Böyle bir korkunç çölde bu akıl kılavuzu, tutulup kalıt.
در چنین راه بیابان مخوف ** این قلاوز خرد با صد کسوف
Sen de kılavuzları gözetirsen kervanı helak eder, yolu yitirirsin.
خاک در چشم قلاوزان زنی ** کاروان را هالک و گمره کنی
Arpa ekmeği bile hakikaten haramdır.Nefsin önüne kepekle karşılık ekmek koy.
نان جو حقا حرامست و فسوس ** نفس را در پیش نه نان سبوس
Tanrı yolunun düşmanını hor tut.Hırsızı mimbere çıkarma,dara çek.
دشمن راه خدا را خوار دار ** دزد را منبر منه بر دار دار
Hırsızın elini kes. Kesmekten âcizsen hiç olmazsa bağla. 3490
دزد را تو دست ببریدن پسند ** از بریدن عاجزی دستش ببند
Seti, onun elini bağlamazsan o,senin elini bağlar. Sen, onun ayağını kırmazsan o,senin ayağını kırar.
گر نبندی دست او دست تو بست ** گر تو پایش نشکنی پایت شکست
Halbuki sen, düşmana şarap ve şeker kamışı veriyorsun. Niçin?Ona zehir gibi gül, taş ve desene!
تو عدو را می دهی و نیشکر ** بهر چه گو زهر خند و خاک خور
Zahit, gayrete gelip testiye bir taş attı, kırdı. Köle de testiyi elinden atıp zahitten kaçtı.
زد ز غیرت بر سبو سنگ و شکست ** او سبو انداخت و از زاهد بجست
Beyin yanına gidince bey,şarap nerde? dedi. Köle birbir macerayı anlattı.
رفت پیش میر و گفتش باده کو ** ماجرا را گفت یک یک پیش او
Emîrin, zahidi tedip için şiddetle gitmesi
رفتن امیر خشمآلود برای گوشمال زاهد
Bey, ateşe döndü, hemen yerinden doğruldu, bana o zahidin evi nerde? Göster dedi. 3495
میر چون آتش شد و برجست راست ** گفت بنما خانهی زاهد کجاست
Göster de şu ağır gürzle kafasını ezeyim. O kahpe oğlunun akılsız kellesini kırayım.
تا بدین گرز گران کوبم سرش ** آن سر بیدانش مادرغرش
O,köpekliğinden doğru yolu göstermeyi ne bilir?O,ancak şöhret âşıkı.
او چه داند امر معروف از سگی ** طالب معروفی است و شهرگی
Bu yobazlık, bu riya ile kendisine bir mevki yapmak, bir şey bahane ederek kendini göstermek istiyor.
تا بدین سالوس خود را جا کند ** تا به چیزی خویشتن پیدا کند
Onun, şuna buna riya yapmaktan başka hiçbir hüneri yok.
کو ندارد خود هنر الا همان ** که تسلس میکند با این و آن
Deliyse,fitne çıkarmak istiyorsa delinin ilâcı,öküz aletinden yapılma kamçıdır. 3500
او اگر دیوانه است و فتنهکاو ** داروی دیوانه باشد کیر گاو
Vurmalı kerataya da kafasındaki Şeytan çıksın. Eşekçiler, nodullamadıkça eşek gider mi hiç?
تا که شیطان از سرش بیرون رود ** بیلت خربندگان خر چون رود
Bey, eline bir topuz alıp sokağa çıktı. Gece yarısı yarı sarhoş bir halde geldi, zahidin evine girdi.
میر بیرون جست دبوسی بدست ** نیم شب آمد به زاهد نیممست
Kızgınlıkla zahidi öldürmek niyetindeydi. Zahit, evde bulunan yünlerin altına girip gizlendi.
خواست کشتن مرد زاهد را ز خشم ** مرد زاهد گشت پنهان زیر پشم
Zahit, beyin sözlerini yün bükenlerin yünleri altına gizlenmiş, işitiyordu.
مرد زاهد میشنید از میر آن ** زیر پشم آن رسنتابان نهان
Orada kendi kendine dedi ki: Adamın çirkinliğini, yüzüne karşı ancak ayna söyliyebilir, çünkü onun yüzü serttir. 3505
گفت در رو گفتن زشتی مرد ** آینه تاند که رو را سخت کرد
Ayna gibi demirden bir yüz gerek ki sana çirkin yüzüne bak desin.
روی باید آینهوار آهنین ** تات گوید روی زشت خود ببین
Delkak'ın, Seyyid Şah-ı Tirmiz'i mat etmesi
حکایت مات کردن دلقک سید شاه ترمد را
Padişah, Delkak'le satranç oynardı. Delkak, padişahı mat etti mi padişah, derhal kızardı.
شاه با دلقک همی شطرنج باخت ** مات کردش زود خشم شه بتاخت
Bunu kibrine yediremez, tu Allah müstehakını versin diye satranç taşlarını birer birer Delkak'in başına vururdu.
گفت شه شه و آن شه کبرآورش ** یک یک از شطرنج میزد بر سرش
Al, işte şahın bu senin bu kaltaban derdi. Delkak, aman padişahım der, sabrederdi.
که بگیر اینک شهت ای قلتبان ** صبر کرد آن دلقک و گفت الامان
Bir gün, yine padişah mat oldu. Bir oyun daha oynamalarını emretti. Delkak, zemheride çıplak kalmış adam gibi tirtir titriyordu. 3510
دست دیگر باختن فرمود میر ** او چنان لرزان که عور از زمهریر
Bir oyun daha oynadı, yine padişah yutuldu. Tu Allah müstehakını versin zamanı gelince,
باخت دست دیگر و شه مات شد ** وقت شه شه گفتن و میقات شد
Delkak, sıçradı, bir köşeye kaçtı; korkusundan altı tane halının altına girdi.
بر جهید آن دلقک و در کنج رفت ** شش نمد بر خود فکند از بیم تفت
Yastıklarla o altı halının altına gizlenip padişahın .satranç taşlarından aman buldu.
زیر بالشها و زیر شش نمد ** خفت پنهان تا ز زخم شه رهد
Padişah, ne yapıyorsun, bu ne? deyince, padişahım dedi. Tu Allah müstehakını versin!
گفت شه هی هی چه کردی چیست این ** گفت شه شه شه شه ای شاه گزین
Ateşler püskürüyorsun. Senin gibi öfkeci bir padişaha döşeme altından başka bir yerde doğru söz söylenebilir mi? 3515
کی توان حق گفت جز زیر لحاف ** با تو ای خشمآور آتشسجاف
Sen mat oldun ama ben de şahın çarpmasından mat oluyorum. Onun için halıların altından Tu Allah müstehakını versin diyorum!
ای تو مات و من ز زخم شاه مات ** میزنم شه شه به زیر رختهات
Mahalle, o beyin bağrış, çağrışiyle, kapıyı tekmelemesi, vurun, tutun diye nara atmasiyle doldu..
چون محله پر شد از هیهای میر ** وز لگد بر در زدن وز دار و گیر
Sağdan, soldan halk dışarı fırladı. Ey ulumuz, af zamanıdır.
خلق بیرون جست زود از چپ و راست ** کای مقدم وقت عفوست و رضاست
Onun beyni kurumuş. Şimdi onun aklı, fikri, çocukların aklından, fikrinden az.
مغز او خشکست و عقلش این زمان ** کمترست از عقل و فهم کودکان
Hem zahit, hem ihtiyar. Bu halindeki şu zahitlik, onu kat kat zayıflatmış. Bu zahitlikten de bir feyze nail olamamış. 3520
زهد و پیری ضعف بر ضعف آمده ** واندر آن زهدش گشادی ناشده
Zahmetler çekmiş de sevgiliden bir hazine elde edememiş. İşler yapmış da bir pul kazanamamış.
رنج دیده گنج نادیده ز یار ** کارها کرده ندیده مزد کار
Ya o iş, onun harcı değilmiş, ya henüz mükâfat vakti gelmemiş.
یا نبود آن کار او را خود گهر ** یا نیامد وقت پاداش از قدر
Ya o çalışma, çıfıtça bir çalışma, yahut da mükâfata erişmesinin bir zamanı, bir saati var.
یا که بود آن سعی چون سعی جهود ** یا جزا وابستهی میقات بود
Ona bu dert, bu musibet yeter. Şu kanlı ovada kimsiz, kimsesiz kala kalmış.
مر ورا درد و مصیبت این بس است ** که درین وادی پر خون بیکس است
Gözleri ağrıklı, bir bucağa çekilip oturmuş, yüzünü ekşitmiş, suratını asmış. 3525
چشم پر درد و نشسته او به کنج ** رو ترش کرده فرو افکنده لنج
Ne bir göz hekimi var ki derdine yansın, ne onun aklı var ki bir göz ilâcı arayıp bulsun, gözüne çeksin.
نه یکی کحال کو را غم خورد ** نیش عقلی که به کحلی پی برد
Kendi zannına uymuş, çalışıp çabalamaya koyulmuş, işim, iyileşecek diye bir ümide kapılmış.
اجتهادی میکند با حزر و ظن ** کار در بوکست تا نیکو شدن
Halbuki onun tuttuğu yolla sevgilinin vuslatı arasında ne uzun bir mesafe var. Çünkü o, baş aramıyor, reis olmayı istiyor.
زان رهش دورست تا دیدار دوست ** کو نجوید سر رئیسیش آرزوست
Bir an, Tanrıyle, nasibim bu hesapta hep zahmet mi diye âdeta didişmede..
ساعتی او با خدا اندر عتاب ** که نصیبم رنج آمد زین حساب
Bir an hep uçuyor, ele geçmiyor, bizim kolumuzu kanadımızı kırıyorsun diye bahtiyle kavga etmede. 3530
ساعتی با بخت خود اندر جدال ** که همه پران و ما ببریده بال
Kim, renge, kokuya mahpus kalırsa zahit olsa bile huyu iyi olmaz, dar canlıdır.
هر که محبوس است اندر بو و رنگ ** گرچه در زهدست باشد خوش تنگ
Bu daracık duraktan çıkmadıkça nasıl olur da ahlâkı düzelir, gönlü ferahlar?
تا برون ناید ازین ننگین مناخ ** کی شود خویش خوش و صدرش فراخ
Zahitlere, genişliğe çıkmadan yalnız bulundukları zaman bıçak ve ustura vermeye hiç gelmez.
زاهدان را در خلا پیش از گشاد ** کارد و استره نشاید هیچ داد
Darlıklarından, muratlarına eremediklerinden, dertlerinden karınlarını deşiverirler.
کز ضجر خود را بدراند شکم ** غصهی آن بیمرادیها و غم
Mustafa aleyhisselâmın, Cebrail aleyhisselâmın geç görünmesi yüzünden daralıp kendisini Hıra dağından atmaya kalkışması ve Cebrail aleyhisselâmın kendini atma... önünde devletler var diye kendisini göstermesi
قصد انداختن مصطفی علیهالسلام خود را از کوه حری از وحشت دیر نمودن جبرئیل علیهالسلام خود را به وی و پیدا شدن جبرئیل به وی کی مینداز کی ترا دولتها در پیش است
Mustafa'yı ayrılık derdi kapladı, daraldı mı, kendisini dağdan atmaya kalkardı. 3535
مصطفی را هجر چون بفراختی ** خویش را از کوه میانداختی