English    Türkçe    فارسی   

5
3826-3875

  • Nice şehit olmuş güvenilir kişiler de vardır ki dünyada ölürler, şehit olmuşlardır, fakat diri gibi yürür gezerler.
  • Yol kesen ruh olmuştur, onun kılıcı olan beden bakidir ve o savaş arayan erin elindedir.
  • Kılıcı, o kılıçtır, fakat, o adam değil. Fakat bu görünüş, seni şaşırtır.
  • Nefis, değişti mi bu beden kılıcı, ihsan ve lütuflar sahibi Tanrı'nın elindedir.
  • O öyle bir erdir ki gıdasız, tamamiyle dert. öbür erlik ise toz gibi ortası delik bir şeydir! 3830
  • Bîr adamın, Mısır halifesine kâğıda yapılmış bir cariye resmîni göstermesi, halifenin o resme âşık olarak Musul emîrinin cariyesi olan o kızı alıp getirmek üzere bir beyi Musul'a göndermesi, savaşta bu yüzden birçok adamın ölmesi, birçok yerin yıkılıp gitmesi
  • Bir kovucu, Mısır halifesine, Musul padişahının: huri gibi bir cariyesi olduğunu söyleyip dedi ki:
  • Onun bir cariyesi var ki âlemde onun gibi güzel yok.
  • Güzelliğinin haddi yok, söze sığmaz, anlatılmaz ki. işte resmi, şu kâğıtta, bir bak!
  • O ulu halife, kâğıttaki resmi görünce hayran oldu, elindeki kadeh düştü.
  • Derhal Musul'a büyük bir orduyla bir er gönderdi. 3835
  • Eğer o ay parçasını sana teslim etmezse orasını tamamiyle yak yık.
  • Verirse bir şey yapma, bırak, yalnız o ay parçasını getir de yeryüzündeyken ayı kucaklayayım dedi.
  • Er, binlerce Rüstem'le, davul ve bayraklarla yola düştü, Musul'a yollandı.
  • Sayısız asker, şehri mahvetmek üzere tarlama çevresine üşüşen çekirgeler gibi oraya üşüştüler.
  • Savaş için her yana Kafdağı gibi mancınıklar kurdurdu. 3840
  • Oklar yağmur gibi yağmada, mancınıklarla atılan taşlar gök gürler gibi gürlemeye, kılıçlar şimşek gibi çakmaya başlamıştı.
  • Savaş, tam bir hafta sürdü, kanlar döküldü. Taştan yapılma kale mum gibi eridi, yerle yeksan oldu.
  • Musul padişahı, bu korkunç savaşı görünce içeriden bir elçi göndererek,
  • Müslümanların kanını dökmekten maksadın ne? Bu şiddetli savaşta ölüp gidiyorlar. Meramın nedir?
  • Maksadın, Musul şehrini almaksa böyle kan dökmeden de olur bu iş. 3845
  • Ben şehirden çıkayım gel, sen gir. Tek mazlumların kanı, seni tutmasın.
  • Yok, muradın mal, altın ve mücevherse bunu, bu şehirden almak, zaten kolay bir şey dedi.
  • Müslümanların kanları daha fazla dökülmesin diye Musul padişahının, o cariyeyi halifeye bağışlaması
  • Elçi, o erin huzuruna gelince er, cariyenin resmîni verdi.
  • Bu kâğıda bak dedi, bunu istiyorum. Derhal teslim etsin, yoksa ben üstünüm.
  • Elçi gelip maksadı söyleyince o erkek padişah dedi ki: Bu suret eksik olsun, tez götür. 3850
  • Ben, iman ahdında puta tapanlardan değilim. Putun, puta tapanda olması daha doğru.
  • Elçi, kızı getirince o yiğit er, derhal âşık oldu.
  • Aşk bir denizdir, gökyüzü, bu denizde bir köpük. Aşk, Yusuf'un havasına kapılan Zeliha gibi insanı hayran eder.
  • Gönüllerin dönüşünü aşktan bil. Aşk olmasaydı dünya, donar kalırdı.
  • Aşk olmasaydı nerden cansız bir şey, nebata girer, onda mahvolurdu; büyüyüp yetişen nebatlar, nerden kendilerini canlılara feda ederlerdi? 3855
  • Ruh, nasıl olur da o nefese feda olurdu da onun esintisinden Meryem gebe kalırdı?
  • Her biri, yerlerinde buz gibi dona kalırdı. Nerden çekirge gibi uçar, gıda arardı ki?
  • O yüceliğe âşık olanlar, zerre zerre, fidan gibi yüceliğe koşmadalar.
  • Onların bu koşmaları, "Tanrı'yı teşbih" tir. Can için bedeni temizlemededirler.
  • O yiğit er de kuyuyu yol sanmış, çorak yerden hoşlanmış, oraya tohum ekmeye kalkışmıştı. 3860
  • O yatıp uyuyan, rüyada bir hayal görür, onunla buluşur, düşü azar.
  • Uyanıp kendine gelince görür ki o oyunbazlık, uyanıkken olmamış.
  • Vah der, beyhude yere erlik suyumu zayi ettim, o işveli hayalin işvesine kapıldım.
  • O yiğit er de beden yiğidiydi, asıl erliği yoktu. O yüzden erlik tohumunu öyle bir kuma saçtı gitti.
  • Aşk bineği, yüzlerce gemi atmış, ölümden bile korkmam diye nara atmaktaydı. 3865
  • Aşk ve sevdada Halifeden pervam bile yok. Varlığımla ölümüm birdir bence diyordu.
  • Fakat böyle ateşli ateşli ekmeye kalkışma. Bir iş eriyle danış.
  • Fakat meşveret nerde, akıl nerde? Hırs seli, adama yıkık yerleri kazdırır, tırnaklarını uzatır.
  • Bir güzele âşık olanın önünde de sed vardır, ardında da. öyle adam, artık önünü, ardını az görür.
  • Kara sel, cana Kasdetmeye geldi mi bir tilki, aslanı kuyuya düşürür. 3870
  • Dağ gibi aslanlar, kuyuda olmıyan bir hayali görürler de kendilerini kaldırıp atarlar.
  • Hiç kimseyi kadınlarla mahrem tutma. Çünkü erkekle kadın, ateşle pamuğa benzer.
  • Tanrı suyu ile yunmuş bir ateş gerek ki bulûğa erme sırasında bile Yusuf gibi kötülükten çekinsin.
  • Selvi boylu lâtif Zeliha'dan aslanlar gibi kendisini çeksin.
  • O yiğit er de Musul'dan döndü, yola düştü. Yolda bir ormana, bir yeşilliğe geldi. 3875