Toprağı,bir adamın başına atarsan baş yarmaz.Suyu birinin başına atsan yine baş yarılmaz.3425
خاک را بر سر زنی سر نشکند ** آب را بر سر زنی در نشکند
Baş yarmak istiyorsan suyla toprağı birbirine katıp kerpiç yapman gerek.
گر تو میخواهی که سر را بشکنی ** آب را و خاک را بر هم زنی
Baş yardın mı o kerpiçin suyu,aslına gider,ayrılış gününde toprak da toprağa kavuşur.
چون شکستی سر رود آبش به اصل ** خاک سوی خاک آید روز فصل
Tanrı'nın suyla toprağı birleştirmesindeki hikmeti,niyazla,inattan hasıl olur.
حکمتی که بود حق را ز ازدواج ** گشت حاصل از نیاز و از لجاج
Ondan sonra daha başka birleşmeler meydana gelir ki onları ne kulak duymuştur,ne göz görmüştür.
باشد آنگه ازدواجات دگر ** لا سمع اذن و لا عین بصر
Kulak duysaydı kulak olarak kalır, yahut artık başka sözleri duyabilir miydi?3430
گر شنیدی اذن کی ماندی اذن ** یا کجا کردی دگر ضبط سخن
Kar ve buz, güneşi görseydi buzluktan ümidini keser giderdi.
گر بدیدی برف و یخ خورشید را ** از یخی برداشتی اومید را
Damarlarına, iliklerine kadar su kesilirdi de bava Davud'u, ondan zırh yapardı.
آب گشتی بیعروق و بیگره ** ز آب داود هوا کردی زره
Her ağacın canına derman olurdu. Her ağaç, onun kudumiyle devlet bulurdu.
پس شدی درمان جان هر درخت ** هر درختی از قدومش نیکبخت
Halbuki o donmuş buz, öylece kalakaldı da ağaçlara, bana dokunmayın demeye başladı.
آن یخی بفسرده در خود مانده ** لا مساسی با درختان خوانده
O buz gibi donup kalan adamın cismi de ne bir şeyle uyuşup birleşir, ne de bir şey, onunla uzlaşır.O, ancak kendi nefsinin hırsı peşindedir.3435
لیس یالف لیس یلف جسمه ** لیس الا شح نفس قسمه
O da faydasız değildir, ondan da ciğerler tazelenir. Fakat yeşillik çavuşu da değildir, yeşillik padişahı da değil.
نیست ضایع زو شود تازه جگر ** لیک نبود پیک و سلطان خضر
Eyaz, senin yıldızın, pek yücedir. Her burç, ona durak olamaz.
ای ایاز استارهی تو بس بلند ** نیست هر برجی عبورش را پسند
Himmetin öyle her vefayı beğenir, saflığın, öyle her saflığı seçip kabul eder mi hiç?
هر وفا را کی پسندد همتت ** هر صفا را کی گزیند صفوتت
Bir beyin, kölesine, git, şarap getir demesi. Köle şarap testisiyle şarap getirirken doğrulukla emreden bir zahidin, yolda bir taşla testiyi kırması. Emîrin, duyunca zahidi tedibe gitmesi. Bu vak'a Isa aleyhisselâm zamanında oldu. O vakit daha şarap haram edilmemişti. Fakat zahit, takva göstermede ve halkı zevkten alıkoymaktaydı
حکایت آن امیر کی غلام را گفت کی می بیار غلام رفت و سبوی می آورد در راه زاهدی بود امر معروف کرد زد سنگی و سبو را بشکست امیر بشنید و قصد گوشمال زاهد کرد و این قصد در عهد دین عیسی بود علیهالسلام کی هنوز می حرام نشده بود ولیکن زاهد تقزیزی میکرد و از تنعم منع میکرد
Neşeli ve şaraba düşkün bir bey vardı.Her mahmurun, her çaresiz kişinin sığındığı bir zattı.
بود امیری خوش دلی میبارهای ** کهف هر مخمور و هر بیچارهای
Esirgeyici, yoksulları korur, adaletli, altınlar, inciler bağışlayıcı, deryadil bir adamdı.3440
مشفقی مسکیننوازی عادلی ** جوهری زربخششی دریادلی
Erlerin padişahı, inanmış adamların beyi, yol bilir,sırdan anlar, dostlarını görür gözetir bir zattı.
شاه مردان و امیرالمومنین ** راهبان و رازدان و دوستبین
İsa'nın zamanı, Mesih'in devriydi. Halkın gönlünü alan, kimseyi incitmemeye gayret eden o güzel beye,
دور عیسی بود و ایام مسیح ** خلق دلدار و کمآزار و ملیح
Bir gece ansızın konuk geldi. O konuk da onun gibi hoş ve iyi bir beydi.
آمدش مهمان بناگاهان شبی ** هم امیری جنس او خوشمذهبی
Neşelensinler diye şarap içmek istediler. O zaman şarap helâldi.
باده میبایستشان در نظم حال ** باده بود آن وقت ماذون و حلال
گفت زاهد در سبوها چیست آن ** گفت باده گفت آن کیست آن
Köle, o ulu beyin dedi. Zahit dedi ki: Tânrı'yı dileyen kişinin ameli böyle mi olur?
گفت آن آن فلان میر اجل ** گفت طالب را چنین باشد عمل
Hem Tanrı'yı istiyor, hem de içip eğleniyor ha! Şeytan şarabı sonra da yarım akıl, öyle mi?
طالب یزدان و آنگه عیش و نوش ** بادهی شیطان و آنگه نیم هوش
Senin aklın, şarapsız böyle dağınık.. Aklına akıllar katmak gerek.3470
هوش تو بی می چنین پژمرده است ** هوشها باید بر آن هوش تو بست
Ya sarhoş olunca aklin ne hale gelir ey bir kuş gibi sarhoşluk tuzağına tutulmuş adam?
تا چه باشد هوش تو هنگام سکر ** ای چو مرغی گشته صید دام سکر
Ziya-i Delk'ın boya çok uzundu. Kardeş! Şeyh-îislâm Tacı Belh'ise (ayet kıtaydı. Şey h-i İslâm,kardeşinden pek utanırdı.Ziya, bîr gün kardeşinin dersine geldi. Belh'in bütün ileri gelenleri oradaydı. Ziya, tapı kılıp geçti. Şeyh-i islâm, ona"öyle bir yarı kalktı. Bunun üzerine Ziya, evet dedi', çok uzun boylusun, boyundan bir parçacık çal!
حکایت ضیاء دلق کی سخت دراز بود و برادرش شیخ اسلام تاج بلخ به غایت کوتاه بالا بود و این شیخ اسلام از برادرش ضیا ننگ داشتی ضیا در آمد به درس او و همه صدور بلخ حاضر به درس او ضیا خدمتی کرد و بگذشت شیخ اسلام او را نیم قیامی کرد سرسری گفت آری سخت درازی پارهای در دزد
Ziya-i Delk, hazır cevap ve tatlı sözlü bir zattı. Şeyh-i islâm Tac-ı Belh'in kardeşiydi.
آن ضیاء دلق خوش الهام بود ** دادر آن تاج شیخ اسلام بود
Tac-ı Bel h, pek kısa boyluydu, âdeta bir kuşa benzerdi.
تاج شیخ اسلام دار الملک بلخ ** بود کوتهقد و کوچک همچو فرخ
Bütün bilgileri bilir, âlim faziletli bir adamdı ama Ziya, güzel söz söylemede ve nüktecilikte ondan üstündü.
گرچه فاضل بود و فحل و ذو فنون ** این ضیا اندر ظرافت بد فزون