Bir bilgi denizisin ki bir ıslaklıkta gizlenmiş; bir âlemsin ki üç arşın boyunda bir bedene bürünmüş!
بحر علمی در نمی پنهان شده ** در سه گز تن عالمی پنهان شده
Şarap nedir, güzel ses ve çalgı dinlemek, yahut bir güzelle buluşmak nedir ki sen onlardan bir neşe, bir menfaat ummadasın!3580
می چه باشد یا سماع و یا جماع ** تا بجویی زو نشاط و انتفاع
Hiç güneş, bir zerreden borç ister mi, hiç zühre yıldızı, bir küçücük küpten şarap diler mi?
آفتاب از ذرهای شد وام خواه ** زهرهای از خمرهای شد جامخواه
Sen keyfiyeti bilinmez bir cansın keyfiyet âlemine hapsedilmişsin. Sen bir güneşsin, bir ukdeye tutulmuşsun: işte bu, sana yakışmaz, yazık!
جان بیکیفی شده محبوس کیف ** آفتابی حبس عقده اینت حیف
Beyin tekrar onlara cevap vermesi
باز جواب گفتن آن امیر ایشان را
Bey dedi ki: Hayır hayır.. Ben, o şarabın adamıyım. Ben, bu hoşluktan alınan zevke kanaat edemem.
گفت نه نه من حریف آن میم ** من به ذوق این خوشی قانع نیم
Ben yasemin gibi olmayı, gah şöyle, gah böyle eğilip bükülmeyi isterim.
من چنان خواهم که همچون یاسمین ** کژ همیگردم چنان گاهی چنین
3585Bütün korkulardan, bütün ümitlerden kurtulup söğüt gibi her yana eğilmeliyim.3585
وارهیده از همه خوف و امید ** کژ همیگردم بهر سو همچو بید
Söğüt dalı gibi sağa sola dönmeli, onun gibi rüzgârda çeşit çeşit oynamalıyım.
همچو شاخ بید گردان چپ و راست ** که ز بادش گونه گونه رقصهاست
Şarabın verdiği neşeye alışan, nerden bu neşeyi beğenecek hey hocam!
آنک خو کردست با شادی می ** این خوشی را کی پسندد خواجه کی
Peygamberler, Tanrı neşesine dalmışlardı, onunla yoğrulmuşlardı da onun için bu neşeden vazgeçtiler.
انبیا زان زین خوشی بیرون شدند ** که سرشته در خوشی حق بدند
Onların canları, o neşeyi gördüğünden onlara bu neşeler, oyuncak görünmüştü.
زانک جانشان آن خوشی را دیده بود ** این خوشیها پیششان بازی نمود
Diri olan bir güzelliğe dostluk eden, artık ölüyü nasıl kucaklar?3590
با بت زنده کسی چون گشت یار ** مرده را چون در کشد اندر کنار
"Bilseniz ahiret, ebedî hayat yurdudur" âyetinin tefsiri. Yani o âlemin kapısı, duvarı, suyu, testisi, meyvası, ağacı hep diridir. Söz söyler ve söz duyar. Onun için Mustafa aleyhisselâm "Dünya bir leştir, onu istiyenler de köpeklerdir" buyurdu. Ahirette dirilik olmasaydı o da leş olurdu. Leşe, ölü olduğundan leş derler, pis kokusundan ve mundarlığından değil.
تفسیر این آیت که و ان الدار الاخرة لهی الحیوان لوکانوا یعلمون کی در و دیوار و عرصهی آن عالم و آب و کوزه و میوه و درخت همه زندهاند و سخنگوی و سخنشنو و جهت آن فرمود مصطفی علیه السلام کی الدنیا جیفه و طلابها کلاب و اگر آخرت را حیات نبودی آخرت هم جیفه بودی جیفه را برای مردگیش جیفه گویند نه برای بوی زشت و فرخجی
O âlem, zerre zerre diridir. Her zerresi nükteden anlar, söz söyler.
آن جهان چون ذره ذره زندهاند ** نکتهدانند و سخن گویندهاند
Onlar, ölü olan cihanda oturmaz, dinlemezler. Çünkü ot, ancak hayvanlara lâyıktır.
در جهان مردهشان آرام نیست ** کین علف جز لایق انعام نیست
Kim, gül bahçesinde meclis kurar, yurt tutarsa külhanda şarap içer mi hiç?
هر که را گلشن بود بزم و وطن ** کی خورد او باده اندر گولخن
Pak ruhun makamı, illiyyin'dir. Pislikte yurt edinense kurttur.
جای روح پاک علیین بود ** کرم باشد کش وطن سرگین بود
Tanrı mahmuruna tertemiz şarap kadehi sunulur. Bu kör kuşlaraysa şu kara ve tuzlu su.3595
بهر مخمور خدا جام طهور ** بهر این مرغان کور این آب شور
Kime Ömer'in adaleti, el vermezse onca kanlı kaatil Haccac, âdildir.
هر که عدل عمرش ننمود دست ** پیش او حجاج خونی عادلست
Kızlara cansız bebekleri oyuncak diye verirler. Çünkü onlar, diri oyuncaktan bir şey anlamazlar ki.
دختران را لعبت مرده دهند ** که ز لعب زندگان بیآگهند
Küçük erkek çocuklar, erliklerinden bir şey anlamazlar, güçleri kuvvetleri yoktur. Onun için onlara tahta kılıç daha yeğdir.
چون ندارند از فتوت زور و دست ** کودکان را تیغ چوبین بهترست
Kâfirler, peygamberlerin kiliselerde yapılmış olan resimleriyle kanaat ederler.
کافران قانع بنقش انبیا ** که نگاریدهست اندر دیرها
Fakat o ay parçaları, bizim için apaydın olduğundan resimlerine aldırış bile etmeyiz.3600
زان مهان ما را چو دور روشنیست ** هیچمان پروای نقش سایه نیست
Onların birer sureti, bu âlemdedir ama birer sureti de ay gibi gökyüzündedir.
این یکی نقشش نشسته در جهان ** وآن دگر نقشش چو مه در آسمان
Bu suretteki ağızları, onlarla düşüp kalkanla konuşur, nükteler söyler. O suretteki ağızları ise Tanrı ile konuşur.
این دهانش نکتهگویان با جلیس ** و آن دگر با حق به گفتار و انیس
Görünen kulak, bu sözü duyar, beller. Can kulağıysa Kün emrinin sırlarını işitir.
گوش ظاهر این سخن را ضبط کن ** گوش جانش جاذب اسرار کن
Ten gözü, insanın şeklini görür, beller. Can gözü, Mazagalbasar sırrını görür, hayran olur.