Bulgur aşını kaşıklamaya benzemez, gel de burada kılıcı gör. Bu safta demirden yaratılmış bir Hamza lâzım.
نیست حمزه خوردن اینجا تیغ بین ** حمزهای باید درین صف آهنین
Savaş, öyle hayal gibi bir hayalden ürküp kaçan her yüreksizin işi değil.
کار هر نازکدلی نبود قتال ** که گریزد از خیالی چون خیال
Savaş, Türklerin işidir, nazenin kadınların değil. Nazlı nazenin kadınların yeri evdir, eve git sen de!
کار ترکانست نه ترکان برو ** جای ترکان هست خانه خانه شو
Tanrı rahmet etsin, Ayyazi'nin, şehit olma ümidiyle yetmiş kere göğsü açık savaşa girmesi, nihayet küçük savaşta şehit olmadan ümidini kesip büyük savaşa yüz tutması ve halvete girmesi. Bu sırada gazilerin davulunu duyup nefsinin, zincirini sürüyerek savaşa gitmeyi istemesi ve onun bu istek yüzünden nefsini töhmet altına alması
حکایت عیاضی رحمهالله کی هفتاد غزو کرده بود سینه برهنه بر امید شهید شدن چون از آن نومید شد از جهاد اصغر رو به جهاد اکبر آورد و خلوت گزید ناگهان طبل غازیان شنید نفس از اندرون زنجیر میدرانید سوی غزا و متهم داشتن او نفس خود را درین رغبت
Ayyazi dedi ki: Tam doksan kere belki yaralanırım diye,3780
گفت عیاضی نود بار آمدم ** تن برهنه بوک زخمی آیدم
Çırılçıplak savaşa girdim, okların önüne gittim, belki birisi gelir saplanır dedim.
تن برهنه میشدم در پیش تیر ** تا یکی تیری خورم من جایگیر
Fakat boğaza, yahut can alacak bir yere ok isabeti, devlet sahibi bir şehitten başkasına nasip olmuyor.
تیر خوردن بر گلو یا مقتلی ** در نیابد جز شهیدی مقبلی
Vücudumda yaralanmadık bir tek yer yok. Bedenim, oktan kalbur gibi delik deşik oldu.
بر تنم یک جایگه بیزخم نیست ** این تنم از تیر چون پرویز نیست
Fakat bu ne yiğitlik, ne de zekâ işi. Baht işi bu, Bir türlü can alacak bir yerime ok isabet etmedi.
لیک بر مقتل نیامد تیرها ** کار بخت است این نه جلدی و دها
Şehitliğin kısmet olmadığını anlayınca halvete gittim, çileye girdim.3785
چون شهیدی روزی جانم نبود ** رفتم اندر خلوت و در چله زود
Kendimi büyük savaşa attım, riyazata, zayıflamaya koyuldum.
در جهاد اکبر افکندم بدن ** در ریاضت کردن و لاغر شدن
Halvetteyken kulağıma gazilerin savaşa giderken çaldıkları davul sesleri geldi.
بانگ طبل غازیان آمد به گوش ** که خرامیدند جیش غزوکوش
Sabah çağıydı, can kulağımla duydum, nefsim, içimden seslendi.
نفس از باطن مرا آواز داد ** که به گوش حس شنیدم بامداد
Kalk, savaş zamanı geldi, yürü. Kendini savaşa at.
خیز هنگام غزا آمد برو ** خویش را در غزو کردن کن گرو
Dedim ki: Ey vefasız habis nefis, savaşa meyletme nerde, sen nerdesin?3790
گفتم ای نفس خبیث بیوفا ** از کجا میل غزا تو از کجا
Ey nefis, doğru söyle, bu hilebazlık, nedir? Yoksa şehvete düşkün nefis, ibadete yanaşmaz bile.
راست گوی ای نفس کین حیلتگریست ** ورنه نفس شهوت از طاعت بریست
Doğru söylemezsen üstüne saldırır, seni riyazatla adamakıllı sıkar, sıkıştırırım.
گر نگویی راست حمله آرمت ** در ریاضت سختتر افشارمت
O anda nefsim, içimden seslendi, dilsiz, ağızsız, fasih bir surette söz söylemekteydi:
نفس بانگ آورد آن دم از درون ** با فصاحت بیدهان اندر فسون
Beni her gün burada öldürüp duruyorsun. Canıma, kâfirlere yapılan eziyetleri yapıyorsun.
که مرا هر روز اینجا میکشی ** جان من چون جان گبران میکشی
Kimsenin halimden haberi yok.. Sen, beni uykusuz, yemeksiz öldürüp durmadasın.3795
هیچ کس را نیست از حالم خبر ** که مرا تو میکشی بیخواب و خور
Bari savaşta bir yarayla şu bedenden kurtulurum da halk da erliğimi, fedakârlığımı görür.
در غزا بجهم به یک زخم از بدن ** خلق بیند مردی و ایثار من
Dedim ki: A nefisceğiz, hem münafık olarak yaşamadasın, hem münafıkça ölmedesin, nesin sen?
گفتم ای نفسک منافق زیستی ** هم منافق میمری تو چیستی
İki âlemde de mürai imişsin, iki âlemde de hiçbir şeye yaramazmışsın meğer.
در دو عالم تو مرایی بودهای ** در دو عالم تو چنین بیهودهای
Bu beden sağ oldukça halvetten çıkmamayı nezrettim.
نذر کردم که ز خلوت هیچ من ** سر برون نارم چو زندهست این بدن
Çünkü bu beden, halvette ne yaparsa kadına, erkeğe görünmek için yapmaz.3800
زانک در خلوت هر آنچ تن کند ** نه از برای روی مرد و زن کند
Halvetteki hareketi de ancak Tanrı içindir, huzuru ve sükûnu da. Orada niyetinde başka bir şey bulunamaz.
جنبش و آرامش اندر خلوتش ** جز برای حق نباشد نیتش
Bu büyük savaştır, o küçük savaş. Her ikisi de Haydar'la Rüstem'in harcıdır.
این جهاد اکبرست آن اصغرست ** هر دو کار رستمست و حیدرست
Öyle bir farenin kıpırdamasiyle uçup gidecek akıl sahibinin harcı değil!
کار آن کس نیست کو را عقل و هوش ** پرد از تن چون بجنبد دنب موش
O çeşit adama kanlar gibi savaştan, kılıçtan uzak durmak gerek.
آن چنان کس را بباید چون زنان ** دور بودن از مصاف و از سنان
O da sofi, bu da. Yazık o sofiye! O, bir iğneyle ölmede, bu kılıçlara karşı durmada.3805
صوفیی آن صوفیی این اینت حیف ** آن ز سوزن کشته این را طعمه سیف
Sureti sofidir ama canı yok. Bu çeşit sofiler öbür sofilerin de adını kötüye çıkarır.
نقش صوفی باشد او را نیست جان ** صوفیان بدنام هم زین صوفیان
Toprakla karılmış olan şu bedenin kapısına, duvarına Tanrı, gayretiyle yüzlerce sofi resmi yaptı.
بر در و دیوار جسم گلسرشت ** حق ز غیرت نقش صد صوفی نبشت
Büyüden o suretler oynasınlar da Musa'nın asâsı gizlensin dedi.
تا ز سحر آن نقشها جنبان شود ** تا عصای موسوی پنهان شود
Sopanın doğruluğu, suretleri yer, siler süpürür. Fakat Firavun'a mensup olan göz, tozla toprakla doludur.
نقشها را میخورد صدق عصا ** چشم فرعونیست پر گرد و حصا
Öbür sofi, harb safına, yaralanmak için yirmi kere girer.3810
صوفی دیگر میان صف حرب ** اندر آمد بیست بار از بهر ضرب
Savaş zamanı müslümanlarla beraber kâfire saldırır, bir kere bile geri dönmez.
با مسلمانان به کافر وقت کر ** وانگشت او با مسلمانان به فر
Yaralanır, yarasını bağlar, tekrar saldırır, savaşır.
زخم خورد و بست زخمی را که خورد ** بار دیگر حمله آورد و نبرد
Beden, bir yarayla ölmez diye savaşta yirmi kere yaralanır.
تا نمیرد تن به یک زخم از گزاف ** تا خورد او بیست زخم اندر مصاف
Bir yarayla can vermeye açıklanır; doğruluğu elinden canının kolayca kurtulacağından üzülür!
حیفش آمد که به زخمی جان دهد ** جان ز دست صدق او آسان رهد
Bir savaş eri, her gün gümüş parayla dolu torbasından bir kuruş çıkarır, hendeğe atardı. Nefsinden bir vesvese, bir hırs ve istek koptu. Mademki bu paraları hendeğe atıyorsun, bari birden at da şu eziyetten kurtulayım. Tamamiyle ümit kesiş de iki rahatlıktan biridir dedi. O er, nefsine, sana bu rahatlığı da vermeyeceğim dedi.
حکایت آن مجاهد کی از همیان سیم هر روز یک درم در خندق انداختی به تفاریق از بهر ستیزهی حرص و آرزوی نفس و وسوسهی نفس کی چون میاندازی به خندق باری به یکبار بینداز تا خلاص یابم کی الیاس احدی الراحتین او گفته کی این راحت نیز ندهم
Birisinin elinde kırk kuruşu vardı. Her gece birini denize atardı.3815
آن یکی بودش به کف در چل درم ** هر شب افکندی یکی در آب یم
Bu suretle de nefsine iyice eziyet etmek, yavaşlıkla onun can çekişmesini uzatmak isterdi.
تا که گردد سخت بر نفس مجاز ** در تانی درد جان کندن دراز
Müslümanlarla savaşa gider, onlar düşmandan yüz döndürseler bile o geri dönmezdi.
با مسلمانان بکر او پیش رفت ** وقت فر او وا نگشت از خصم تفت
Bir kere daha yaralanır, onu da bağlardı. Belki yirmi kere bedeninde mızrak ve ok kırılırdı.
زخم دیگر خورد آن را هم ببست ** بیست کرت رمح و تیر از وی شکست
Bu suretle savaşa savaşa nihayet kuvveti bitti, yere düştü. Aşkının doğruluğuyla doğruluk makamına ulaştı.
بعد از آن قوت نماند افتاد پیش ** مقعد صدق او ز صدق عشق خویش
Doğruluk, can vermektir. Kendinize gelin de bu hususta ileri geçin. Kur'an'dan "Erler vardır ki Tanrıyla ettikleri ahdi bozmadılar, ahıtlarına doğrulukla sarıldılar" âyetini okuyun!3820
صدق جان دادن بود هین سابقوا ** از نبی برخوان رجال صدقوا
Mademki bu beden, ruha bir alettir, şu halde bu hakiki ölüm değildir.
این همه مردن نه مرگ صورتست ** این بدن مر روح را چون آلتست
Nice ham kişiler vardır ki görünüşte kanlarını döktüler. Fakat nefisleri diri olarak o tarafa kaçtı.
ای بسا خامی که ظاهر خونش ریخت ** لیک نفس زنده آن جانب گریخت
Aleti kırıldı ama yol kesen diri kaldı. Bindiği at kanlar saçtı ama nefis diri.
آلتش بشکست و رهزن زنده ماند ** نفس زندهست ارچه مرکب خون فشاند
At öldü, yolu aşılmadı. Ancak ham, kötü, perişan bir halde kala kaldı.
اسپ کشت و راه او رفته نشد ** جز که خام و زشت و آشفته نشد
Her kan döken şehit olsaydı öldürülen kâfir de kutlu bir şehit sayılırdı.3825