Sakın bu, benim boynumda kaldı deme. Şimdicik yine uçar, yokluk âlemine gider.3645
هین مگو کین مانند اندر گردنم ** که هم اکنون باز پرد در عدم
Gayb âleminden gönlüne ne gelirse konuktur, onu hoş tut.
هرچه آید از جهان غیبوش ** در دلت ضیفست او را دار خوش
Bir eve konuk geldi. Ev sahibinin karısı, yağmur başladı, konuk boynumuzda kaldı dedi.
حکایت آن مهمان کی زن خداوند خانه گفت کی باران فرو گرفت و مهمان در گردن ما ماند
Birisine ansızın konuk geldi. Ev sahibi, konuğunu gerdanlık gibi boyuna taktı.
آن یکی را بیگهان آمد قنق ** ساخت او را همچو طوق اندر عنق
Sofra çıkardı, ağırladı. O gece mahallelerinde sünnet düğünü vardı.
خوان کشید او را کرامتها نمود ** آن شب اندر کوی ایشان سور بود
Erkek, kadınına gizlice dedi ki: Bu gece iki yatak ser.
مرد زن را گفت پنهانی سخن ** که امشب ای خاتون دو جامه خواب کن
Bizim yatağımızı kapı yanına yap, konuğun yatağını da öbür tarafa.3650
پستر ما را بگستر سوی در ** بهر مهمان گستر آن سوی دگر
Kadın, olur iki gözümün nuru, baş üstüne. Hizmetler eder, güler yüz gösteririm, merak etme dedi.
گفت زن خدمت کنم شادی کنم ** سمع و طاعه ای دو چشم روشنم
Yatakları yaptı, sünnet düğününe gitti.
هر دو پستر گسترید و رفت زن ** سوی ختنهسور کرد آنجا وطن
Yüce konuk, kadının kocasiyle kaldı. Geceleyin kuru, yaş bir çerez çıkardı.
ماند مهمان عزیز و شوهرش ** نقل بنهادند از خشک و ترش
Yediler, içtiler. O iki temiz adam, gece geç vakte kadar oturup konuştular, gece yarısına dek iyi kötü, başlarından geçenleri anlattılar.
در سمر گفتند هر دو منتجب ** سرگذشت نیک و بد تا نیم شب
Çerezden, konuşup görüşmeden sonra konuk, uykusuzluktan kalktı, kapı yanındaki yatağa girip yattı.3655
بعد از آن مهمان ز خواب و از سمر ** شد در آن پستر که بد آن سوی در
Adam, utancından ona bir şey diyemedi, canım, senin yatağın bu taraftaki.
شوهر از خجلت بدو چیزی نگفت ** که ترا این سوست ای جان جای خفت
Sen yatıp uyuyasın diye yatağı, şuraya serdik diye bir söz söyleyemedi.
که برای خواب تو ای بوالکرم ** پستر آن سوی دگر افکندهام
Karısiyle kararlaştırdıklarının aksine, konuk için serilen yatağa girdi, öbür yatakta da konuk yatıp uyudu.
آن قراری که به زن او داده بود ** گشت مبدل و آن طرف مهمان غنود
O gece şiddetli bir yağmur başladı. Bulutların çokluğu, hayret verecek bir derecedeydi.
آن شب آنجا سخت باران در گرفت ** کز غلیظی ابرشان آمد شگفت
Kadın gelince konuk öbür taraftadır, kapı yanında yatan kocamdır diye,3660
زن بیامد بر گمان آنک شو ** سوی در خفتست و آن سو آن عمو
Anadan doğma soyunup yorganın altına girdi, konuğu birkaç kere de istekle öptü.
رفت عریان در لحاف آن دم عروس ** داد مهمان را به رغبت چند بوس
Dedi ki: Hani bir şeyden korkuyordum ya. Başıma geldi mi geldi, geldi mi geldi.
گفت میترسیدم ای مرد کلان ** خود همان آمد همان آمد همان
Yağmur, çamur yüzünden konuk kakıldı kaldı. Beylik sabunu gibi elinden çıkmasına imkân yok.
مرد مهمان را گل و باران نشاند ** بر تو چون صابون سلطانی بماند
Bu yağmur çamurda o, nerden gidecek? Başına canına andolsun, adam başımıza kaldı!
اندرین باران و گل او کی رود ** بر سر و جان تو او تاوان شود
Konuk, bu sözleri duyunca hemen sıçrayıp dedi ki: Kadın bırak beni. Ayakkabımı ver benim, çamurdan korkum yok.3665
زود مهمان جست و گفت این زن بهل ** موزه دارم غم ندارم من ز گل
Ben gidiyorum, Allah size hayırlar versin. Yolculukta can, bir an bile eğlenmez.
من روان گشتم شما را خیر باد ** در سفر یک دم مبادا روح شاد
Yolcu, derhal geldiği yere dönmeli. Bir yerde kalıp eğlenmek, yol keser.
تا که زوتر جانب معدن رود ** کین خوشی اندر سفر رهزن شود
Kadın, o soğuk sözü söylediğine pişman oldu. Çünkü o eşsiz mihman ürküp yola düşüyordu.
زن پشیمان شد از آن گفتار سرد ** چون رمید و رفت آن مهمان فرد
Kadın, lütfen, hoş gör, ben şaka olsun diye söyledim deyip.
زن بسی گفتش که آخر ای امیر ** گر مزاحی کردم از طیبت مگیر
Secdeler etti, bir hayli yalvarıp sızlandı ama fayda etmedi. Konuk, yola düşüp bunları hasret bıraktı.3670
سجده و زاری زن سودی نداشت ** رفت و ایشان را در آن حسرت گذاشت
Bu yüzden adam da yasa battı, kadın da. Çünkü artık o konuğun yüzünü, leğendeki akisten değil, kendi yüzünden görmüşlerdi.
جامه ازرق کرد زان پس مرد و زن ** صورتش دیدند شمعی بیلگن
Konuk gitmede, ova, konuğun miriyle cennet gibi aydınlanmadaydı.
میشد و صحرا ز نور شمع مرد ** چون بهشت از ظلمت شب گشته فرد
Adam, bundan sonra bu işin derdinden utancından evini konuk evi haline soktu.
کرد مهمان خانه خانهی خویش را ** از غم و از خجلت این ماجرا
Fakat kadının gönlünde de, erkeğin gönlünde de o konuğun hayali, her an derdi ki:
در درون هر دو از راه نهان ** هر زمان گفتی خیال میهمان
Ben, Hızır'ın dostuyum size yüzlerce cömertlik hazinesi saçacaktım, fakat ne yapayım? Kısmetiniz değilmiş!3675
که منم یار خضر صد گنج و جود ** میفشاندم لیک روزیتان نبود
Her gün, gönüle gelen düşünce o gün, sabah çağı gelen konuğa benzer, ev sahibine hükmeder, huysuzlukta bulunur. Ev sahibi olmanın şanı, konuğu görüp gözetmek, ağırlamak ve nazını çekmektir.
تمثیل فکر هر روزینه کی اندر دل آید به مهمان نو کی از اول روز در خانه فرود آید و فضیلت مهماننوازی و ناز مهمان کشیدن و تحکم و بدخویی کند به خداوند خانه
Konuk evine her gün nasıl bir yüce konuk gelirse onun gibi her an da sana bir fikir gelir.
هر دمی فکری چو مهمان عزیز ** آید اندر سینهات هر روز نیز
Canım, fikri bir adam say. Çünkü adam, fikirle değerlidir, fikirle diridir.
فکر را ای جان به جای شخص دان ** زانک شخص از فکر دارد قدر و جان
Gam fikri, neşe yolunu vurursa gam yeme. O, hakikatte başka neşeler hazırlamadadır.
فکر غم گر راه شادی میزند ** کارسازیهای شادی میکند
O, hayrın aslından yeni bir sevinç, yeni bir neşe gelsin diye evi, başkalarından sıkıca süpürür.
خانه میروبد به تندی او ز غیر ** تا در آید شادی نو ز اصل خیر
Gönül dalındaki sararmış, kurumuş yaprakları ayırır, daldan yeni ve yeşil yapraklar bitmesine yardım eder.3680
میفشاند برگ زرد از شاخ دل ** تا بروید برگ سبز متصل
Bu âlemden öte bir âleme yeni bir zevk gelsin diye eski sevinci, kökünden çeker, çıkarır.
میکند بیخ سرور کهنه را ** تا خرامد ذوق نو از ما ورا
Gam, üstü dallarla yapraklarla örtülü yeni kökü bitirsin diye çürümüş, porsumuş olan eski kökü yerinden söküp çıkarır.
غم کند بیخ کژ پوسیده را ** تا نماید بیخ رو پوشیده را
Gam, gönülden neyi döker, yahut koparırsa karşılık olarak mutlaka daha iyisini verir.
غم ز دل هر چه بریزد یا برد ** در عوض حقا که بهتر آورد
Hele derdin, gamın, yakın ehline kul olduğunu iyice bilene daha fazla lütuf tarda bulunur.
خاصه آن را که یقینش باشد این ** که بود غم بندهی اهل یقین
Bulutla şimşek, asık suratlılık, ekşi yüzlülük göstermese asma yaprağı, doğuya benzeyen gülümsemelerini gösterir mi hiç?3685
گر ترشرویی نیارد ابر و برق ** رز بسوزد از تبسمهای شرق
Kutluluk, kutsuzluk, gönlüne gelir, konuklar. Bunlar, evden eve giden yıldızlara benzerler.
سعد و نحس اندر دلت مهمان شود ** چون ستاره خانه خانه میرود
Senin burcunda konakladı mı onun talihi gibi sen de tatlı bir hale, gel, çevikleş.
آن زمان که او مقیم برج تست ** باش همچون طالعش شیرین و چست
Böyle hareket et de o yıldız, aya gitti, ulaştı mı o gönül sultanına senden şükür etsin.
تا که با مه چون شود او متصل ** شکر گوید از تو با سلطان دل
Sabırlı ve her şeye razı olan Eyyub, tam yedi yıl Tanrı konuğunu, belâyı hoş tuttu.
هفت سال ایوب با صبر و رضا ** در بلا خوش بود با ضیف خدا
O sert ve yüzü pek âlâ da Tann'ya dönünce ondan yüzlerce çeşit şükürlerde bulundu da,3690
تا چو وا گردد بلای سخترو ** پیش حق گوید به صدگون شکر او
Dedi ki: Eyyub, ben sevgililerini öldürdüğüm halde sevgisinden bir kere bile yüzünü çevirmedi.
کز محبت با من محبوب کش ** رو نکرد ایوب یک لحظه ترش
Tanrı bilgisine vefakârlıkta bulundu, utancından belâ ile âdeta sütle bal gibi kaynaştı, karıştı.
از وفا و خجلت علم خدا ** بود چون شیر و عسل او با بلا
Senin de gönlüne yeniden yeniye belâlar geldikçe o belâları güle güle karşıla.
فکر در سینه در آید نو به نو ** خند خندان پیش او تو باز رو
Ey yaradanım, beni o belânın şerrinden sakla bekle. O yüzden gelecek ihsanları bana haram etme, beni o lûtuflara kavuştur.