Diri olan bir güzelliğe dostluk eden, artık ölüyü nasıl kucaklar?3590
با بت زنده کسی چون گشت یار ** مرده را چون در کشد اندر کنار
"Bilseniz ahiret, ebedî hayat yurdudur" âyetinin tefsiri. Yani o âlemin kapısı, duvarı, suyu, testisi, meyvası, ağacı hep diridir. Söz söyler ve söz duyar. Onun için Mustafa aleyhisselâm "Dünya bir leştir, onu istiyenler de köpeklerdir" buyurdu. Ahirette dirilik olmasaydı o da leş olurdu. Leşe, ölü olduğundan leş derler, pis kokusundan ve mundarlığından değil.
تفسیر این آیت که و ان الدار الاخرة لهی الحیوان لوکانوا یعلمون کی در و دیوار و عرصهی آن عالم و آب و کوزه و میوه و درخت همه زندهاند و سخنگوی و سخنشنو و جهت آن فرمود مصطفی علیه السلام کی الدنیا جیفه و طلابها کلاب و اگر آخرت را حیات نبودی آخرت هم جیفه بودی جیفه را برای مردگیش جیفه گویند نه برای بوی زشت و فرخجی
O âlem, zerre zerre diridir. Her zerresi nükteden anlar, söz söyler.
آن جهان چون ذره ذره زندهاند ** نکتهدانند و سخن گویندهاند
Onlar, ölü olan cihanda oturmaz, dinlemezler. Çünkü ot, ancak hayvanlara lâyıktır.
در جهان مردهشان آرام نیست ** کین علف جز لایق انعام نیست
Kim, gül bahçesinde meclis kurar, yurt tutarsa külhanda şarap içer mi hiç?
هر که را گلشن بود بزم و وطن ** کی خورد او باده اندر گولخن
Pak ruhun makamı, illiyyin'dir. Pislikte yurt edinense kurttur.
جای روح پاک علیین بود ** کرم باشد کش وطن سرگین بود
Tanrı mahmuruna tertemiz şarap kadehi sunulur. Bu kör kuşlaraysa şu kara ve tuzlu su.3595
بهر مخمور خدا جام طهور ** بهر این مرغان کور این آب شور
Kime Ömer'in adaleti, el vermezse onca kanlı kaatil Haccac, âdildir.
هر که عدل عمرش ننمود دست ** پیش او حجاج خونی عادلست
Kızlara cansız bebekleri oyuncak diye verirler. Çünkü onlar, diri oyuncaktan bir şey anlamazlar ki.
دختران را لعبت مرده دهند ** که ز لعب زندگان بیآگهند
Küçük erkek çocuklar, erliklerinden bir şey anlamazlar, güçleri kuvvetleri yoktur. Onun için onlara tahta kılıç daha yeğdir.
چون ندارند از فتوت زور و دست ** کودکان را تیغ چوبین بهترست
Kâfirler, peygamberlerin kiliselerde yapılmış olan resimleriyle kanaat ederler.
کافران قانع بنقش انبیا ** که نگاریدهست اندر دیرها
Fakat o ay parçaları, bizim için apaydın olduğundan resimlerine aldırış bile etmeyiz.3600
زان مهان ما را چو دور روشنیست ** هیچمان پروای نقش سایه نیست
Onların birer sureti, bu âlemdedir ama birer sureti de ay gibi gökyüzündedir.
این یکی نقشش نشسته در جهان ** وآن دگر نقشش چو مه در آسمان
Bu suretteki ağızları, onlarla düşüp kalkanla konuşur, nükteler söyler. O suretteki ağızları ise Tanrı ile konuşur.
این دهانش نکتهگویان با جلیس ** و آن دگر با حق به گفتار و انیس
Görünen kulak, bu sözü duyar, beller. Can kulağıysa Kün emrinin sırlarını işitir.
گوش ظاهر این سخن را ضبط کن ** گوش جانش جاذب اسرار کن
Ten gözü, insanın şeklini görür, beller. Can gözü, Mazagalbasar sırrını görür, hayran olur.
پای ظاهر در صف مسجد صواف ** پای معنی فوق گردون در طواف
İşte her cüz'ü böyle say... bu, vakit içindedir, zamana bağlıdır, oysa ondan da hariçtir.
جزو جزوش را تو بشمر همچنین ** این درون وقت و آن بیرون حین
Zamana bağlı olan, ecele kadar durur, öbürüyse, ebediyete dost, ezele eştir.
این که در وقتست باشد تا اجل ** وان دگر یار ابد قرن ازل
Bir adı iki devlet sahibidir, bir sıfatı iki kıble imamı.
هست یک نامش ولی الدولتین ** هست یک نعتش امام القبلتین
Ona ne halvetin lüzumu vardır, ne çilenin. Hiçbir bulut, onu örtemez.
خلوت و چله برو لازم نماند ** هیچ غیمی مر ورا غایم نماند
Halvet yurdu, güneş değirmisidir, artık ona nasıl olur da yabancı gece, perde kesilir?3610
قرص خورشیدست خلوتخانهاش ** کی حجاب آرد شب بیگانهاش
Hastalık ve perhiz zamanı geçti, buhran kalmadı. Küfür, iman oldu, küfran kalmadı.
علت و پرهیز شد بحران نماند ** کفر او ایمان شد و کفران نماند
Elif gibi, doğruluğu yüzünden öne geçmiştir. Onda kendi sıfatlarından hiçbir şey kalmamıştır.
چون الف از استقامت شد به پیش ** او ندارد هیچ از اوصاف خویش
Kendi huylarından çıkmış tek olmuş... canı, canına can katan sevgiliyse çırçıplak bir hale gelmiştir.
گشت فرد از کسوهی خوهای خویش ** شد برهنه جان به جانافزای خویش
O tek ve benzersiz, eşsiz örneksiz padişahın huzuruna çırçıplak gidince padişah, ona kendi kutlu sıfatlarından bir elbise giydirmiştir.
چون برهنه رفت پیش شاه فرد ** شاهش از اوصاف قدسی جامه کرد
Padişahın sıfatlarından bir elbiseye bürünmüş, kuyudan mevki ve ikbal sayvanının üstüne uçmuştur.3615
خلعتی پوشید از اوصاف شاه ** بر پرید از چاه بر ایوان جاه
Tortulu bir şey saf oldu mu böyle olur. Tıpkı onun gibi o da tasın dibinden üstüne çıkmıştır.
این چنین باشد چو دردی صاف گشت ** از بن طشت آمد او بالای طشت
Tasın dibindeyken tortuluydu, toprak cüzülerı, ona karışmış, o şomluk onu bulandırmıştı.
در بن طشت از چه بود او دردناک ** شومی آمیزش اجزای خاک
Hiç de hoş olmayan dost, onun kolunu kanadını bağlamıştı. Fakat o, aslında yüceydi.
یار ناخوش پر و بالش بسته بود ** ورنه او در اصل بس برجسته بود
"Yeryüzüne inin" sesi gelince onu Harut gibi baş aşağı asakodu.
چون عتاب اهبطوا انگیختند ** همچو هاروتش نگون آویختند
Harut, gökteki meleklerdendi, bir azar yüzünden öylece asılı kaldı.3620
بود هاروت از ملاک آسمان ** از عتابی شد معلق همچنان
Baş aşağı asılı kalmasının sebebi, baştan çıkması, kendisini baş sanması ve yalnızca öne geçmeye kalkışmasıydı.
سرنگون زان شد که از سر دور ماند ** خویش را سر ساخت و تنها پیش راند
Sepet, kendisini suyla dolu görünce nazlandı, istiğnaya girişti de sudan çekildi hani.
آن سپد خود را چو پر از آب دید ** کر استغنا و از دریا برید
Fakat ciğerinde bir katrecik suyu bile kalmadı. Bunun üzerine deniz, acıdı da onu tekrar davet etti.
بر جگر آبش یکی قطره نماند ** بحر رحمت کرد و او را باز خواند
Denizden sebepsiz bir hizmet karşılığı olmaksızın rahmet gelir. Bu, ne kutlu andır.
رحمتی بیعلتی بیخدمتی ** آید از دریا مبارک ساعتی
Tanrı hakkı için denizin etrafında dönüp dolaşmak, denizde gezenlerin yüzleri, sarı olsa bile aldırış etmemek gerek.3625
الله الله گرد دریابار گرد ** گرچه باشند اهل دریابار زرد
Denizin etrafında dönüp dolaşmak ki Tanrı’nın lûtfu, bağışlaması gelip çatıversin de sararmış yüz, bir mücevher bularak kızarsın.
تا که آید لطف بخشایشگری ** سرخ گردد روی زرد از گوهری
Yüzün sarı rengi, renklerin en iyisidir. Çünkü o yüze kavuşmayı beklemektedir.
زردی رو بهترین رنگهاست ** زانک اندر انتظار آن لقاست
Fakat bir adamın yüzünde parlayıp duran kırmızılık, o adamın canının, bulunduğuna kani olmasındandır.
لیک سرخی بر رخی که آن لامعست ** بهر آن آمد که جانش قانعست
Halbuki insanı zayıflatan, alçaltan, sarartıp solduran tamahtır. Bu solgunluk ve arıklık, bedene ait illetlerden değildir.
که طمع لاغر کند زرد و ذلیل ** نیست او از علت ابدان علیل
Hastalıksız bir sarı yüz görse Calinas'un bile aklı şaşar.3630
چون ببیند روی زرد بیسقم ** خیره گردد عقل جالینوس هم
Fakat tamahı bağladın mı Tanrı nurlarına dalarsın. Mustafa, bunun için "Tamaha düşenin nefsi alçalır" demiştir.
چون طمع بستی تو در انوار هو ** مصطفی گوید که ذلت نفسه
Gölgesiz nur, lâtiftir, yücedir. Kafes kafes vuran nura, bir kalburdan aksetmededir. O kafes şeklindeki gölge, kalburun gölgesidır.
نور بیسایه لطیف و عالی است ** آن مشبک سایهی غربالی است
Âşıklar, bedenlerinin çıplak olmasını isterler. Fakat erkekliği olmıyana ha elbise olmuş, ha olmamış!
عاشقان عریان همیخواهند تن ** پیش عنینان چه جامه چه بدن
O ekmek ve sofra, oruçlulara çıkar. At sineğine çorba nedir, tencere ne?
روزهداران را بود آن نان و خوان ** خرمگس را چه ابا چه دیگدان
Padişahın Eyaz'a, halini söyle de müşküle düşenlerle seni kınayanların müşküllerini hallet. Onları bu müşkülde bırakmak erlik değildir diye bir kere daha emretmesi
دگربار استدعاء شاه از ایاز کی تاویل کار خود بگو و مشکل منکران را و طاعنان را حل کن کی ایشان را در آن التباس رها کردن مروت نیست
Bu söz, hadde hesaba sığmaz... Ey Eyaz, sen şimdi ahvalini söyle.3635
این سخن از حد و اندازهست بیش ** ای ایاز اکنون بگو احوال خویش
Senin ahvalin, bir yenilik madeninden meydana gelmede. Sen bu hallere nasıl razı olabilirsin ki?
هست احوال تو از کان نوی ** تو بدین احوال کی راضی شوی
Hadi, o güzel hallerini anlat da şu beş duyguyla altı cihet ahvalinin başına toprak saç!
هین حکایت کن از آن احوال خوش ** خاک بر احوال و درس پنج و شش
iç ahvali, söze gelmiyorsa sana tek ve çift perdesi altında dış halini söyleyeyim:
حال باطن گر نمیآید بگفت ** حال ظاهر گویمت در طاق وجفت
Bil ki sevgilinin lûtfiyle ölümün acılıkları bile cana şeker kamışından daha hoş gelmede.
که ز لطف یار تلخیهای مات ** گشت بر جان خوشتر از شکرنبات