Her ikisi de odur.Fakat mahsulün aslı tanedir,o saman çöpü,feridir.
هر دو او باشد ولیک از ریع زرع ** دانه باشد اصل و آن که پره فرع
Tanrı hikmeti,bu zıtları birbiriyle kaynaştırdı.Ey kasap,şu oyluk eti,gerdanla beraber işte.
حکمت این اضداد را با هم ببست ** ای قصاب این گردران با گردنست
Ruh,bedensiz bir iş yapamaz.Kalıbın da ruhsuz soğur,donar.
روح بیقالب نداند کار کرد ** قالبت بیجان فسرده بود و سرد
Kalıbın meydandadır da canın gizli.Alemin sebepleri de şu ikisinden düzelmiştir.
قالبت پیدا و آن جانت نهان ** راست شد زین هر دو اسباب جهان
Toprağı,bir adamın başına atarsan baş yarmaz.Suyu birinin başına atsan yine baş yarılmaz.3425
خاک را بر سر زنی سر نشکند ** آب را بر سر زنی در نشکند
Baş yarmak istiyorsan suyla toprağı birbirine katıp kerpiç yapman gerek.
گر تو میخواهی که سر را بشکنی ** آب را و خاک را بر هم زنی
Baş yardın mı o kerpiçin suyu,aslına gider,ayrılış gününde toprak da toprağa kavuşur.
چون شکستی سر رود آبش به اصل ** خاک سوی خاک آید روز فصل
Tanrı'nın suyla toprağı birleştirmesindeki hikmeti,niyazla,inattan hasıl olur.
حکمتی که بود حق را ز ازدواج ** گشت حاصل از نیاز و از لجاج
Ondan sonra daha başka birleşmeler meydana gelir ki onları ne kulak duymuştur,ne göz görmüştür.
باشد آنگه ازدواجات دگر ** لا سمع اذن و لا عین بصر
Kulak duysaydı kulak olarak kalır, yahut artık başka sözleri duyabilir miydi?3430
گر شنیدی اذن کی ماندی اذن ** یا کجا کردی دگر ضبط سخن
Kar ve buz, güneşi görseydi buzluktan ümidini keser giderdi.
گر بدیدی برف و یخ خورشید را ** از یخی برداشتی اومید را
Damarlarına, iliklerine kadar su kesilirdi de bava Davud'u, ondan zırh yapardı.
آب گشتی بیعروق و بیگره ** ز آب داود هوا کردی زره
Her ağacın canına derman olurdu. Her ağaç, onun kudumiyle devlet bulurdu.
پس شدی درمان جان هر درخت ** هر درختی از قدومش نیکبخت
Halbuki o donmuş buz, öylece kalakaldı da ağaçlara, bana dokunmayın demeye başladı.
آن یخی بفسرده در خود مانده ** لا مساسی با درختان خوانده
O buz gibi donup kalan adamın cismi de ne bir şeyle uyuşup birleşir, ne de bir şey, onunla uzlaşır.O, ancak kendi nefsinin hırsı peşindedir.3435
لیس یالف لیس یلف جسمه ** لیس الا شح نفس قسمه
O da faydasız değildir, ondan da ciğerler tazelenir. Fakat yeşillik çavuşu da değildir, yeşillik padişahı da değil.
نیست ضایع زو شود تازه جگر ** لیک نبود پیک و سلطان خضر
Eyaz, senin yıldızın, pek yücedir. Her burç, ona durak olamaz.
ای ایاز استارهی تو بس بلند ** نیست هر برجی عبورش را پسند
Himmetin öyle her vefayı beğenir, saflığın, öyle her saflığı seçip kabul eder mi hiç?
هر وفا را کی پسندد همتت ** هر صفا را کی گزیند صفوتت
Bir beyin, kölesine, git, şarap getir demesi. Köle şarap testisiyle şarap getirirken doğrulukla emreden bir zahidin, yolda bir taşla testiyi kırması. Emîrin, duyunca zahidi tedibe gitmesi. Bu vak'a Isa aleyhisselâm zamanında oldu. O vakit daha şarap haram edilmemişti. Fakat zahit, takva göstermede ve halkı zevkten alıkoymaktaydı
حکایت آن امیر کی غلام را گفت کی می بیار غلام رفت و سبوی می آورد در راه زاهدی بود امر معروف کرد زد سنگی و سبو را بشکست امیر بشنید و قصد گوشمال زاهد کرد و این قصد در عهد دین عیسی بود علیهالسلام کی هنوز می حرام نشده بود ولیکن زاهد تقزیزی میکرد و از تنعم منع میکرد
Neşeli ve şaraba düşkün bir bey vardı.Her mahmurun, her çaresiz kişinin sığındığı bir zattı.
بود امیری خوش دلی میبارهای ** کهف هر مخمور و هر بیچارهای
Esirgeyici, yoksulları korur, adaletli, altınlar, inciler bağışlayıcı, deryadil bir adamdı.3440
مشفقی مسکیننوازی عادلی ** جوهری زربخششی دریادلی
Erlerin padişahı, inanmış adamların beyi, yol bilir,sırdan anlar, dostlarını görür gözetir bir zattı.
شاه مردان و امیرالمومنین ** راهبان و رازدان و دوستبین
İsa'nın zamanı, Mesih'in devriydi. Halkın gönlünü alan, kimseyi incitmemeye gayret eden o güzel beye,
دور عیسی بود و ایام مسیح ** خلق دلدار و کمآزار و ملیح
Bir gece ansızın konuk geldi. O konuk da onun gibi hoş ve iyi bir beydi.
آمدش مهمان بناگاهان شبی ** هم امیری جنس او خوشمذهبی
Neşelensinler diye şarap içmek istediler. O zaman şarap helâldi.
باده میبایستشان در نظم حال ** باده بود آن وقت ماذون و حلال