English    Türkçe    فارسی   

5
3463-3512

  • Zahidin bedeni, gönül ateşleriyle yanmış, evini Tanrı'dan başka her şeyden silip süpürmüştü.
  • Nice çaresiz mihnetlere uğramış, binlerce dağlar üstüne dağlar yakmıştı.
  • Her an gönlü, savaşlara düşmü, gece gündüz riyazatlara sarılmıştı. 3465
  • Yıllarca, aylarca kanlara batmış, topraklara bulanmıştı. Gece yarısı o köleyi görünce.
  • Dedi ki: Testilerdeki nedir? Köle şarap dedi. Zahit, kimin, kime götürüyorsun? diye sordu.
  • Köle, o ulu beyin dedi. Zahit dedi ki: Tânrı'yı dileyen kişinin ameli böyle mi olur?
  • Hem Tanrı'yı istiyor, hem de içip eğleniyor ha! Şeytan şarabı sonra da yarım akıl, öyle mi?
  • Senin aklın, şarapsız böyle dağınık.. Aklına akıllar katmak gerek. 3470
  • Ya sarhoş olunca aklin ne hale gelir ey bir kuş gibi sarhoşluk tuzağına tutulmuş adam?
  • Ziya-i Delk'ın boya çok uzundu. Kardeş! Şeyh-îislâm Tacı Belh'ise (ayet kıtaydı. Şey h-i İslâm,kardeşinden pek utanırdı.Ziya, bîr gün kardeşinin dersine geldi. Belh'in bütün ileri gelenleri oradaydı. Ziya, tapı kılıp geçti. Şeyh-i islâm, ona"öyle bir yarı kalktı. Bunun üzerine Ziya, evet dedi', çok uzun boylusun, boyundan bir parçacık çal!
  • Ziya-i Delk, hazır cevap ve tatlı sözlü bir zattı. Şeyh-i islâm Tac-ı Belh'in kardeşiydi.
  • Tac-ı Bel h, pek kısa boyluydu, âdeta bir kuşa benzerdi.
  • Bütün bilgileri bilir, âlim faziletli bir adamdı ama Ziya, güzel söz söylemede ve nüktecilikte ondan üstündü.
  • O, pek kısaydı, Ziya da haddinden fazla uzun. Şeyhülislâm, pek nazlı, pek kibirli bir adamdı. 3475
  • Bu kardeşinden utandı. Ziya da sözü tesirli bir vaizdi.
  • Bir meclis günü, Ziya meclise geldi. Meclis, kadılarla, âlim ve temiz kişilerle doluydu.
  • Şeyhülislâm, kibirinden kardeşine şöyle bir kalktı ve yine derhal yerine oturdu.
  • Ziya, alınarak dedi ki: Çok uzun boylusun. Bari o selvi boyundan birazcığını çal!
  • Sende akıl nerde, fikir nerde ki ey bilgi düşmanı, tutup şarap içeceksin? 3480
  • Yüzün pek güzel, bari biraz da çivit sür. Habeşin yüzüne, çivit, gülünç olur doğrusu.
  • A azgın, sende nur nerde ki kendinden geçiyor da karanlık arıyorsun.
  • Gölgeyi gündüz ararlar. Sense bulutlu gecede tutmuş, gölge aramaya çıkmışsın.
  • Şarap, gıda için halka helâldir ama sevgiyi dileyenlere haramdır.
  • Âşıkların şarabi gönül kanidir.Onların gözleri yolda,konaktadır. 3485
  • Böyle bir korkunç çölde bu akıl kılavuzu, tutulup kalıt.
  • Sen de kılavuzları gözetirsen kervanı helak eder, yolu yitirirsin.
  • Arpa ekmeği bile hakikaten haramdır.Nefsin önüne kepekle karşılık ekmek koy.
  • Tanrı yolunun düşmanını hor tut.Hırsızı mimbere çıkarma,dara çek.
  • Hırsızın elini kes. Kesmekten âcizsen hiç olmazsa bağla. 3490
  • Seti, onun elini bağlamazsan o,senin elini bağlar. Sen, onun ayağını kırmazsan o,senin ayağını kırar.
  • Halbuki sen, düşmana şarap ve şeker kamışı veriyorsun. Niçin?Ona zehir gibi gül, taş ve desene!
  • Zahit, gayrete gelip testiye bir taş attı, kırdı. Köle de testiyi elinden atıp zahitten kaçtı.
  • Beyin yanına gidince bey,şarap nerde? dedi. Köle birbir macerayı anlattı.
  • Emîrin, zahidi tedip için şiddetle gitmesi
  • Bey, ateşe döndü, hemen yerinden doğruldu, bana o zahidin evi nerde? Göster dedi. 3495
  • Göster de şu ağır gürzle kafasını ezeyim. O kahpe oğlunun akılsız kellesini kırayım.
  • O,köpekliğinden doğru yolu göstermeyi ne bilir?O,ancak şöhret âşıkı.
  • Bu yobazlık, bu riya ile kendisine bir mevki yapmak, bir şey bahane ederek kendini göstermek istiyor.
  • Onun, şuna buna riya yapmaktan başka hiçbir hüneri yok.
  • Deliyse,fitne çıkarmak istiyorsa delinin ilâcı,öküz aletinden yapılma kamçıdır. 3500
  • Vurmalı kerataya da kafasındaki Şeytan çıksın. Eşekçiler, nodullamadıkça eşek gider mi hiç?
  • Bey, eline bir topuz alıp sokağa çıktı. Gece yarısı yarı sarhoş bir halde geldi, zahidin evine girdi.
  • Kızgınlıkla zahidi öldürmek niyetindeydi. Zahit, evde bulunan yünlerin altına girip gizlendi.
  • Zahit, beyin sözlerini yün bükenlerin yünleri altına gizlenmiş, işitiyordu.
  • Orada kendi kendine dedi ki: Adamın çirkinliğini, yüzüne karşı ancak ayna söyliyebilir, çünkü onun yüzü serttir. 3505
  • Ayna gibi demirden bir yüz gerek ki sana çirkin yüzüne bak desin.
  • Delkak'ın, Seyyid Şah-ı Tirmiz'i mat etmesi
  • Padişah, Delkak'le satranç oynardı. Delkak, padişahı mat etti mi padişah, derhal kızardı.
  • Bunu kibrine yediremez, tu Allah müstehakını versin diye satranç taşlarını birer birer Delkak'in başına vururdu.
  • Al, işte şahın bu senin bu kaltaban derdi. Delkak, aman padişahım der, sabrederdi.
  • Bir gün, yine padişah mat oldu. Bir oyun daha oynamalarını emretti. Delkak, zemheride çıplak kalmış adam gibi tirtir titriyordu. 3510
  • Bir oyun daha oynadı, yine padişah yutuldu. Tu Allah müstehakını versin zamanı gelince,
  • Delkak, sıçradı, bir köşeye kaçtı; korkusundan altı tane halının altına girdi.