- Sen, fer'e bakıyorsun; asıldan haberin bile yok. Biz fer'iz, asıl olan kader hükümleridir.
- ناظر فرعی ز اصلی بیخبر ** فرع ماییم اصل احکام قدر
- Kaza ve kader, dönüp duran gökyüzünün bile yolunu kaybeder. Yüzlerce Utarid'i kaza ve kader, aptallaştırır.
- چرخ گردان را قضا گمره کند ** صدعطارد را قضا ابله کند
- Çare âlemini daraltır, demirle mermeri bile eritir, su haline getirir.
- تنگ گرداند جهان چاره را ** آب گرداند حدید و خاره را
- Ey bu yolu adım adım adımlamaya karar veren kişi, sen hamın hamısın, hamın hamısın, hamın hamı!
- ای قراری داده ره را گام گام ** خام خامی خام خامی خام خام
- Değirmen taşının dönüşünü gördün, bari gel de dereyi de gör. 2900
- چون بدیدی گردش سنگ آسیا ** آب جو را هم ببین آخر بیا
- Toprağı, tozu havalanmış görmedesin, toprağın arasında yeli de gör.
- خاک را دیدی برآمد در هوا ** در میان خاک بنگر باد را
- Düşünce kaplarını kaynar görmedesin, aklın başına devşir de ateşe de bak.
- دیگهای فکر میبینی به جوش ** اندر آتش هم نظر میکن به هوش
- Tanrı, Eyyub'a ihsanlarını söylerken ben, senin her kılına bir sabır verdim dedi.
- گفت حق ایوب را در مکرمت ** من بهر موییت صبری دادمت
- Kendine gel de sabrına bu kadar bakma. Sabrı gördün, sabır vereni de gör.
- هین به صبر خود مکن چندین نظر ** صبر دیدی صبر دادن را نگر
- Dolabın dönüşünü ne vakte dek göreceksin? Başını çevir de hızlı ve coşkun coşkun akan suyu da gör. 2905
- چند بینی گردش دولاب را ** سر برون کن هم ببین تیز آب را
- Görüyorum deyip duruyorsun ama onu .görmenin birçok ayan beyan nişaneleri vardır.
- تو همیگویی که میبینم ولیک ** دید آن را بس علامتهاست نیک
- Şöyle denizin köpüğünü görüverdin mi hayran olman lâzım ki denizi de göresin.
- گردش کف را چو دیدی مختصر ** حیرتت باید به دریا در نگر
- Köpüğü gören, sırlar söyler. Fakat denizi gören şaşırır kalır.
- آنک کف را دید سر گویان بود ** وانک دریا دید او حیران بود
- Köpüğü gören, niyetlerde bulunur; denizi gören, gönlünü deniz haline getirir.
- آنک کف را دید نیتها کند ** وانک دریا دید دل دریا کند
- Köpükleri gören, onları sayar döker. Denizi görenin irade ve ihtiyarı kalmaz. 2910
- آنک کفها دید باشد در شمار ** و آنک دریا دید شد بیاختیار
- Köpüğü gören dönüp dolaşmaya düşer. Denizi görende hiçbir gıllügiş kalmaz.
- آنک او کف دید در گردش بود ** وانک دریا دید او بیغش بود
- Müslümanın bir Mecusiyi dine davet etmesi. Şeytanın, Tanrı kapısındaki hali
- دعوت کردن مسلمان مغ را
- Bir adam, Mecusinin birine, yahu, gel de müslüman ol, müslümanlar arasına karış dedi.
- مر مغی را گفت مردی کای فلان ** هین مسلمان شو بباش از مومنان
- Mecusi dedi ki: Tanrı dilerse imana gelirim, ihsanını çoğaltırsa yakın elde ederim dedi.
- گفت اگر خواهد خدا مومن شوم ** ور فزاید فضل هم موقن شوم
- Müslüman dedi ki: Tanrı, senin imana gelmeni canını cehennemden kurtarmak diler.
- گفت میخواهد خدا ایمان تو ** تا رهد از دست دوزخ جان تو
- Ama kötü nefsin, o çirkin Şeytanın seni küfür tarafının, kilisenin bulunduğu yere çekmektedir. 2915
- لیک نفس نحس و آن شیطان زشت ** میکشندت سوی کفران و کنشت
- Mecusi, ey insaf sahibi dedi, mademki onlar üstün, ben de güçlü kuvvetli, olana dost olurum.
- گفت ای منصف چو ایشان غالباند ** یار او باشم که باشد زورمند
- Üstün olana dost olabilir, beni daha fazla ve kuvvetle çekenin bulunduğu yere gidebilirim.
- یار آن تانم بدن کو غالبست ** آن طرف افتم که غالب جاذبست
- Tanrı, benden adamakıllı öz doğruluğu istiyormuş. Dileği yerine gelmedikten sonra ne fayda?
- چون خدا میخواست از من صدق زفت ** خواست او چه سود چون پیشش نرفت
- Nefis ve Şeytan, kendi dileğini yürüttükten sonra Tanrı inayeti kahroldu, paramparça oldu demektir
- نفس و شیطان خواست خود را پیش برد ** وآن عنایت قهر گشت و خرد و مرد
- Sen bir köşk, bir saray yaparsın. Onu yüzlerce nakışlarla, resimlerle bezersin. 2920
- تو یکی قصر و سرایی ساختی ** اندرو صد نقش خوش افراختی
- Sen Onun bir hayır yurdu, bir mescit olmasını istersin ama başka biri çıkar gelir, orayı kilise, manastır yapar.
- خواستی مسجد بود آن جای خیر ** دیگری آمد مر آن را ساخت دیر
- Yahut da sen bir kumaş dokur, ondan giyinmek için kendine bir kaftan yapmak istersin.
- یا تو بافیدی یکی کرباس تا ** خوش بسازی بهر پوشیدن قبا
- Sen kaftan istersin ama düşman, inadı yüzünden senin rağmine o kumaştan bir şalvar yapar.
- تو قبا میخواستی خصم از نبرد ** رغم تو کرباس را شلوار کرد
- چاره کرباس چه بود جان من ** جز زبون رای آن غالب شدن
- Kumaş sahibi zebun oldu, kumaşın ne kabahati var? Üstün olana alt olmayan kimdir ki? 2925
- او زبون شد جرم این کرباس چیست ** آنک او مغلوب غالب نیست کیست
- Birisi, ev sahibinin isteği olmadan sürüp gelir, onun yurduna diken ekerse,
- چون کسی بیخواست او بر وی براند ** خاربن در ملک و خانهی او نشاند
- Ev sahibi, elbette horluğa düşmek zorundadır. Ona böyle bir horluk, çaresiz gelip çatar.
- صاحب خانه بدین خواری بود ** که چنین بر وی خلاقت میرود
- Ben de taze ve yeni isem de ne çare?Hor hakir oldum işte.Sevgili böyle istiyor,ben de hor oluyorum.
- هم خلق گردم من ار تازه و نوم ** چونک یار این چنین خواری شوم
- Nefsin istediği olduktan sonra artık,bir işi Tanrı dilerse olur demek,bir alaydan ibarettir.
- چونک خواه نفس آمد مستعان ** تسخر آمد ایش شاء الله کان
- Ben,Mecusilerin kusuru,yahut kafirsem de Tanrı hakkında yine böyle bir zanda bulunamam. 2930
- من اگر ننگ مغان یا کافرم ** آن نیم که بر خدا این ظن برم
- Bir kimse,onun dileği olmadan ülkesinde gezsin,dolaşsın,buyruk yürütsün...buna imkan yoktur.
- که کسی ناخواه او و رغم او ** گردد اندر ملکت او حکم جو
- Birisi onu ülkesini ele geçirsin de soluğu yaratan Tanrı,bir nefes bile alamasın,bir şey bile söylemesin, böyle şey olmaz.
- ملکت او را فرو گیرد چنین ** که نیارد دم زدن دم آفرین
- Eğer Tanrı,bir adamdan şeytanı sürüp kovmak diler de buna rağmen Şeytan,her an o adamın derdini arttırırsa,
- دفع او میخواهد و میبایدش ** دیو هر دم غصه میافزایدش
- Bu şeytana kul olmak gerek. Çünkü her mecliste üstün çıkan o.
- بندهی این دیو میباید شدن ** چونک غالب اوست در هر انجمن
- Ben, aman Şeytan bunu benden kapmasın der durursam peki,böyle bir anda o ihsanlar sahibi Tanrı neden elimi tutmaz. 2935
- تا مبادا کین کشد شیطان ز من ** پس چه دستم گیرد آنجا ذوالمنن
- Onun dilediği oluyorsa artık benim işim kimden düzelir ki?
- آنک او خواهد مراد او شود ** از کی کار من دگر نیکو شود
- Şeytanın Tanrı kapısındaki hali
- مثل شیطان بر در رحمان
- Haşa;Tanrı,neyi dilerse o olur. O,mekan aleminde de hakimdir, mekansızlık aleminde de.
- حاش لله ایش شاء الله کان ** حاکم آمد در مکان و لامکان
- Hiçbir kimse,onun ülkesinde onun emri olmadıkça bir kılı bile kımıldatamaz.
- هیچ کس در ملک او بیامر او ** در نیفزاید سر یک تای مو
- Mülk onundur,ferman onun.Onun kapısında en aşağılık köpek, Şeytandır,
- ملک ملک اوست فرمان آن او ** کمترین سگ بر در آن شیطان او
- Türkmenin, kapısında bir köpeği olsa,o köpek,onun kapısına yüzünü,başını koyup yatsa, 2940
- ترکمان را گر سگی باشد به در ** بر درش بنهاده باشد رو و سر
- Evin çocukları,kuyruğunu bile çekseler aldırmaz, onların ellerinde oyuncak olur.
- کودکان خانه دمش میکشند ** باشد اندر دست طفلان خوارمند
- Fakat yoldan bir yabancı geçse erkek arslan gibi ona saldırır.
- باز اگر بیگانهای معبر کند ** حمله بر وی همچو شیر نر کند
- Çünkü 'Kafirlere şiddetlidir',dosta gül gibidir, düşmana diken gibi.
- که اشداء علی الکفار شد ** با ولی گل با عدو چون خار شد
- Türkmen,ona tutmaç suyu bile verse o, buna razı olur, bekçiliğini yapar.
- ز آب تتماجی که دادش ترکمان ** آنچنان وافی شدست و پاسبان
- Peki, köpek Şeytanı da Tanrı yaratmıştır. Onda yüzlerce düşünce, yüzlerce hile halk etmiştir. 2945
- پس سگ شیطان که حق هستش کند ** اندرو صد فکرت و حیلت تند