English    Türkçe    فارسی   

5
3562-3611

  • Öyle kızmış, öyle kan dökülücüğü tutmuş ki ağzından ateş püskürüyordu.
  • Zahidin komşulariyle şefaatçilerinin ikinci defa olarak beyin eline, ayağına kapanarak yalvarmaları
  • O şefaatçiler, onun o hay hayına karşı birçok defalar elini, ayağını öpüp,
  • Dediler ki: A beyim, sana kin gütmek yaraşmaz. Şarap dökülüp gittiyse ne çıkar? Sen şarapsız da hoşsun.
  • Şarap, neşe sermayesini senden alır. Suyun letafeti senin letafetine imrenir. 3565
  • Padişahlık et, ey merhamet sahibi, ey kerem sahibinin oğlu, kerem sahibinin oğlu kerem sahibi bağışla.
  • Her şarap, bu boya, bu yüze kuldur. Bütün sarhoşlar sana haset ederler.
  • Senin, gül renkli şaraba hiç ihtiyacın yok. Gül rengini bırak, gül renklilik sensin zaten.
  • Ey zühre'ye benziyen yüzü kuşluk güneşi olan, ey rengine karşı gül rengi yoksul bir hale gelen bey,
  • Şarap, küpte gizlice senin yüzünün iştiyakiyle kaynayıp coşar. 3570
  • Sen baştanbaşa denizsin, ıslaklığı ne istersin ki? Sen, tamamiyle varlıksın, yokluğu ne ararsın ki?
  • Ey parlak ay, tozu ne yapacaksın? Ay bile, senin yüzüne bakar da sararır.
  • Sen hoşsun, güzelsin, her türlü hoşluğun madenisin. Neden şaraba minnet edersin ki?
  • Başında "Biz insan oğullarını ululadık" tacı, boynunda "Biz sana kevser ırmağını verdik" gerdanlığı var.
  • İnsan cevherdir, gök ona arazdır. Her şey fer'idir, her şeyden maksat odur. 3575
  • Ey akıllar, tedbirler, fikirler kulu kölesi olan bey, mademki böylesin, kendini neden böyle ucuza satıyorsun?
  • Sana hizmet etmek, bütün varlık âlemine farzdır. Bir cevher, neden arazdan ihsan ister ki?
  • Yazıklar olsun, kitaplardan bilgi arıyorsun ha, helvadan zevk istiyorsun ha!
  • Bir bilgi denizisin ki bir ıslaklıkta gizlenmiş; bir âlemsin ki üç arşın boyunda bir bedene bürünmüş!
  • Şarap nedir, güzel ses ve çalgı dinlemek, yahut bir güzelle buluşmak nedir ki sen onlardan bir neşe, bir menfaat ummadasın! 3580
  • Hiç güneş, bir zerreden borç ister mi, hiç zühre yıldızı, bir küçücük küpten şarap diler mi?
  • Sen keyfiyeti bilinmez bir cansın keyfiyet âlemine hapsedilmişsin. Sen bir güneşsin, bir ukdeye tutulmuşsun: işte bu, sana yakışmaz, yazık!
  • Beyin tekrar onlara cevap vermesi
  • Bey dedi ki: Hayır hayır.. Ben, o şarabın adamıyım. Ben, bu hoşluktan alınan zevke kanaat edemem.
  • Ben yasemin gibi olmayı, gah şöyle, gah böyle eğilip bükülmeyi isterim.
  • 3585Bütün korkulardan, bütün ümitlerden kurtulup söğüt gibi her yana eğilmeliyim. 3585
  • Söğüt dalı gibi sağa sola dönmeli, onun gibi rüzgârda çeşit çeşit oynamalıyım.
  • Şarabın verdiği neşeye alışan, nerden bu neşeyi beğenecek hey hocam!
  • Peygamberler, Tanrı neşesine dalmışlardı, onunla yoğrulmuşlardı da onun için bu neşeden vazgeçtiler.
  • Onların canları, o neşeyi gördüğünden onlara bu neşeler, oyuncak görünmüştü.
  • Diri olan bir güzelliğe dostluk eden, artık ölüyü nasıl kucaklar? 3590
  • "Bilseniz ahiret, ebedî hayat yurdudur" âyetinin tefsiri. Yani o âlemin kapısı, duvarı, suyu, testisi, meyvası, ağacı hep diridir. Söz söyler ve söz duyar. Onun için Mustafa aleyhisselâm "Dünya bir leştir, onu istiyenler de köpeklerdir" buyurdu. Ahirette dirilik olmasaydı o da leş olurdu. Leşe, ölü olduğundan leş derler, pis kokusundan ve mundarlığından değil.
  • O âlem, zerre zerre diridir. Her zerresi nükteden anlar, söz söyler.
  • Onlar, ölü olan cihanda oturmaz, dinlemezler. Çünkü ot, ancak hayvanlara lâyıktır.
  • Kim, gül bahçesinde meclis kurar, yurt tutarsa külhanda şarap içer mi hiç?
  • Pak ruhun makamı, illiyyin'dir. Pislikte yurt edinense kurttur.
  • Tanrı mahmuruna tertemiz şarap kadehi sunulur. Bu kör kuşlaraysa şu kara ve tuzlu su. 3595
  • Kime Ömer'in adaleti, el vermezse onca kanlı kaatil Haccac, âdildir.
  • Kızlara cansız bebekleri oyuncak diye verirler. Çünkü onlar, diri oyuncaktan bir şey anlamazlar ki.
  • Küçük erkek çocuklar, erliklerinden bir şey anlamazlar, güçleri kuvvetleri yoktur. Onun için onlara tahta kılıç daha yeğdir.
  • Kâfirler, peygamberlerin kiliselerde yapılmış olan resimleriyle kanaat ederler.
  • Fakat o ay parçaları, bizim için apaydın olduğundan resimlerine aldırış bile etmeyiz. 3600
  • Onların birer sureti, bu âlemdedir ama birer sureti de ay gibi gökyüzündedir.
  • Bu suretteki ağızları, onlarla düşüp kalkanla konuşur, nükteler söyler. O suretteki ağızları ise Tanrı ile konuşur.
  • Görünen kulak, bu sözü duyar, beller. Can kulağıysa Kün emrinin sırlarını işitir.
  • Ten gözü, insanın şeklini görür, beller. Can gözü, Mazagalbasar sırrını görür, hayran olur.
  • Görünen ayak, mescit safında durur, mâna ayağı, göğün üstünde tavafta bulunur. 3605
  • İşte her cüz'ü böyle say... bu, vakit içindedir, zamana bağlıdır, oysa ondan da hariçtir.
  • Zamana bağlı olan, ecele kadar durur, öbürüyse, ebediyete dost, ezele eştir.
  • Bir adı iki devlet sahibidir, bir sıfatı iki kıble imamı.
  • Ona ne halvetin lüzumu vardır, ne çilenin. Hiçbir bulut, onu örtemez.
  • Halvet yurdu, güneş değirmisidir, artık ona nasıl olur da yabancı gece, perde kesilir? 3610
  • Hastalık ve perhiz zamanı geçti, buhran kalmadı. Küfür, iman oldu, küfran kalmadı.