden bit şey isteyen yoksulun malıdır. 2805
  • Suda bir hurma fidanı, yahut hurmanın kırılıp eğilmiş, yeni aya dönmüş dalı görününce o akis, dışarıdaki fidanın, dışarıdaki dalın aksidir.
  • Suda bir suret görürsen o, dışarıda bulunan şeyin aksidir yiğidim.
  • Fakat suyun pislikten arınması için beden ırmağını temizlemek, arıtmak şarttır.
  • Bu suretle onda bir bulanıklık ve çerçöp kalmamalı ki yüzün, içine aksetsin, görünsün.
  • A adamcağız, bedeninde toprakla karışmış sudan başka ne var? Söyle. A gönül düşmanı, suyu, topraktan arıt. 2810
  • Halbuki sen, her an yemekle, içmekle o dereye daha fazla toprak dökmede, o suyu daha fazla bulandırmadasın.
  • Şeyhin, herkesin içinden geçeni bilmesinin sebebi
  • O suyun içinde hiçbir şeycikler bulunmadığında " yüzler, ona akseder, orada görünür.
  • Halbuki senin için temizlenmemiş. Evin, Şeytanla, adam olmayanlarla, canavarlarla dolu.
  • A eşek, inadından eşeklikte kalakaldın. Nerden Mesih'e ait ruhlardan bir koku alacaksın?
  • Orada bir hayal başgösterse hangi pusudan çıktığını nerden bileceksin? 2815
  • İçteki hayallerin süpürülmesi için beden, riyazatla hayale döner.
  • Eşeğin hile yüzünden tilkiye alet olması
  • Eşek bir hayli çalıştı, tilkiden korundu. Fakat köpek gibi acıkmıştı, açlı kendisine eş olmuştu.
  • Hırsı üstün geldi, sabrı zayıfladı. Ekmek sevdası, nice boğazlan yırtmıştır.
  • Kendisine hakikatler keşfedilen Peygamber, onun için "Az kaldı yoksulluk, küfür olayazdi" dedi.
  • O eşek, açlığa tutsak olmuştu. Hileyse bile dedi, tut ki öldüm. 2820
  • Bari bu açlık azabından kurtulurum ya. Yaşayış buysa ölüm bence daha iyi.
  • Önce tövbe etmiş, and içmişti ama nihayet eşekliğinden tövbesini de bozdu, andını da.
  • Hırs, insanı kör, ahmak eder, bilgisiz bir hale sokar, ölümü kolaylaştırır.
  • Halbuki ölüm, eşeklere kolay değildir. Çünkü ebedî canları yoktur ki.
  • Ebedî canı olmadığı için de kötülükte bulunan birisidir. Ecele cüreti, ahmaklıktandır. 2825
  • Çalış da ebedî cana ulaş, ölüm gününde de elinde bir azık bulunsun.
  • Kötü kişinin rızık veren Tanrıya güveni yoktur. Gayıptan ona rızkının cömertçe saçıldığına inanmaz.
  • Gerçi zaman zaman ona bir açlık verdi, verdi ama Tanrı ihsanı, şimdiye kadar onu rızıksız bırakmadı.
  • Eğer açlık olmasaydı imtilâya tutulurdun, ondan sonra da sende daha yüzlerce illet başgösterirdi.
  • Açlık illeti, hem lâtif oluş, hem hafif bir hale geliş, hem de Tanrı'ya yalvarıp ibadette bulunuş bakımından o illetlerden elbette daha iyidir. 2830
  • Açlık zahmeti, illetlerden daha iyidir; hele açlıkta yüzlerce fayda ve hüner de varken.
  • Az yeyiş ve açlığın iyiliği