Bütün âlem, ihtiyarı ikrar eder, emrin nehyin, şunu getir, onu getirme demenin hak olduğunu söyler de,
جملهی عالم مقر در اختیار ** امر و نهی این میار و آن بیار
O, daima emir ve nehiy yoktur. Yapılan işler, dileğimizle değildir deyip durur.
او همی گوید که امر و نهی لاست ** اختیاری نیست این جمله خطاست
Arkadaş, duyguyu hayvan bile ikrar eder. Fakat bu husustaki delil, pek incedir.3020
حس را حیوان مقرست ای رفیق ** لیک ادراک دلیل آمد دقیق
Zira biz, ihtiyarımızı duyarız. Bize bir işi teklif etmek, yerindedir.
زانک محسوسست ما را اختیار ** خوب میآید برو تکلیف کار
Bir şey dileyerek yapıp yapmamak, yahut zorda kalmak, öfke, dayanıp hoş görmek, tokluk ve açlık gibi vicdani idrâk, sarıyı o kırmızıdan fark etmek, küçüğü büyükten, acıyı tatlıdan, miski pislikten, dokunma duygusu ile katıyı yumuşaktan, sıcağı soğuktan, yakıcıyı, çok sıcak şeyden, yaşı kurudan ve yine dokunarak duvarı ağaçtan ayırdetme gibi duygu yerine kaimdir. Şu halde vicdanî anlayışı inkâr eden, duyguyu inkâr eder, hattâ bundan da beterdir. Vicdani anlayış, duygudan daha açıktır. Çünkü duyguyu bağlamak ve duymadan menetmek, duygunun meydana geleceği yolu bağlamak mümkündür. Fakat vicdanî anlayışı menetmenin imkânı yoktur. Akıllıya bir işaret yeter.
درک وجدانی چون اختیار و اضطرار و خشم و اصطبار و سیری و ناهار به جای حس است کی زرد از سرخ بداند و فرق کند و خرد از بزرگ و طلخ از شیرین و مشک از سرگین و درشت از نرم به حس مس و گرم از سرد و سوزان از شیر گرم و تر از خشک و مس دیوار از مس درخت پس منکر وجدانی منکر حس باشد و زیاده که وجدانی از حس ظاهرترست زیرا حس را توان بستن و منع کردن از احساس و بستن راه و مدخل وجدانیات را ممکن نیست و العاقل تکفیه الاشارة
Vicdanî anlayış, duygu yerine kaimdir. Her ikisi de bir arktan akar.
درک وجدانی به جای حس بود ** هر دو در یک جدول ای عم میرود
Onun için bu anlayışa yap, yapma diye emir etmek, nehiyde bulunmak, onunla maceralara girişmek, söyleşmek yerindedir.
نغز میآید برو کن یا مکن ** امر و نهی و ماجراها و سخن
Yarın bunu, yahut onu yapayım demek ihtiyara delildir güzelim.
این که فردا این کنم یا آن کنم ** این دلیل اختیارست ای صنم
Yaptığın kötülük yüzünden pişman olman da ihtiyarına delâlet eder, demek ki kendi ihtiyarınla pişman oldun, doğru yolu buldun.3025
وان پشیمانی که خوردی زان بدی ** ز اختیار خویش گشتی مهتدی
Bütün Kur'an, emirdir, nehiydir, korkutmadır. Mermer taşa kim emir verir, bunu kim görmüştür?
جمله قران امر و نهیست و وعید ** امر کردن سنگ مرمر را کی دید
Akıllı bilgili adam, toprak parçasına, taşa hükmeder mi ?
هیچ دانا هیچ عاقل این کند ** با کلوخ و سنگ خشم و کین کند
Ey ölüler, âcizler, böyle yapın, şöyle edin dedim, neden yapmadınız der mi?
که بگفتم کین چنین کن یا چنان ** چون نکردید ای موات و عاجزان
Akıl, tahta parçasına taşa hükmeder mi? Akıl sahibi, resme,
عقل کی حکمی کند بر چوب و سنگ ** عقل کی چنگی زند بر نقش چنگ
Be hey eli bağlı, ayağı kırık yiğit, mızrağı al; da savaşa gel diye el atar, buyruk yürütmeye kalkar mı?3030
کای غلام بسته دست اشکستهپا ** نیزه برگیر و بیا سوی وغا
Peki... Yıldızları ve gökyüzünü yaratan Tanrı,, cahilcesine nasıl emir ve nehiyde bulunur?
خالقی که اختر و گردون کند ** امر و نهی جاهلانه چون کند
Kulda ihtiyar yoktur diye Tanrı'dan güya âciz ihtimalini gidermeye kalkıştın ama onu cahil, ahmak ve aptal yaptın.
احتمال عجز از حق راندی ** جاهل و گیج و سفیهش خواندی
Kader yoktur, kul, kendi ihtiyariyle iş yapar demekte hiç olmazsa aciz yoktur, hattâ olsa bile cahillik, acizlikten beterdir.
عجز نبود از قدر ور گر بود ** جاهلی از عاجزی بدتر بود
Türk, kereminden konuğa der ki, kapıma köpeksiz gel, yırtık hırkayla gelme.
ترک میگوید قنق را از کرم ** بیسگ و بیدلق آ سوی درم
Falan yerden edeplice gel de köpeğim, senden ağzını, dudağını bağlasın.3035
وز فلان سوی اندر آ هین با ادب ** تا سگم بندد ز تو دندان و لب
Sense bu sözün tam aksini tutar, otağın kapısına gidersin. Elbette köpek seni yaralar.
تو به عکس آن کنی بر در روی ** لاجرم از زخم سگ خسته شوی
Kullar nasıl gitmişlerse öyle git ki köpeği, sana karşı kin ve merhametli olsun.
آنچنان رو که غلامان رفتهاند ** تا سگش گردد حلیم و مهرمند
Sen tutar, kendinle beraber bir köpek, yahut tilki götürürsen elbette her çadırın altından bir köpek çıkar, başına üşüşürler.
تو سگی با خود بری یا روبهی ** سگ بشورد از بن هر خرگهی
Tanrı'dan başkasında ihtiyar yoksa suçluya ne kızıyorsun?
غیر حق را گر نباشد اختیار ** خشم چون میآیدت بر جرمدار
Neden düşmana karşı diş biler durursun? Nasıl onun suçunu, kusurunu görürsün?3040
چون همیخایی تو دندان بر عدو ** چون همی بینی گناه و جرم ازو
Evin damından bir odun kırılıp düşse de seni adamakıllı yaralasa,
گر ز سقف خانه چوبی بشکند ** بر تو افتد سخت مجروحت کند
Hiç o tahta parçasına kızar mısın, hiç ona kinlenir misin?
هیچ خشمی آیدت بر چوب سقف ** هیچ اندر کین او باشی تو وقف
Neden bana vurdu da elimi kırdı? O benim can düşmanımmış der misin?
که چرا بر من زد و دستم شکست ** او عدو و خصم جان من بدست
Neden küçük çocukları döversin de büyüklere dokunmazsın?
کودکان خرد را چون میزنی ** چون بزرگان را منزه میکنی
Malını çalan hırsızı gösterir, tut şunu, elini ayağını kır, onu esir et dersin.3045
آنک دزدد مال تو گویی بگیر ** دست و پایش را ببر سازش اسیر
Karına göz koyana karşı yüz binlerce defa coşar, köpürürsün.
وآنک قصد عورت تو میکند ** صد هزاران خشم از تو میدمد
Fakat sel gelse de eşyanı götürse akıl, hiç sele kızar, kinlenir mi?
گر بیاید سیل و رخت تو برد ** هیچ با سیل آورد کینی خرد
Yahut yel esse de sarığını kapıp uçursa gönlünde yele karşı bir hiddet peydahlanır mı?
ور بیامد باد و دستارت ربود ** کی ترا با باد دل خشمی نمود
Öfke, cebrice, özürlere girişmeyesin diye sana ihtiyarin olduğunu anlatıp durmadadır.
خشم در تو شد بیان اختیار ** تا نگویی جبریانه اعتذار
Deveci, bir deveyi dövse o deve, dövene kasdeder.3050
گر شتربان اشتری را میزند ** آن شتر قصد زننده میکند
Devecinin değneğine kızmaz. Görüyorsun ya deve bile ihtiyardan bir kolcuya sahiptir.
خشم اشتر نیست با آن چوب او ** پس ز مختاری شتر بردست بو
Yine böylece bir köpeğe taş atsan iki büklüm olur da sana salar.
همچنین سگ گر برو سنگی زنی ** بر تو آرد حمله گردد منثنی
Hattâ seni bırakıp o taşı yakalarsa, ısırırsa o da yine sana olan kızgınlığındandır. Çünkü sen ondan uzaktasın, sana el atamıyor, onu ısırıyor.
سنگ را گر گیرد از خشم توست ** که تو دوری و ندارد بر تو دست
Hayvani olan akıl bile ihtiyarı biliyor.Artık sen ey insani akıl, utan da ihtiyar yoktur deme.
عقل حیوانی چو دانست اختیار ** این مگو ای عقل انسان شرم دار
İhtiyar, apaydın meydandadır ama o obur, sahur yemeği tamahiyle gözünü nurdan kapar.3055
روشنست این لیکن از طمع سحور ** آن خورنده چشم میبندد ز نور
Çünkü onun bütün meyli, ekmek yemeyedir, bunun için yüzünü karanlığa tutar da daha gündüz olmadı der.
چونک کلی میل او نان خوردنیست ** رو به تاریکی نهد که روز نیست
Hırs, gündüzü bile gizledikten sonra artık delile sırtını çevirirse şaşılmaz.
حرص چون خورشید را پنهان کند ** چه عجب گر پشت بر برهان کند
Halkın ihtiyarına ve kaza ve kaderin ihtiyarıgidermeyeceğine dair hikâye
حکایت هم در بیان تقریر اختیار خلق و بیان آنک تقدیر و قضا سلب کنندهی اختیار نیست
Bir hırsız, şahneye dedi ki: Efendim, yaptığım i}, Tanrı takdiri.
گفت دزدی شحنه را کای پادشاه ** آنچ کردم بود آن حکم اله
Şahne dedi ki:A iki gözümün nuru, benim yaptığım da Tanrının hikmeti, Tanrı'nın takdiri!
گفت شحنه آنچ من هم میکنم ** حکم حقست ای دو چشم روشنم
Birisi bir dükkândan bir turp çalsa da a akilli kişi, bu Tanrı takdiri dese,3060
از دکانی گر کسی تربی برد ** کین ز حکم ایزدست ای با خرد
Başına iki üç yumruk vurur da bu da Tanrı takdiri dersin, koy turpu yerine!
بر سرش کوبی دو سه مشت ای کره ** حکم حقست این که اینجا باز نه
A herzevekil, bir nebat hususunda bakkal bile bu gadri kabul etmiyor da,
در یکی تره چو این عذر ای فضول ** مینیاید پیش بقالی قبول
Sen buna nasıl güveniyor, ejderhanın çevresinde dönüp dolaşıyorsun?
چون بدین عذر اعتمادی میکنی ** بر حوالی اژدهایی میتنی
Böyle bir özürle ey akılsız adam, kanını da tamamıyla sebil ettin, malını da, karını da, öyle mi?
از چنین عذر ای سلیم نانبیل ** خون و مال و زن همه کردی سبیل
Şu halde birisi de senin bıyığını tutup yolsa da özür getirse, kendisini mecbur gösterse kabul mu edeceksin?3065
هر کسی پس سبلت تو بر کند ** عذر آرد خویش را مضطر کند
Tanrı hükmü, sana özür olabiliyorsa âlâ, öğren de bana fetva ver bakalım.
حکم حق گر عذر میشاید ترا ** پس بیاموز و بده فتوی مرا
Benim de yüzlerce isteğim, şehvetim var da elim, korkudan, Tanrı heybetinden bağlı.
که مرا صد آرزو و شهوتست ** دست من بسته ز بیم و هیبتست