English    Türkçe    فارسی   

5
3664-3713

  • Bu yağmur çamurda o, nerden gidecek? Başına canına andolsun, adam başımıza kaldı!
  • Konuk, bu sözleri duyunca hemen sıçrayıp dedi ki: Kadın bırak beni. Ayakkabımı ver benim, çamurdan korkum yok. 3665
  • Ben gidiyorum, Allah size hayırlar versin. Yolculukta can, bir an bile eğlenmez.
  • Yolcu, derhal geldiği yere dönmeli. Bir yerde kalıp eğlenmek, yol keser.
  • Kadın, o soğuk sözü söylediğine pişman oldu. Çünkü o eşsiz mihman ürküp yola düşüyordu.
  • Kadın, lütfen, hoş gör, ben şaka olsun diye söyledim deyip.
  • Secdeler etti, bir hayli yalvarıp sızlandı ama fayda etmedi. Konuk, yola düşüp bunları hasret bıraktı. 3670
  • Bu yüzden adam da yasa battı, kadın da. Çünkü artık o konuğun yüzünü, leğendeki akisten değil, kendi yüzünden görmüşlerdi.
  • Konuk gitmede, ova, konuğun miriyle cennet gibi aydınlanmadaydı.
  • Adam, bundan sonra bu işin derdinden utancından evini konuk evi haline soktu.
  • Fakat kadının gönlünde de, erkeğin gönlünde de o konuğun hayali, her an derdi ki:
  • Ben, Hızır'ın dostuyum size yüzlerce cömertlik hazinesi saçacaktım, fakat ne yapayım? Kısmetiniz değilmiş! 3675
  • Her gün, gönüle gelen düşünce o gün, sabah çağı gelen konuğa benzer, ev sahibine hükmeder, huysuzlukta bulunur. Ev sahibi olmanın şanı, konuğu görüp gözetmek, ağırlamak ve nazını çekmektir.
  • Konuk evine her gün nasıl bir yüce konuk gelirse onun gibi her an da sana bir fikir gelir.
  • Canım, fikri bir adam say. Çünkü adam, fikirle değerlidir, fikirle diridir.
  • Gam fikri, neşe yolunu vurursa gam yeme. O, hakikatte başka neşeler hazırlamadadır.
  • O, hayrın aslından yeni bir sevinç, yeni bir neşe gelsin diye evi, başkalarından sıkıca süpürür.
  • Gönül dalındaki sararmış, kurumuş yaprakları ayırır, daldan yeni ve yeşil yapraklar bitmesine yardım eder. 3680
  • Bu âlemden öte bir âleme yeni bir zevk gelsin diye eski sevinci, kökünden çeker, çıkarır.
  • Gam, üstü dallarla yapraklarla örtülü yeni kökü bitirsin diye çürümüş, porsumuş olan eski kökü yerinden söküp çıkarır.
  • Gam, gönülden neyi döker, yahut koparırsa karşılık olarak mutlaka daha iyisini verir.
  • Hele derdin, gamın, yakın ehline kul olduğunu iyice bilene daha fazla lütuf tarda bulunur.
  • Bulutla şimşek, asık suratlılık, ekşi yüzlülük göstermese asma yaprağı, doğuya benzeyen gülümsemelerini gösterir mi hiç? 3685
  • Kutluluk, kutsuzluk, gönlüne gelir, konuklar. Bunlar, evden eve giden yıldızlara benzerler.
  • Senin burcunda konakladı mı onun talihi gibi sen de tatlı bir hale, gel, çevikleş.
  • Böyle hareket et de o yıldız, aya gitti, ulaştı mı o gönül sultanına senden şükür etsin.
  • Sabırlı ve her şeye razı olan Eyyub, tam yedi yıl Tanrı konuğunu, belâyı hoş tuttu.
  • O sert ve yüzü pek âlâ da Tann'ya dönünce ondan yüzlerce çeşit şükürlerde bulundu da, 3690
  • Dedi ki: Eyyub, ben sevgililerini öldürdüğüm halde sevgisinden bir kere bile yüzünü çevirmedi.
  • Tanrı bilgisine vefakârlıkta bulundu, utancından belâ ile âdeta sütle bal gibi kaynaştı, karıştı.
  • Senin de gönlüne yeniden yeniye belâlar geldikçe o belâları güle güle karşıla.
  • Ey yaradanım, beni o belânın şerrinden sakla bekle. O yüzden gelecek ihsanları bana haram etme, beni o lûtuflara kavuştur.
  • Rabbim, uğradığım belâlara karşı lütfet de şükredeyim, geçip giderse ona hasret çekmeyeyim de. 3695
  • O suratı asık derdi koru. O acılığı şeker gibi tatlı say.
  • Bulutun da görünüşte yüzü asıktır ama gül bahçesini bezer, çalı çırpıyı kırar.
  • Gamı bulut gibi bil de o asık suratlıya pek surat asmaya kalkışma.
  • Belki o inci, elindedir, olur ya, Onun için çalış çabala da senden razı olsun.
  • Hattâ böyle olmasa bile bu huyu âdet edinir, o güzelim huyla huylanır, o huyu artırırsın da, 3700
  • Başka yerlerde de böyle hareket edersin ve bir gün birdenbire muhtaç olduğun şeye erişiverirsin.
  • Neşene mâni olan düşünce, Tann'nın emriyle, Tanrı'nın hikmetiyle gelir.
  • Sen ona felâket deme delikanlım. Belki bir yıldızdır, belki kutluluk kıranındadır.
  • Sen ona feri deme, asıl tut da onunla daima maksadına eriş,'üstün çık.
  • Onu fer'i sayar, muzır tutarsan gözün, aslı gözler durur. 3705
  • Halbuki bekleyiş, çeşnide zehirdir âdeta. Bu gidişle daima ölüm halinde kalırsın.
  • Onu asıl bil, kucakla da bekleyiş ölümünden kurtul.
  • Padişahın, Eyaz'a iltifatı
  • Ey doğru özlü, daima yalvarıp yakarmada olan Eyaz, doğruluğun, denizden de artıktır, dağdan da!
  • Ne istek zamanı bir hataya düşüyorsun, dağ gibi aklın saman gibi uçuyor..
  • Ne öfke ve kin zamanı sabrın gevşeyip karar ve sebatını terk ediyor! 3710
  • Erlik budur işte. Yoksa adam, sakalla, aletle adam olmaz, öyle olsaydı eşeğin aleti erlerin padişahı olurdu.
  • Tanrı, Kur'anda kimlere er dedi? Nerde bu beden, oraya varacak?
  • Babacığım, hayvan ruhunun ne değeri var? Kasapların pazarından geç de gör.